iki
"o— o—" hoseok ağlamak üzereydi. titreyen parmağını kaldırarak kan lekeleriyle kaplanmış olan jungkook'a işaret etti. kimse ne yapacaklarını bilmiyordu; sadece tavandan sarkan gence inanamaz ifadelerle bakıyorlardı.
yoongi jimin'in dizlerinin üstüne yığıldığını gördü, şok içinde eliyle ağzını kapatmıştı. çok korkmuş görünüyordu, yoongi bunu görebiliyordu. gözlerini taehyung'a çevirdi. küçük olan nefes almıyormuş gibi duruyordu, tavandan cansız bir şekilde sarkan jungkook'a faltaşı gibi açtığı gözleriyle bakıyordu sadece.
"nasıl olur?" dedi seokjin sessizce fısıldayarak. "bütün bu süre boyunca bizim yanımızdaydı! nasıl—"
"hayır değildi," diye lafını kesti namjoon, sesi titriyordu. "onun—onun ben ölüyüm dedikten sonra hiç konuşmadığını fark ettim. sadece bilerek sessiz olmaya çalışıyor sanıyordum ama..."
"eğer konu buysa, bu siktiğimin evinde bir cinayet gerçekleşti!" diye bağırdı taehyung. yoongi irkildi. diğerleri hâlâ şokta oldukları için onun ani çıkışından etkilenmemişe benziyordu. taehyung artık ağlıyordu, yumruklarını sıkmıştı.
"buradan çıkmalıyız," dedi yoongi çatlak bir sesle, sesi bir fısıltıdan çok az daha yüksek sesliydi.
taehyung inanamaz bir ifadeyle yoongi'ye baktı. "bir de jungkook'u burada mı bırakacağız?!"
"taehyung, o öldü!" diye kükredi seokjin. ikisi de aniden kafalarını çevirerek dudakları titreyen seokjin'e baktı. "yapabileceğimiz en iyi şey katili bulma işini polise bırakmak."
taehyung karşı çıkmak için ağzını açtı.
"bunun dışında," dedi seokjin hızlıca nefes alıp vererek. "hiçbir şey yapamayız."
ışıklar söndü ve yeniden yandı.
hepsi dondu.
kimse hareket etmedi. korku herkesin yüzünde kendini belli ederken ve herkes gözlerini kocaman açarken nefes almayı bırakmışlardı sanki. yoongi'nin kalbi hızla atmaya başladı. yavaşça yukarı baktı. geçen her saniyeyle beraber ışıkların yanıp sönüşünün daha da hızlandığını görünce nefesi titredi. etrafı görmek zordu — diğerlerinin yüzünü zorla görebiliyordu. ne yapacağını bilemeyerek olduğu yerde titremeye başladı.
bir bıçak sesi duyuldu.
sesi duyunca yoongi kalbi yerinden çıkacakmış gibi hissetmeye başladı. gözleri ses kaynağına doğru kayarken derin bir nefes aldı. kendisini yakaladı ve durdu. ne yapıyordu? görmesi gerekmiyordu — hayır — bakmak istemiyordu. kesinlikle istemiyordu. sürekli kendisine karşı çıkmasına rağmen yine de en azından bir saniyeliğine bakma içgüdüsü bütün vücudunu kapladı.
son bir kararla, başını çevirdi.
çevirmemiş olmak isterdi.
namjoon'du.
küçük olan olduğu yerde durdu, gözleri korkuyla açılmıştı.
ama hepsi bu değildi.
yoongi'nin gözleri namjoon'un boynuna kaydı ve orada aşağılara doğru ilerleyen kesikleri fark etti. yutkundu, kesiklere bakarken kalbi daha da hızlandı; sadece bir şeyleri hayal ediyor olmayı umdu. yerinden bir santim bile kıpırdamayan namjoon'a bakmaya devam etti. yoongi ismini söylemek için ağzını açtı—
ardından teni soldu.
namjoon'un kafası tam da kesiğin olduğu yerden kopmaya başlıyordu.
ardından yere düştü; gözleri açık ama tamamen cansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer killer
Fanfictionbasit bir oyunun bir cinayet zincirine yol açmaması gerekirdi. bir bangtan hayran kurgusu. copyright; © NATSUUFT