Gerçeği öğrenme vakti prenses. 12’de her zaman gittiğimiz parka gel.
Jeremih de mi bana yalan söylüyor inanamıyorum. Tek arkadaşımın bana yalan söylemesini kaldıramazdım.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Mavi beyaz uyumu baskın olan denizimsi görüntüler çağrıştıran banyomuza gittim. Gerçek olmadığına sadece kabus olduğuna inanmak ister gibi suyu açıp yüzüme bolca sert bir şekilde çarptım. Ama içimde bir ses yalan olmadığını yeni şeyler öğreneceğimi bas bas bağrıyordu. Ne gerek vardı bunlara anlayamıyorum. Ben sessiz sakin bir kızdım kimseyle konuşmayı tercih etmeyen doğayı seven sıradan biriydim. Ve gerçek denilen şeyleri kaldırabileceğimi pek düşünmüyordum. Kıyafetlerimi ağır ağır seçip bir duş alıp parka gittim. Denizde kuvvetli dalgalar gökyüzünde ise daha kuvvetli şimşekler çakıyordu. Hava olabildiğince kötüyken açık havada oturmamızı seçmesi Jeremih’e sinir olmama sebep oldu. Ama o buna inat oldukça samimi tebessüm ediyordu . Bugün kareli gömlek ve klasik pantolonlarından giyip yankee şapkasını takmıştı(kep de olabilir ismi)
Noami naber?
Oldukça garip hissediyorum. Anlamadığım şeylerin odak noktası olmak istemiyorum. Bir an önce anlat ama önce kapalı bir yere gidelim.
Evet olur, hava bir anda çok kötü oldu.
Caddedeki kütüphanenin yanındaki küçük kitapseverlerin gittiği kafeye gittik. Kafe kitap kokusu kadar güzel kokuyordu. 5-6 masalık küçük bir yer olmasına karşın hep dolardı. Bizde pembe caddeyi gören bir masada oturduk.
Jeremih nasıl anlatması veya nereden başlayacağını bilemeyen bir tavırla saçlarını kaşıyordu. Anlatınca ne ile karşılaşacağını pek kestiremiyordu. Noami de gerçek denilen şeylerin yükleyeceği sorumlulukların ağırlığı altında ezileceğine biliyor gibi korkuyordu. Gözlerine bakınca hissedilen korku Jeremih’i endişelendiriyordu. Ya öğrenince istenmeyen tarafa geçerse diye… Daha fazla saklayamayacağını da biliyordu annesi rüyasına girmiş ve artık herkes onun yerini biliyor ve bulmaya çalışıyordu. Daha fazla dayanamayıp söze girdi Jeremih.Şey… Nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama anlatmazsam başına çok kötü şeyler gelebilir.
Anlat o zaman bu kadar büyük ne olacak yani?
Tamam başlıyorum. Antik yunan tanrılarını biliyorsun değil mi?
Evet tabii ki çok harika kurguları var.
Onlar kurgu değil gerçek. Sen de şuana kadar gelen en güçlü yarı tanrısın. Üç büyük tanrının da ortak gücü sende bulunuyor. Bu durumda seni açık hedef haline getiriyor ve senin hepsinin gücüne hakim olman türünün tek örneği olduğunu gösteriyor.
Nasıl nasıl şaka yapıyorsun değil mi? Onlar gerçek olsa da benim üçünün gücünü ortak bulundurmam imkansız nasıl olur böyle bir şey? Aklınızı kaçırmışsınız .
Bunların hepsi gerçek zamanla anlayacaksın ve artık açık hedef haline geldiğin için seni başka bir yere götürmek zorundayım .
Hala şaşkınlığımı korurken gerçek olmadığını düşünüyordum içimdeki sese inat. Jeremih beni göz açıp kapayıncaya kadar bir ormana getirdi. Ona güvenmesem asla gelmezdim tabii içimdeki ses de bu durumda etken. Şatoya benzeyen ama daha gösterişli bir ev gözüktü. Büyük bir şato ve ondan başka daha küçük diyebileceğim dubleks bir yapı vardı. Ve ondan daha küçük dubleks evler. Küçük bir şehir edasıydı gözüme çarpan. Şehrin kapısı olsa ne kadar acayip karşılarsam buranın kapısı da o kadar acayip geldi. Üstüne DIRECTION EĞİTİM KAMPI yazıyordu.
Az acayipti sanki birde dırectıon çıktı başımıza.
Ne kadar doğru bir şey dedin iç ses.
Her zaman ki halim.
Sus fazla övüyorsun kendini. Neyse hadi yine görüşürüz.
Ben iç sesime görüşürüz mü dedim ? İnanamıyorum delirdim ben en az üç ay uyumam lazım. Ben saçma sapan kavgaya girmişken içimde Jeremih kapıdan girmiş beni bekliyordu. Bende girince dışarıdan daha da farklı gözüken kamp yeri olağanüstüydü. Sokaklar oldukça temiz ve daha önce hiç rastlamadığım ve rastlayamayacağım çiçekler ve ağaçlar bulunuyordu. İnsanlara gelirsek herkes yaklaşık benim yaşımdaydı. Ve insanlar haricinde sentorlar ve periler vardı. Açıkçası buna çok şaşırmam gerekirdi ama bana o kadar sıradan gelmişti ki. Gitgide o beyaz ve görkemli yapıya yaklaştık. Pencereleri 18.y.y. mimarisini yansıtarken kapısı şuanki mimariyi yansıtıyordu. Çocukken bebek oyunları oynarken ki prenseslerin evlerine benziyordu. Fazlasıyla dikkat çekiyordu ama gösterişli denemezdi.
Güneş kızıllığı ile turunculuğu arasındaki bir renkteyken perilerin yaydığı ışık ortama fazla güzel bir ambiyans sağlıyordu. İnsan dediklerim aslında yarı tanrılar güle oynaya meydanın ortasındaki büyük bir yemek masasına geliyordu. Kimse beni fark etmemişti. Jeremih de sofraya oturup yemeğe başladı. Bana davet bile etmemişti ne kaba çocuk oldu bu ya. Bende oturdum yemeğe.Yemekler bitmişken yarı tanrılar birinin gelip konuşma yapmasını bekliyordu. Bu sırada görkemli yapıdan gelen sentorun sakallı yüzünden yaşlanmışlığı ortaya çıkarırken bilgeliğide okunuyordu. Kasvetli olduğu yüz hatlarını gizlemeye çalışırken ifadesiz bir ifadeye büründü.
Sentor hayatında yaşadığı en karışık günleri yaşıyordu.
Naomi Campbell … Çok uzun değil birkaç yıl evvel onun beklenen ama asla gelmesi istenmeyen kızdı karşısında. Kızın güçleri şimdiden tanrıları ve titanları karıştırmıştı. Herkes onun gücünden yararlanmak istiyordu. Bir titan kızıydı ama ona tek söylenense üç büyük tanrının güçleri elinde olduğuydu. Belki daha da fazlaydı çünkü titan baba ve büyücü bir annesi vardı. Yarı tanrılarda onun gücünü duymuştu ama ihtimal vermiyorlardı yaşadığına bir efsane sanıyorlardı.Sentor David:
Merhaba yarı tanrılar, yeni öğretim döneminizi bugün başlatıyorum. Aramıza yeni katılan yarı tanrılar olduğu gibi düşmanlarının açık haline gelmiş ve artık çoğunuzun gelmesinden ümidini kestiği efsanelerin odağı titan kız burada. Hepinizden ona saygı duymasını istiyorum. Kahin şatosunun yanındaki büyük yapı ona aittir. Emily , Jeremih ve Semenisle kalacaktır. Kendisi Naomi Campbell…
Bir anda herkes şoka dönerek kızı arıyorlardı.
Naomi kalk artık herkes seni merak ediyor. Artık ortaya çıkma vakti prenses dedi Jeremih.Naomi :
Yarı titan yarı muyan olduğuma mı şaşırayım , efsane biri olduğuma mı şaşırayım bilemedim. Herkes kim olduğumu merak derken kalkıp kendimi sanki az önce şaşkınlıkdan bayılacak ben değilmiş gibi tanıttım. Bu kadar önemli olduğumu asla tahmin edemezdim. Daha kötüsü beni öldürmek isteyen tanrı ve titanlar varken ben gücümün farkında bile değildim.
Emily , Jeremih ve Semenis bu kızı konuşuyorlardı. Jeremih onun iyi biri olduğunu ve savaş yapmayacağını anlatıyordu. Dünya tarihinin en güçlü yarı titanı daha doğrusu tek yarı titanı ve çoğu tanrıdan daha güçlü olduğu bilinen kız karşılarındaydı. Herkes ani bir şok dalgası yaşasada daha fazla uğraşmayıp kulübelerine gitti.
Herkes evine gidince bende kalmam söylenen kişilerin yanına gidip selam verdim şaşkın değildi onlar sadece biraz ürküyorlardı daha bilmediğim güçlerimden dolayı. Ve pek samimi gelmemiştiler ya da ben kimseyle arkadaş olamıyordum. Tek takılacağımı anlıyınca kırık beyaz ve şato kadar olmasa da bana göre görkemli olan ve bana ait olan kulübeme gittim.iki katlıydı ve tahminimden daha fazla oda vardı. Tahminime göre ev arkadaşlarım kendi ebeveynleri tanrıların gücü doğrultusunda düzenlemişlerdi. Ben de daha ne olduğumu kavrayamadığım için en desensiz ve sade yatağa yattım. Aniden bir ses duymamla çığlığı bastım. Birazdan buraya gelip yardım ederlerdi umarım.
Bakın bakın bizim güçlü melezimize. Bir hoşgeldin dersin karanlığın prensine değil mi leydim?dedi ürkütücü ve tiksinmemi sağlayan bir ses. Ve birkaç dakika içinde yere uzanan bir görüntü gördüm. Peki bunu kim yapmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİTAN'IN KIZI
FantasyBir insan normal hayat sürer. Bir tanrı çok daha güçlü ve daha zorluklu hayat sürer. Bir yarı tanrı çok fazla macera yaşar ve insana göre daha güçlü tanrıdan daha güçsüzdür. Bir titan ise herşeye hakimdir. Onun gücü tüm evreni korkutur. Peki bir y...