«1»

43 14 10
                                    

 Bir günüm daha ona harcandı. O mışıl mışıl uykusuna dalınca bende eve geçip bir kahve yaptım kendime. Son zamanlarda takıntı yapan şarkılarımdan birini açtım, leptopumu da açtım ve 'Buğlem' isimli dosyaya girip yeni bir metin dosyası oluşturdum. Yine her gün yaptığım gibi günün tarihini attım ve gün boyunca Buğlem hakkında aldığım notları oraya geçirdim. Saat üç olmuştu. Ortalığı biraz toparlayıp sabah erken saate alarmımı kurdum ve uyudum. 

 Buğlem'in bugün erken uyanacağını bildiğimden alarmlara hiç karşı gelmeden kalktım. Üstümü başımı düzelttim ve kahvaltı yapıp evden çıktım. Fakat gittiğimde Buğlem olması gerekenin aksine evde değildi. anlık olarak ''Nerede lan bu kız?'' triplerine girmemin üzerine hemen tüm komşularına sordum. Her seferinde de ''Ben en son ağlayarak evden çıktığını gördüm, bir elinde telefonu bir elinde bavulu taksiye bindi.'' yanıtını aldım. Ani bir telaşla mahalledeki esnafların kamera kayıtlarından taksiyi bulmaya çalıştım. Neyse ki bir kuyumcu dükkanının kamera kayıtlarında mevcuttu. 

 Plakasını ve durağının adını aldığım taksiyi bulmak üzere yola koyuldum hemen. Durağa vardığımda önemli bir mesele için taksi şoförü ile konuşmam gerektiğini söyledim. Şoförün müşteri almaya çıktığını öğrenince beş on dakika onu beklemem gerekti. Geldiğinde büyük bir telaşla olayı anlatıp Buğlem'i, yani Fatih sokak no.9'dan aldığı müşteriyi nereye götürdüğünü sordum. Havaalanına götürdüğünü söyleyince endişem daha da arttı. Nasıl bir halde olduğunu sordum,  adamın cevabı komşuların cevaplarını doğruluyordu. Hızlı bir şekilde aklıma takılan tüm soruları adama yönelttim. Gerekli bilgileri elde eder etmez havaalanına gittim. 

 Bilet gişelerinin birinden son alınan biletleri kontrol ettirdim. Bugün sanki insanlar bana özel olarak ayrı bir yardımsever gibiydiler. İşime geldiği için çok kurcalamadım tabii. Gişedeki görevli kadından Buğlem Öniz adına 10:30'a İtalya'ya bir bilet satın alındığını öğrendim. Kafamda aniden şimşekler çaktı. Buğlem teyzesine gitmişti...

Anne ve babasının şiddetli geçimsizlikleri sonucu aşağılık babası annesini katletmişti. Sonra da Buğlem'i terk edip gitmişti. Bu olaylar yaşandığında Buğlem henüz yedi yaşında küçük bir çocuktu. O günlerden beri teyzesiyle büyümüştü. Teyzesi ise iki sene önce tehlikeli bir hastalığa yakalanması üzere İtalya'ya tedavi olmaya gitmişti. Buğlem ise iki senedir teyzesinin hastane masrafları için çalışıyordu. Teyzesi Feride Hanım annesiyle, yani Buğlem'in anneannesiyle kalıyordu. Kocası polisti ve henüz bir yıllık evliyken şehit düşmüştü. Bu yüzden ona bakabilecek bir çocuğu da yoktu. 

Bir an durup bu bilgilerini hangi ara edindiğimi düşündüm... Sanırım artık Buğlem'i ondan daha iyi tanıyordum. 

Tüm bunlar zihnimden akıp geçerken aniden saate baktım. 10:35... Buğlem'in uçağı kalkmış olmalıydı. Aynı yere giden en yakın uçak seferine bir bilet almalıydım. Bilet almak üzere yeniden hızlı adımlarla gişeye ilerlerken onu gördüm... Bekleme salonunda uçak saatini beklerken tüm masumluğuyla uyuyakalmıştı. Aşırı heyecandan az kalsın yanına gidiyordum. Neyse ki böyle bir hataya düşmedim.

Ona yakın oturan ve tahminen kendi uçağını bekleyen bir kadından yardım istedim. Buğlem'i uyandırmasını yoksa uçağını kaçırabileceğini söyledim. Kadın başıyla onayladığını gösteren bir hareket yaptı ve Buğlem'i sakince uyandırdı. Uyanır uyanmaz saati sordu ve uçağı kaçırdığını öğrenince dünyası başına yıkıldı. 

Kendine sinirli bir şekilde eşyalarını toparlayıp biletlerin satıldığı yere gitti. En yakın İtalya seferini sordu. Ardından durumu anlatıp bir sonraki sefere bilet alması gerekip gerekmediğini sordu. Ne yazık ki bir bilet daha alması gerekiyordu. Hem yeterli parası yoktu hem de uçaktaki tüm koltuklar doluydu. İşin iyi tarafı ben bunu tahmin ederek bir bilet fazladan aldım. Şimdiki tek sorun diğer bileti Buğlem'e nasıl vereceğimdi. 

Bekleme salonundaki sandalyelerin arasında oyun oynayan çocuklara takıldı gözüm ve onlardan esinlenerek bileti vermenin bir yolunu buldum. Birkaç metre ötemdeki büfeden küçük, yumuşacık bir ayıcık aldım. Kimliğimi gizli tutacak şekilde bir not yazdım, biletle birlikte notu ayıcığın eline tutturdum. Ardından oyun oynayan çocukların birine bu ayıcığı verdim ve elindekileri düşürmeden Buğlem'e götürmesini istedim. Uzaktan da onu izledim. Öncesinde yüzünde garip bir ifade oluştu. sonra ise çok ihtiyacı olan bu bilete kavuştuğu için çok mutlu oldu. Bu sevinci ona tattırmış olmak cidden büyük bir mutluluktu. 

11:45 seferine aldığım biletler için beklemeye başladık. Benden habersizdi ama bir şekilde yine yanındaydım işte onun. Bir şekilde takip ediyordum. Bazen bu konudan dolayı rahatsız oluyor, kendimi kötü hissediyordum ama artık bu bende bir hastalık gibiydi. Onu seviyordum ve ona yakın olmak istiyordum. Korkularımı yenene kadar ona yakın olabilmenin tek yolu buydu. 

Buğlem bir uçağı daha kaçırmamak için telefonunu eline aldı ve uykusu dağılsın diye telefonla ilgilenmeye başladı. Ben de onu izliyordum tabii. Fakat biraz dikkat çekmiş olmalıydım. Bakışlarımın sürekli onda olduğunu fark etmiş gibiydi. Hal böyle olunca bende telefonumu çıkardım ve oyalanmaya başladım. Sosyal medya hesaplarıma göz gezdirdim bir süre. Belki artık psikopatlık derecesi diyeceksiniz ama telefonun arka kamerasını açıp Buğlem'i oradan takip ettim. Bir yandan da saati gözlüyordum tabii. 

11:30'da Buğlem ayaklanmaya başladı. Fazla ona bağlı oldu belki ama bende toparlandım ve uçağa bineceğimiz yere ilerledim. Hazırlıksızdım. Bavulum, önemli eşyalarım yoktu yanımda. Benim ailem de İtalya'da yaşıyordu. Ben zaten Buğlem'i orada tanımıştım. Teyzesi için orada olduğu kısa bir sürede aynı okulda okumuştuk. Sonra peşini bırakmadım tabii. 

Yerleştirecek eşyam olmayınca çabuk bir şekilde yerime oturdum. Bir süre sonra tüm uçak tamamlandı. Herkes yerine yerleşince hostes koridora geçerek gerekli rutin uyarıları yaptı. Telefonumu uçak moduna aldım ardından bekleme salonunun oradayken aldığım yol yastığını kafamın altına koydum ve biraz uyumaya çalıştım. Buğlem önümdeki koltukta oturuyordu ne de olsa. Yanımdaydı, yakınımdaydı. İçim rahattı.

Uyuduktan yaklaşık 45 dakika sonra hostes servis amacıyla uyandırdı. Kahve servis ediyorlardı, bana da isteyip istemediğimi sordular. Bir bardak 3'ü 1 arada aldım ben de. Normalde kahve aşığı Buğlem, istemediğini söyleyerek hostesi nazikçe reddetti. Sanırım bu, moralinin bozukluğunu belli ediyor. Onun bu durumu da ister istemez benim moralimi bozuyor. Sebebini bildiğim için çok fazla da kafaya takmamaya çalışarak kulaklığı takıp biraz şarkı dinledim. 

Yol boyunca ara ara kestirdim, bazen Buğlem'i gözlemledim. o da çoğunlukla uyudu. Bir ara kitap okudu. Yolculuğumuzun bitmesine yalnızca dakikalar kalmıştı ki Buğlem'in yanında oturan kadın lavaboya gitmek üzere yerinden kalktı. Bunu fırsat bilerek elime bir bardak kahve aldım ve Buğlem'in yanına oturdum. Bir anda irkildi ve bana şaşkın şaşkın baktı.

''Kahve istemez misin?'' diye sordum

''İyi olabilir aslında, teşekkür ederim.''

''Rica ederim.''

''Siz kimsiniz?''

''Ben mi? Aman, boşver! Öğrenirsin zaten zamanla...''

''Bileti alan siz miydiniz?'' 

Bu soruyu gerçekten beklemiyordum ve sorusu karşısında donup kaldım.

''Şey...''  diyebildim ancak...

-----------------------------------------------------------

Beğendiyseniz vote atmayı ve yorumlarda eleştirilerinizi belirtmeyi unutmayın! Sonraki bölümde görüşmek üzere. <3 

Bir Yıldızcasına - Erkekler De YanarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin