Jungkook
"Vay canına bebeğim! Bu resimlerin hepsini sen mi çizdin Min? Hem de bana mı?"
Minik başını sallayıp ördek dudaklarını büzmüştü. Gerçekten güzel resim çiziyordu.
"Bunu da geçen hafta çizmiştim. Yani gelmek için söz verdiğin ama gelmediğin hafta."
Yastığının altında ki diğerlerine göre kötü çizilmiş kırık kalpleri bana uzattı. Yaşlanmış gözlerine bakarak yutkundum. Her hafta sonu için söz verdiğimi biliyorum ama kalmak zorunda olduğum ekstralar beni zorluyordu. Bu ara olağanüstü çok şey oluyordu.
"Minnie sözümü tutamadım kırılmakta haklısın ama inan bana isteğim dışı gelişen şeylerle yaşıyorum. İtiraz hakkım olmadan çağırıldığım zaman gitmek zorunda olduğum yerler var bebeğim... Eğer hakkım olsaydı onlara değerlimin yanına gitmem gerektiğini söylerdim."
"G-Gerçekten mi? Öyle mi derdin?"
Başımla onayladığımda direk kollarımın arasına kıvrıldı. Bunun fırsatıyla odaya göz gezdirdim. İki yatak vardı ve ben Minwoo'nun yalnız yatması için bir oda seçmiştim.
"Bir oda arkadaşın mı var? Ne zaman geldi?"
Bilmişçe düşünürmüş gibi yapıp elini ağzına götürdü.
"Geçen hafta hani gelmediğin."
İğnelemesine karşılık hafifçe gıdıklayarak ciddileştim.
"Öğretmenlere tek kalmanı istediğimi söylemedin mi? İyi anlaşabiliyor musunuz? Yaşıtın değil mi? En ufak bir şey yaparsa sana hemen bana söyle onun saçını başın-"
"Hyung! Sorun yok iyi anlaşıyoruz ve benden sadece üç yaş büyük."
Gözleri o kadar güzel bakıyordu ki kendimi daha masum hissediyordum. Saçını tararmış gibi sevip gülümsedim. Sorun yok diyorsa sorun yoktur değil mi?
Ona getirdiğim kıyafetleri özenle yerlerine yerleştirirken yanda duran dağınık yatağa baktım. Çizgi romanlar, gömlekler, karalanmış çizim kağıtları yatağını yorgan yerine kaplamıştı. Oda sanki karanlık ve aydınlık olarak iki bölüme ayrılmıştı bu endişelenmemi sağlasa da sesimi çıkarmadım.
"Adı neymiş peki?"
Kırmızı kazağı dudağını büzerek katlayıp omuzlarını silkti.
"Min Yoosung."
Başımla onayladıktan sonra tekrar yatağı süzdüm nedense içimde kötü bir his vardı. Umarım sadece paranoyağımdır. Biraz yatakta tepişip küçük bedenin gülmekten ağlamasını sağladım. Tam sonunda yataktan kalkmış üstümü düzeltirken odanın kapısı inanılmaz bir gürültüyle açılıp kapandı. Minwoo'dan daha uzun olan küçük çocuk kızarmış yüzüyle kapıya tekme atıp bize dönmeden bağırdı.
"Orospunun veletleri!"
Duyduğum küfürle direk Minwoo'nun kulaklarını kapattım. O nasıl küfürdü öyle?!
Çocuk bize dönmeden önüne ne gelirse tekme atmaya devam etmişti. Sinirli gözler bizi bulduğunda ağzı açılmış gözlerini kaçırmıştı. İçimde her geçen gün büyüyen anaç ruhla onu azarlamaya yeltenmiştim ki saçlarını yolup ağlamaya başlamıştı. Şaşkınlıkla odanın ortasına çöken bedeni tuttum.
"Hepsinden nefret ediyorum, hepsinin kafasını duvara sürteceğim. Dayıma söylediğim zaman göreceğim ben onların suratlarını. Gerçi göremem onlar bok suratlılar."
Minwoo da en az benim kadar şaşkındı yanımıza gelmiş diğer kolumun altına girip o da ağlamaya başladı. Sanırım şu çocuk işleri bana göre değildi çünkü bende çoktan farkında olmadan ağlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge [Yoonkook]
FanfictionKimseye güvenilmeyeceğini en acı şekilde tecrübe etmiş bir sürtüğün, bilinmeyen numaraya güvenmesi ne kadar normaldi? Namjin&Vmin /ilk bölümler text ağırlıklı fakat normal bir hikayedir./