Elimdeki sandviçi 'yiyecek atmayınız' tabelalarına rağmen sırayla önüne geldiğim her kafesin içindeki hayvanlara koparıp atıyordum. Tek derdim kurallara aykırı olmaktı çünkü onlar da kurallara aykırı oluyorlardı. Canlıları doğal yaşam alanlarından koparıp demir parmaklıkların arkasına koyuyor, insanlara sanki bir müzede tabloymuşçasına sergiliyorlardı. Yeri geliyor cezalandırıyorlar yeri geliyor onları uyuşturuyorlar. Bunların yanında düşüncelerime sirk hayvanları da eklenince daha fazla dayanamadan hayvanat bahçesinden çıktım. Kafamı kaldırıp SAN DİEGO ZOO yazan tabelaya elimde kalan son parça sandviçi fırlattım. Oradaki görevlinin bana seslenmesini aldırmadan eve doğru yol aldım.
Bizim mahallemiz diğerleri gibi değil. Binaların çok eski olduğu, sabaha karşı ne olduğu belirsiz insanların uyukladığı bazen çöpleri toplamaya çöp arabalarının bile girmediği bir yer. Burası benim çöplüğüm, kendimi bulduğum yer. Annemin ölümü ve babamın başka biriyle evlenmesi sonucu oturduğumuz evden toplanıp buraya kaçmıştım. İlk zamanlarda keşlerin ve psikopat insanların dolu olduğu yerde kadın olarak taciz ve ölümle burun buruna gelmiş olsam da onlardan bir farkım olmadığını, istediğim zaman ne kadar güçlü olabileceğimi kanıtladığım zaman insanların pislik olarak baktığı bu sokak beni bağrına basmaya başladı. Benim derdim diğerleri gibi ot veya yasak olan şeyleri çekmek/içmek ya da kumar oynamak gibi akla gelen pis işleri yapmak değildi. Ben kafamı dinleyip bilgisayarıma odaklanabileceğim ucuz bir yer arıyordum ve buldum.
Binanın giriş katındaki evimin kapısını açtım. Kendimi direk oturma odasına attım. Burası hem oturma odam hem yemek odam hem yatak odam. Bir köşede tüplü televizyonum ve iki küçük koltuğum varken odanın diğer köşesinde bir baza ve büyük bir dolabım var. Bugünlük yemeğimi hayvanat bahçesinde ziyan ettiğim için kendimden bir pizzayı esirgemek istemedim. Babamın her ay gönderdiği paraları koyduğum çekmeceyi açıp ne kadar kaldığına baktım. Bugünlük bir şey yemesem iyi olacaktı çünkü bu para beni ne kadar idare eder kestiremiyorum. Mutfağa geçip bulduğum yarım paket bisküviyi yedim.
Şimdi sevdiğim kısma geçebilirdim. Bilgisayar odama geçtim ve sanki ilk defa görmüş gibi gururla odada gezinen kablolara ve bilgisayarlarıma baktım. Masama oturdum, parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirdim ve hemen işime koyuldum. Geçen gün David'e ders notlarını düzelteceğim için söz vermiştim. David buralarda bizimkilerle takılsa da evinden ve annesinden kopamayan bir çocuk. Ders notlarının yüksek olması lazım ki her gün kütüphaneye diye çıktığı evdekilerde şüphe uyandırmasın. Normalde bedavaya kimse için hackerlık yapmasam da David sevdiğim bir çocuk ve gözü kapalı yaptığım şeylerde arkamda duran birisi. Tek bir lisedeki bir öğrencinin notlarını değiştirecek olsam da tüm sistemi hacklemem gerekiyor ve kısa bir iş değil. Sisteme girip David'in notlarına ulaştım ve çoğu F- olan notlarını B+ yaparak çıktım. Genellikle para karşılığı devlet işlerine bulaşmadan bu tür şeylerle uğraşıyorum. Bilgisayarlarda insanların yapamadıklarını yapmayı seviyorum. Tabi ki bu işi ticarete dökmek daha da zevkli.
Bu günlük başka bir şey yapmamaya karar vererek televizyonun karşına geçtim. Sadece gürültü olsun diye açtığım televizyonun karşında sızıp kalmışım. Her şey çok tatlıydı ta ki 5 dakika sonra kapımın kırılırcasına çalınmasına kadar. Hızlıca uzandığım koltuktan doğruldum. Saate baktığımda 5 dakika değil 3 saat geçmişti, saat akşam 9 olmuştu. Neden bana bu kadar kısa gibi geldi diye düşünürken kapı bir daha vuruldu. Koşarak gidip açtım ve karşımda 3 dev adamı görünce gözlerimi devirdim. Mike, Matt ve Miller. Grup olduktan sonra mı kendilerine bu ismi taktılar yoksa denk mi geldi bilmiyorum ama baş harfleri gibi çok uyumlular. Her haltı birlikte yerler ve asla birbirlerini satmazlar.
Bu sokakta kabul görmemde payları olsa da onları çok sevmiyorum çünkü hırsızlık, zorbalık, sahtekarlık bu üçünün içine işlemiş durumda.
İçeri geçip sinirlice koltuklara oturdular.
''Koltuklarıma nazik olun, onlar sizin gibi koca gövdelere alışık değil'' dedim.
Mike ise ''Sana bir işimiz düştü bize yardım et'' diye dediklerimi sallamadığını gösterdi.
''Nasıl bir iş? Umarım beni bataklığa sürüklemezsin'' Çünkü onlardan her türlü korkunç şeyi beklerim.
''Korkma küçük kız senin için kolay bizim için uğraşmaya değmez bir iş'' diye ekledi Miller.
Sanki ben onların ayak işlerine bakan çırağım. ''Anlatacak mısınız yoksa bu konuşma böyle uzayacak mı?'' dedim. Bana sinirli gözlerle bakan Mike'ı fark eden Matt söze girdi.
''Bir çocuk var. Mesa üniversitesinde matematik fakültesinde. Arka sokaktaki yeraltında olan kumarhaneye gelmiş. Ortamın videolarını çekmiş ve polise verecekmiş. Courteney oranın önemini biliyorsun ve ne tür pislikler döndüğünü de. Emin ol biz yanarsak sen dahil tüm mahalle yanar''
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. ''Benim niye başım yanıyor? Ben ne yaptım ki?'' dedim.
Sabrının tükendiğini belli eden Mike ''Kurunun yanında yaşta yanar minik. Şimdi seni aramıza almamızın karşılığı olarak ve kendi götünü kurtarma adına bize yardım et. Çocuğun bilgisayarını hackle videolara ulaş.''
Ayağa kalktılar Miller elime bir kağıt tutuşturdu ve ''çocuğun bilgileri burada'' dedi. Arkalarına bakmadan çıktılar.
Bu lanetlerin hepsi hapse düşse umurumda olmaz ama benim kadar masum olmasa da sevdiğim insanları da yakmak istemiyorum. Elimdeki kağıdı açıp okudum.
HARRISON CASEY
ALABAMA ST. 221
Hemen bilgisayarın başına geçtim. Adres bilgilerinden ev sahibine ulaştım.- JOHN CASEY-babası olmalıydı. Evin koordinatlarını girip bilgisayarıma yükledim. Evde iki bilgisayar vardı. Önce birine girdim ama tamamıyla anlaşmalar, sözleşmeler ve çizim doluydu. Sanırım babası mimardı. Diğer bilgisayara girdim. Daha çok ödev konuları ve bilgisayar oyunları vardı. Videoyu bulmak için bilgisayardaki tüm videoları izlemek zorunda kalacaktım ama hemen Mike'ı aradım. Ondan çocuğun mekana geldiği tarihi öğrenip o tarihten sonraki yüklemelere bakmaya karar verdim. Önüme çıkan ilk video ile başladım. Doğum günü pastası ve aileden oluştuğu belli olan bir kalabalık vardı. Arkadan 'iyi ki doğdun anne' şeklinde bağırma duyunca annesinin doğum günü olduğunu anladım. Evdeki herkesi görmüştüm sadece Harrison hariç. En son küçük kız kardeşinin 'abi bende seni çekmek istiyorum' demesiyle kamera ona döndü. Vay. Cidden matematik okuyan bir ineğe göre fazla yakışıklı. Koyu saçlı, mavi gözlü, yüz kemikleri gayet mükemmel bir çocuk. Pek ilgi alanıma girmeyen erkekler konusunda dikkatimi çeken ilk kişi. Kafamı sallayıp dikkatimi tekrar topladım ama bir türlü mekan videosu veya benzeri bir şey bulamadım.
Bilgisayardan kalktım ve telefonu elime alıp 3M'yi aradım. Evet, bazen onlara 3M diyorum. Bilgisayarda hiçbir şey olmadığını söyledim. Yine de yarın tekrar konuşacağız diyip kapattı. 3M bana bu işi yıkmadan bırakmayacaklardı belli.
Yatağa uzandım ve kendi kendime güldüm. Nasıl olur da bir çocuktan etkilenirsin aptal. Senin sevgilin içerde. Fişe bağlı dahi olsa seni mutlu eden ve seni aldatmayacak tek varlık. Bilgisayar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
C. BLACKHAT
FanficBizim mahallemiz diğerleri gibi değil. Binaların çok eski olduğu, sabaha karşı ne olduğu belirsiz insanların uyukladığı bazen çöpleri toplamaya çöp arabalarının bile girmediği bir yer. Burası benim kendimi bulduğum yer. Annemin ölümü ve babamın baş...