Ormandayım. Güneş doğmuş olmasına karşın hava soğuk,üşüyorum ama umursamıyorum.Çünkü;
Mutluyum.
Özgürlüğümü heryere haber vermişcesine bağırıyorum. Kolarım iki yana açık,çığlık atıyorum ama mutluluk çığlıkları bunlar. Eskisi gibi acı çığlıkları değil.
Kahkahalarım ormanda yankılanıyor.En son 7 yıl önce böyle güldüğümü hatırlıyorum. Yüzüm düşmüş gibi oluyor ama hemen toparlayıp artık özgür olduğumu kendime hatırlatıyorum. Mutluluktan ölmek üzereyim ve...Bu harika bir his...
Başımı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum. Bu muazzam duygudan hayatım boyunca nasıl mahrum kaldığımı kendime sorguluyor, kendime kızıyorum. Ama bu kısa sürüyor. Gözümden mutluluk gözyaşları akarken koşuyorum. Gözyaşlarımla kahkaham büyük ironi oluşturuyor ama umursamıyorum.
Koşmak bile iyi hisettiriyor. Daha fazla koşamayacağımı anlıyorum ama durmuyorum.
Sonra;
Birden herşey yerle bir oluyor. O ormanın yerini siyah bir mezarlık alıyor. Güzdüz değil bu sefer,kuşlar yok akşam ve korkuyorum. Hava çok daha soğuk.Kollarımı kendime doluyorum ama ellerim buz gibi. Isınmama yetmiyor. Etrafıma anlamsızca bakarken az önceki mutluluğumda eser yok. Ama şu an da yaşadığım duyguya, korkuya aşikarım,yabancı değil.
Sonra tam önüme bakıyorum ve bir mezarlık görüyorum. Diğerlerinin aksine üstünde sadece bir kaç yaban otu var. Bunun için üzülülmeme fırsat olmadan üstündeki yazıyı okuyorum.
Tait Clarke
Birden yüzümdeki bütün kan çekiliyor.7 yıl önce yaşadığım duyguyu tekrar yaşıyorum. Başım dönüyor ama neden olduğunu az çok tahmin edebiyorum.
Sonra onu görüyorum. Mezarı yanda olmaksızın karşımda kanlı canlı duruyor.Buna nedensizce şaşırmıyorum sanki bunu bekliyormuşum gibi. Ama eskisi gibi değil...esmer teninin yerine bembeyaz bir teni var ve bu korkutucu. 7 yıl önce yaptığım o dudağındaki kan hala duruyor. Boynunda derin bir kesik var ama o da kurumuş, kabuk bağlamış...Kalbim gibi...
Gülümsemeye çalışıyorum ama olmuyor. Sadece yalandan ufak bir dudak kıvrılması.
Rüyamda daha farklı oluyor aslında. O buz gibi yüz ifadesi yerine,gülen bir Tait var. Gülümsememe sebep olan biri.
Onunda gülümsemesini umuyorum ama yapmıyor. Gözlerimin içine dikkatlice bakıyor, aradan uzun süre geçmesine rağmen, içimde ona karşı ufak bir his beslediğimi fark ediyorum.
Diretmiyorum,çünkü farkındayım...Onu hala seviyorum.
"Neden yaptın?" diyorum anlamasını umarak.Gözlerim hep dudaklarında ufak bir cevap bekliyor.Heycanlanıyoru. Yıllarca düşündüğüm soruyu ilk defa duymam heycanlandırıyor beni. Ona baktığımda gözlerinden ufak bir pişmanlık kırıntısı geçiyor. Ama bunu kabul etmiyorum. Cevap bu olmamalı.
"Neden yaptın?" diyor o da,ilk defa konuşarak.Sesi hala aynı. Bedeninin aksine öyle çok erkeksi kalın bir ses değil. İnsanı yumuşatan ılımlı bir ses. Dediğini anlamaya çalışırken arkama baktığını fark ediyorum. Baktığı yere bakmak umuduyla arkamı dönüyorum ve tekrar afallıyorum. Bu fazla geliyor. Yaşadığım duyguyu daha önce yaşamıştım. Tek tek bütün isimleri okuyorum....
Joseph Carnott
Laur Carnott
Chloe Carnott
Ve;
Valerie Carnott
Ailem..
Gözyaşlarım tekrar akmaya başlıyor.Ama bu sefer mutluluktan değil. Yere çömeliyorum ve başımı ellerim arasına alıyorum. Onları görmek 7 yıl boyunca hep hayalim olmuştu. Beni reddettikleri düşüncesi beynimde yankılanıyor. 7 yıl boyunca yaptığım gibi umursamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Criminals Never Fall In Love
Teen FictionÖlmek... Kulağa bazıları için normal,bazıları için kan donduran beş harfli basit bir kelime. Yaptıklarının bedelinden kurtulmak için iyi bir kaçış yolu aslında. Çoğu insana göre geride bıraktıkları fazla.... Peki ya Öldürmek? Bu kulağa daha basit ge...