M.1

66 4 8
                                    

Bölüm Şarkısı :

Medyada var.

Boynumda ki atkıyı daha da yukarılara çektim. Hava giderek soğumaya başlamıştı.

Tek amacım kimseye değmeden eve gidebilmekti. Ki bu da pek mümkün gibi durmuyordu. Çünkü saçma bir şekilde bulunduğum dar sokak sanki olabilirmiş gibi daha da kalabalıklaşmaya devam ediyordu.

Ağzımdan tekrar bir küfür firar ettiğin de kendime lanetler savurdum. Bugün ne çok küfür etmiştim öyle. Gerçi hayatım bile bir küfürden ibaretti.

Artık tek hayalim eve gittiğim de ailemden birinin hayatının biletinin kesilmemiş olmasını dilemekti.

Bu biletten yeteri kadar sevdiğimi kaybetmiştim.

Dört yıl öncesin de veba hastalığı tüm İtalya'yı saracak ve sevdiklerini bir bir kaybedeceksin deseler , sanırım sadece gülerdim. Kim bilebilidi ki bir anda tüm ülkeyi böyle bir ilettin sarabileceğini. Bu illet benden babamı , kız kardeşimi , bir çok akrabamı ve arkadaşlarımı aldı. Her seferin de daha ne kadar yıkılabilirim dediğimde sevdiklerimden birini daha kaybettim.

Sanırım artık alışmaya başladım diyemeyeceğim çünkü her seferinde daha büyük bir sarsıntıyla yıkılıyorum. Hâlâ nasıl ayakta kalabildiğimi bilmiyorum ama kalmam gerektiğini çok iyi biliyorum.

Ailemden geriye annem , kardeşim ve benden başka kimse kalmadı. Tek ben kalsaydım hiç durmadan intihar ederdim ama tek değildim. Onları böyle bir cehennemin içinde bırakamazdım.

Adımlarımı daha da sıklaştırırken eve yaklaştığımı farkettim. Annemden yiyeceğim azarı düşünürken dudaklarımda bir gülümseme peydahlandı.
Bana kızacak bir annnemin olduğuna seviniyordum.

Ülkeden çıkış izni olsa hiç düşünmeden buradan giderdik. Lakin ülkeye giriş çıkışlar yasaktı. Diğer ülkelere veba bulaştırmamamız için böyle bir yasak koymuşlardı. Koca ülkede kodese tıkılmış gibi ölüm sıramızı bekler olmuştuk.

Eski binanın kapısını açarken fazla ses çıkartmaya özen göstererek kapıyı açtım. Aynı şekilde kapattıktan sonra girişte hemen solda olan evin kapısını anahtarla açarak içeriye girdim.

Sırtımdaki çantayı mutfağa bırakarak salona doğru ilerlemeye başladım. Zaten ya mutfakta olurlardı yq da salonda. Tahmin ettiğim gibi salonda onları gördüm. Annem oturuyordu , kardeşim ise annemin dizlerini başına koymuştu. İkisi de geldiğimden bi haberlerdi çünkü mışıl mışıl uyuyorlardı.

Bir süre onları izledim. Annem son bir kaç yılda hızla çökmüştü. Göz torbalarını buradan bile görebiliyordum.

Veba ile tanışmadan önce çok bakımlı biriydi. Ama şuan sorsam en son ne zaman aynaya baktığını hatırlamaz bile.

Gözlerimi ondan ayırırken kardeşimi incelemeye başladım bu seferde. Sarı saçları altın gibi parlıyordu. En son ne zaman banyo yapmış orası muammadır. Sanırım aramızda en çok ona üzülüyordum.

Tam anlamıyla kaosun içinde doğmuştu. Çocukluk diye bir şey yaşamadı diyebilirim. Şuana kadar bir arkadaşı bile olmamıştı.

Okul desen, onun sadece adını duymuştur. Bazen anneme okula gittiğini anlatan hikayeler anlattırır. Olmayan arkadaşlarına daha da bağlanır.

Annem yavaş yavaş gözlerini açmaya başlayınca onları süzmeyi bırakıp koltuğa yanlarında ki koltuğa oturdum.

"Liliana ne zaman geldin ?"

"Çok olmadı. " diyerek annemi yanıtladım.

"Dışarısı nasıl ?" diye sorduğunda gözlerine yine bir hüzün çökmüştü.
Her eve geldiğim de aynı soruyu sormaktan vazgeçmiyordu.

"Nasıl olsun , aynı. Her yerde insan leşleri var. Sokak köşelerin de , bina önlerin de , aklına gelebilecek her yerde varlar. Kokuları ise her yerde. Temiz havaya hasret kaldık. "

Annem beni onaylar şekilde başını salladığında yüzün de hâlâ o hüzünlü ifade vardı.

"Yemek yediniz mi?" diye sorduğumda halıda olan bakışlarını kaldırıp bana baktı.

"Makarna yaptım. Biz yedik. Sen de ye mutfakta var daha."

Tamam dercesine başımı salladım ve mutfağa gittim.

Tencereyi açıp sade makarnayı tabağa koydum. Bir tane de çatal alıp masaya oturdum ve yemeğimi yemeye başladım.

Babam ölmeden önce marketimizde çalışıyodu. Pek iş yaptığı da söylenemezdi zaten. Babam ölünce tüm malları eve taşımıştık. Çünkü hastalık ülkede hızla yayılınca işini yapabilen çok az kişi kalmıştı.

Ekmek almak bile zor hâle gelmişti. Bir süredir o mallarla idare ettik. Ama onlarda yeni bitti. Anlayacağınız şuan yiyecek ekmeğimiz bile yok.

Yemeğimi bitirdikten sonra tabağımı taşın üzerine koyup salona gittim.

Annem tekrar uykuya almıştı. Koltuğun üzerindeki battaniyeyi açtım ve serdim. Ardından battaniyenin altına girip kendimi uykunun kollarına bıraktım.

****

"Anne gitmem gerektiğinin sende ben de farkındayız. Bu ısrarın neden ? Evde açlıktan ölmek istemiyorsak bunu yapmalıyız. Sadece bit kaç saatliğine gideceğim ve yiyebileceğimiz bir şeyler bulup gelicem. "

Annem beni kendine çekip sarıldı. "Bu telaşımın nedeninin seni kaybetmek olduğunu sen de biliyorsun. Endişelendiriyorum. Evde yiyecek bir şeyler var hem daha. Gitme."

Ondan ayrılıp gözlerine baktım.

"Evde olan yiyeceklerin bize bir gün bile yetmeyeceğini biliyoruz anne. Daha fazla ısrar etme artık sende. Gidicem ve hemen gelicem tamam mı ?"

"Tamam o hâlde.  A-acele et tamam mı Lili ?"

Başımla onaylayıp ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım. En çok yiyecek olan yer, daha doğrusu yemek satan tek yer biraz uzaktaydı. Kimseye temas etmemeye çalışarak kenardan ilerlemeye başladım.

Yarım saati aşkın bir süre sonra yemek satan nadir yerlerden birine geldiğim de gözlerime inanamadım. Marketi kapatmışlardı.

Önünde bir bir kaç kişi durmuş ve artık burada ki malların kullanılmayacağı ile ilgi bir şeyler söylüyordu. Kalabalıksa adamların üzerine yürüyordu. Veba yetmiyormuş gibi bir de açlıkla baş etmek zorunda kalıyorduk.

Baya büyük bir marketti burası. İki katlıydı ama katları büyüktü.Konuşmalardan anlayabildiğim kadarıyla marketin tamamını biri satın almıştı. Hem de baya büyük bir meblağaya. E adamda tabi satmıştı. Anlamadığımsa harcayamadıktan sonra para ne işe yarardı ki ?

Ya paranın artık işe yaramayacağını anlamayacak kadar saftı ya da burdan kutulacağını sanacak kadar hayalperestti.

Kalabalıktan uzaklaşıp kaldırım taşlarına oturdum. Elden başka ne gelirdi ki ? Yemek yemeden ne kadar yaşayabilirdik ki ? Bir hafta yahut iki hafta ?

Yanıma biri oturduğunda düşüncelerimden sıyrılıp oturana baktım. Sarışın,mavi gözlü,genç ve yakışıklı biriydi.Kasvetli havaya rağmen gözleri ışık gibi parlıyordu. Umutla bakıyordu. Herkesin aksine.

"Sende yiyecek bir şeyler bulmak umuduyla gelenlerden misin ?"

Başımla onayladım. Ona neden cevap verdiğimi ben de bilmiyordum.

"Sormadın ama söyleyeyim ben de aynı şey için geldim."

Bir süre sessizce oturduk. Aramızda ki sessizliği bir süre sonra o bozdu.

"Anlaşılan bize bir şey vermeyecekleri ortada. O hâlde biz de kendi yöntemlerimizle alırız. Var mısın ?"

MARAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin