1. Bölüm "Görev"

604 61 63
                                    

-Liseli Kafası.

Bölüm 1

~~~

İş yerinde beklemek sıkıcıydı, iş dışında beklemek de sıkıcıydı. Beklemek sıkıcıydı! Özellikle size yeni bir iş veriliyorsa daha sıkıcıydı. Merak ediyordum! Merak etmekle kalsam iyiydi. Meraktan çatlıyordum. Bu durumda ise bizim mahallenin meraklı Melehatı olan Melehat teyzeden farkım kalmıyordu.

Küçük patron gelip benle konuşacakmışta, bana çok önemli bir iş vercekmişte, hemen gelmeliymişimde. Geldik ne oldu? Bekle Allah bekle! Bir kadın bir erkeği bu kadar bekletmiyordur be!

Bide bu patronların büyüğü var. Yüzünü gören cennetlik. Kendini göstermeyince havalı felan olduğunumu sanıyor acaba. Bence sanmasın. Çünkü havalı şerefsiz! Herkes merak ediyor adamı. Bende buna dahilim.

Görevi de o verdiyse kesin demiştir 'Beklet şu kızına havalı olur.' Sonuçta hava kasıyor adam, dersinide veriyordur. Ama sen dur beş dakika daha gelme çekip giderim. Beklemek zorunda mıyım yahu ben!

"Evet zorundasın." diye arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım. Arkamda duranın küçük patron olduğuna adımın Eysa olduğu kadar emidim!

Bu adam kesinlikle düşünceleri okuyan, beyin yiyen ama kesinlikle zombi olmayan yamyam kılıklı, insan şekline girebilen uzaylının tekiydi. Korkmalı mıydım? Kesinlikle!

Sonuçta bilim adamları uzaylıların olduğunu söylüyorlardı. Adamlar o kadar çalışmış bilim adamı olmuş uzaylılar var diyor. Onlara mı inanayım. Yoksa her ortama girdiğimde 'Bence uzaylı yok ama yinede sen bilirsin' diyen kendime mi? Kesinlikle bilim adamlarına inanıyorum.

"Sesli düşündün." diyip aklımda ki tüm uzaylı düşünceleri silip süpüren gideri olan patronuma döndüm. Pardon küçük patronuma(!) Adama küçük diyorum ama maşallah boy fizana kadar uzuyordu. En azından benim için. Boy kısa olunca tabi(!)

Senden her uzunu fizana gönderiyorsun.

"Buyur patroncuğum beni çağırmışsın?" deyip tatlı tatlı sırıttım, sonuçta patrondu ve benimde işe ihtiyacım olduğunu var sayarsak. Kas Eysa kas, yağ kas!

Kas dedikçe de aklıma kas geldi; beklemekten galiba beynim kas...pardon yağlandı.

"Odama geçip orada konuşalım." deyip arkasını dönen patronun peşinden paytak adımlar ile onu takip etmemin tek sebebi patronum olmasıydı yoksa şimdiye onun ağzını burnunu çoktan kırmıştım.

Odaya doğru ilerlemeye devam ederken yogun bir kavga sesi git gide bize yaklaşıyordu yada biz ona yaklaşıyorduk, emin değildim.

"Emir Arslan!" diye önde yürüyen patronuma yaklaşan üç adamı, üç güvenlikçi engellemeye çalışıyordu ama becerdikleri pek söylenemezdi.

Elinde sopa olan adam patrona hızla gelirken, patron ne olduğunu anlamamış bir şekilde karşısında hızla ona gelen adama bakıyordu.

Salaklık parayla değildi ya anca bakardı. Hızlı adımlar ile patronun önüne geçip adamın havaya kaldırdığı sopayı tuttum, diğer elimle de bileğini tutup ters çevirdim adam acı bir inleme ile bağırırken diğerleri de bu tarafa yaklaşmaya başlamıştı.

Allahım seni beni neler ile uğraştırıyorsun Yarabbim!

Adamın dizinin arka tarafına dizim ile hızla vurup diz çökmesini sağladım sırtına bir tekme atıp yere düşmesini sağlarken diğerleri de çoktan yanıma yaklaşmıştı.

"Şimdi işin bitti kızım senin!" diye bana bağırarak elinde olan sopayı kaldıran adamın bileğini tutup dirseğim ile burnuna geçirdim diğer adama ise tekme atıp biraz gerilemesini sağladıktan sonra bileğini tuttuğum adamı sırtımda döndürüp yere yaptıştırd'ım.

"Ölüm fermanını imzaladın güzelim!" diyen tekme atıp gerilettiği'm adamın gelmesine müsade etmeden ayağımı kaldırdığım gibi suratına indirdim ve nakavt.

"Az laf çok iş beyler." deyip elimi silkelemem ile birlikte patrona döndüm.

"Bir şey konuşacaktık patron..." deyip elimi odasına doğru gösterdim "...buyurun." deyip geçmesini bekledim.

Herkes bana şaşkınlık ile bakarken-patron dahil- ben patrona bakıyor ve geçmesini bekliyordum. Hepimiz öyle orada beklerken;

"İş yerimde neler oluyor böyle!?" diyen gür ama yaşlı bir ses duyuldu, duyulmakla kalsa iyiydi görüldü de, aslında şuan sesin nasıl görüldüğü konusuna takardım ama bana dik dik bakan yaşlı amca yüzünden hiçbir şeye takamıyordu'm.

Bu adam bana neden dik dik bakıyor yahu!

Ben adama, adam bana, patron adama, işçiler bana bakarken böyle bakışıp aramızda değişik ilişkiler kuruyorduk.

"Siz küçük hanım ve Emir hemen odama gelin!" deyip kendinden emin adımlar ile ilerleyen yaşlı adamın arkasından baktım.

"Çok havalı be!" diye ağzımı tutamayıp bağırmam üzerine adımlarını durdurup kafasını çevirmesi ve bana dönmesi bir oldu.

Yaşlı gözler üzerimde oyalanıp küçük bir kıkırdama sunmuştu etrafa. Tonton yanaklarına kurban yahu. Ne şeker şeysin sen öyle! Hayatımda gördüğüm en ton ton yaşlı amcaydı!

"Daha demin olan şeyleri daha sonra konuşacağız Eysa, şimdi Necat beyi duydun yürü." deyip kolumdan tutuğu gibi yaşlı adamın peşinden beni sürükleyen patronuma sinirle bakmaya başladım.

Yahu ben seni kurtarayım sen gel bana burada artislik yap, hata bende zaten sen neden yardım ediyorsun ki bırak dayak yesin belki aklı başına gelir. 

Yaz bunu Eysa kafana bu adamı bir daha dövmeye gelen olursa elini kaldırmıyorsun.

Kapıdan hızla geçip tonton amcanın önünde ikimizde saygıyla durduk, adam tonton tatlı matlı bir şeydi ama korkmuyor da değildi'm.

"Necat bey kusura bakmayın bir daha böyle bir şey..."

"Sen sus bir Emir." diyen yaşlı tonton amca Emire bir bakış atıp sonra bana dönmüştü.

"Sen..." deyip beklemeye başladı. Heyecandan ölmek üzere olan bir insana bu yapılır mı be bey amca ?

"Ben..." deyip devamını getirmesini bekledim.

"Mükemmelsin, ne güzel patakladın be adamları. Eline sağlık." deyip heyecanlı bir biçimde yumruğunu havaya kaldırıp yerinde zıpladı, sen yaşlı bir tonton amcasın ne bu genç adam havaları demek istesem de sustum. Çünkü bu adam cidden çok ponçik ve tatlı bir moruktu.

"Dede sen ne dediğinin farkında mısın?" deyip kaşlarını çatan Emir beye çirkef bir biçimde bakmaya başladım. Şu adamı da bir sevemiyordum. Haspam şey! 

"Farkında olmaz mıyım hiç, sen orada öyle dayak yemek için beklerken bu kızımız izin vermedi, aradığım elaman işte bu." deyip zevk ile sırıttı, Emir beye de laf sokmuştu bu gözümden kaçmamıştı ve asla da kaçmazdı.

"Bu ne demek oluyor dede?" diyen Emir bey kaşlarını çatmış dedesine bakıyordu.

"Bu demek oluyor ki Lise görevi bu küçük hanımda. Hazırlan küçük hanım liseye gidiyorsun."

***

İlk bölüm ve ben gümbür gümbür geldik, sizce nasıl geldik.

-Eysa ismini sevdiniz mi ?

-Küçük patronu sevdiniz mi ?

-Dede beyi sevdiniz mi.

-Ve Eysa hakkında neler düşünüyorsunuz?

-Aysel TOKYAY

İg: ayseltokyay
Tumblr: mandalinaakkokusu

Liseli KafasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin