bir

100 25 9
                                    

bir

yoongi namjoon'un yüksek sesle "neler oluyor—" deyişini duydu. "hoseok, yine faturaları ödemeyi mi unuttun?"

"ne?" diye bağırdı yoongi'nin hoseok'a ait olduğuna karar verdiği bir ses karşılık olarak. "faturaları ödedim! yemin ederim!"

"elektrik kesintisi olabilir," dedi jin endişeli bir ifadeyle. ona katıldığını belirten birkaç ses duyuldu. yoongi duyulamaz bir nefes verdi, elektrik kesintilerinden nefret ederdi – özellikle de bitmesi çok uzun sürenlerden. bu kesintinin uzun sürmeyeceğini umuyordu, öbür türlü gerçekten de hiç uğraşamazdı.

birinin kıyafetinin kolunu hafifçe çekiştirdiğini hissedince yerinde hoplayarak panikle küçük bir ses çıkardı.

"rahatla, hyung. sadece benim." dediğini duydu yoongi jimin'in yan tarafından gülüşünü bastırmaya çalışarak.

olanları hazmetmeye çalışarak bir an donuk bir şekilde durdu. ardından homurdandı ve yanakları hafifçe pembeleşti. jimin'in yüz hatlarını görebiliyordu — çok açık seçik olmasa da — ve onu ağzından çıkacak olan kıkırtıları basırmaya çalışırken yüzünde kocaman bir sırıtışla görmek yoongi'nin onun bacağına vurmasına sebep oldu.

"korkudan neredeyse altıma sıçacaktım," dedi yoongi jimin kıkırdamaya başlarken. yeniden homurdandı.

"gerçekten de birkaç mum falan yakmamız lazım," dedi namjoon. "onları alacak kişi de kesinlikle taehyung olmalı."

yoongi taehyung'un insansı olmayan bir ses çıkardığını duydu. "neden ben? peki ya jungkook? en gencimiz o!"

"sürekli bize iyilik yapıyor, zavallı çocuğun biraz dinlenmesine izin vermemiz lazım," dedi jin gülerek. "ve sen de ikinci en gencimiz olduğun için, yapması gereken kişi sensin."

"öyleyse, sadece yoongi-hyung'dan bunu yapmasını isteyeceğim—"

"hayır."

"ama, hyung!" diye sızlandı taehyung. "bana bir iyilik borcun var!"

"evet, ama—"

"hey, çocuklar! yoongi'nin şey yaptığı zamanı biliyor musu—"

"bunu yapmaya kalkışayım bile deme," dedi yoongi ayağa kalkarken sesini biraz yükselterek, suratının kırmızıya döndüğünü hissedebiliyordu. küçük olanın yüz hatlarını tam olarak seçtiği söylenemezdi ama yüzündeki zafer ifadesi fark edilmeyecek gibi değildi doğrusu. artık taehyung'un elinde olduğunu biliyordu; onun tuzaklarına bir yakalandı mı kaçamazdı.

"yaptığı şey ne?" diye sordu jimin merakla karışık bir heyecanla. yoongi anında uyarıcı bir ifadeyle taehyung'a baktı.

"iyi," dedi. "gidip mumları alacağım. sadece kimseye söyleme."

"ah. ama bilmek istiyordum," diyerek somurttu hoseok.

taehyung sırıttı. "teşekkürler, hyung!"

"yemin ederim bir gün elime seni bir geçirirsem, taehyung," dedi yoongi sıkılmış bir ifadeyle. neden o ana kadar şaşırdığını merak ediyordu. bu ilk kez olmuyordu ki. konu böyle şeyler olunca taehyung tam bir ustaydı; resmen söylediğiniz her şeyi size karşı kullanırdı ve yoongi her şey derken, resmen her şeyi kastediyordu.

tamamen doğruldu. "mumları nereye koyuyorsunuz?"

hoseok bir an düşündü. "mutfak. ilk ya da ikinci çekmecede olması lazım, tam emin değilim."

"tamam," dedi yoongi boş boş topuklarında dönerek. arkasından kısık sesli bir kıkırtı duydu. "bunu duydum, jimin."

jimin yine kıkırdadı. "üzgünüm, hyung."

yoongi el yordamıyla karanlığın içinde mutfağa doğru ilerledi. hoseok'un evinde daha önceden birçok kez bulunmuştu, yani artık hangi odanın nerede olduğunu duvarların dokusundan bile anlayabiliyordu. bir şeye takılmamak için dikkatle yürümeye devam etti. karanlığın içinde ilerledikçe, arkadaşlarının sesleri gittikçe uzaklaştı.

parmaklarını etrafında gezdirerek biraz daha ilerledi. arkadaşlarının sesleri daha da kısıldıktan sonra tamamen duyulamaz hâle gelince bir titreşmenin omurgasından tüm vücuduna yayıldığını hissetti.

hoseok'un her zaman mutfak tezgahına koyduğu kahve makinesine dokunduğunda rahatlayarak derin bir nefes verdi; bu mutfakta olduğunu gösteriyordu.

ilk ya da ikinci çekmece. yoongi bunu aklında tekrarlayarak çekmecelere doğru yürüdü. yalan söylemeyecekti — karanlık onu biraz korkutmaya başlamıştı.

kulbun nerede olduğunu anlamaya çalışarak çekmeceye dokundu. nerede olduğunu bulunca onu çekerek tahtanın gıcırtılı bir ses çıkarmasına izin verdi. ayağına bir şeyin dokunduğunu hissettiğinde çekmecenin içine uzanmak üzereydi.

kalp atışları hızlandı.

parmak ucunda daire şeklinde dönerek ne olduğunu anlamaya çalıştı — ama hiçbir şey yoktu. yutkundu, dudakları titremeye başlamıştı. ama ardından dudağını ısırıp başını iki yana sallayarak kendisini sakinleştirmeye çalıştı. büyük ihtimalle sadece hayal görüyordu.

elini çekmeceye soktu, içinde dokunmadığı tek bir santim bile kalmamıştı. mum olmadığını anlayınca, elini oradan çekti ve çekmeceyi hızla kapattı. hemen ikinci çekmeceyi açtı, endişe vücudunun her tarafını esir almıştı. sakin ol, büyük ihtimalle hiçbir şey olmuyor.

bir şeyin sürüklendiğini duyduğunda yerinde çakılıp kaldı.

sessizce durdu. ses çok hafifti, ama yoongi yine de duyabiliyordu. bir şey yere doğru çekiliyormuş gibi hissediyordu. sürükleme sesi yavaştı, sessizdi — dikkatliydi. ihtiyatlıydı, kimsenin duymaması gerekiyormuş gibiydi. yoongi hâlâ yerinde donup kalmış durumdaydı, yavaş sürükleme sesi dışında hiçbir şey duymuyordu.

ardından ses kesildi.

yoongi'nin kendisini duyduğunu biliyormuş gibiydi. yoongi'nin nefesi kesildi ve endişeyle elini ikinci çekmeceye soktu, olabildiğince çok ses çıkarmaya çalışıyordu. kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve artık mumları aramıyordu bile. bilerek çıkardığı seslere rağmen, yine de sürükleme seslerini de duymaya çalışıyordu.

bir ipin sıkılma sesini duydu, sonra ortalık tamamen sessizliğe gömüldü.

ışıklar aniden yeniden açıldı. yoongi yutkundu, bir an evvel oradan ayrılmalıydı—

bir çığlık duyuldu.

duyduğu sese karşılık olarak gözleri büyüdü. çığlık sesi hoseok'tan geliyordu. çekmeceyi çarparak kapatıp arkadaşlarının olduğu yere doğru koşmaya başladı.

"sıkıntı ne—" lafı karşılaştığı görüntü tarafından ağzına tıkılmıştı.

jungkook boynuna asılmış bir iple tavandan sarkıyordu. gözleri kan kırmızısıydı, kırmızılığın arkasındaki korku açıkça okunabiliyordu. ağzı beyaz bir bezle kapatılmıştı, ancak o kadar kanla kaplıydı ki artık beyaz olduğu zor anlaşılıyordu. vücudunun geri kalanı sadece sarkıyordu, alt kısmı biraz hareket ediyordu.

ama yoongi'nin en çok gözüne çarpan şey jungkook'un elinde tuttuğuydu.

bir karttı.

mavi bir kart.

killer killerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin