"Anlamadım. "
Bakışlarımı ona çevirdiğim de oda yere bakmayı keserek bana döndü.
"Anlamayacak bir şey yok. Madem onlar bize istediklerimizi bize vermiyor. O hâlde biz de kendi yöntemlerimizle alırız. "
Dedikleriyle gözlerim pörtledi.
"Ben hırsız değilim tamam mı ? Daha adını bile bilmediğim biriyle de asla hırsızlık yapmam."
Elini uzattı.
"Ben Christopher Wall. Kısaca Chris diyebilirsin. Ayrıca ben sana hırsızlık yapalım demedim ki. Sadece ihtiyacımız olanı alıcaz -"
Sözünü kesip "Zaten buna da hırsızlık deniliyor. " dedim.
"Sözümü kesmezsen konuşmak istiyorum. "Başımla onayladım. Pekâlâ konuşmak istiyorsa konuşabilirdi.
"Aldığımız malların fiyatının fazlasını bırakırız oraya. Böylelikle çalmamış olabiliriz. "
Elini sıkmadığım için çoktan indirmişti. Başımı 'hayır' manasında salladım.
"Sonuçta onların olan bir şeyi izinsiz alıyoruz. Satmak isteselerdi zaten satarlardı. "
Konuşmam bittiğinde ayağa kalktı. "Pekâlâ teklif var ısrar yok. Bu işi tek başıma da yapabilirim. Üzgün göründüğün için teklif etmiştim sadece. " diyip yanımdan uzaklaştı.
O uzaklaşmaya başladığın da tüm gerçekler bir anda üzerime çöktü. Haklıydı. Bunu yapmaktan başka şansımız yoktu. Tabii açlıktan ölmek istemiyorsak. Şuan olduğum durumda en iyi kararı verebilmek için bir kaç saniye hızlıca düşündüm.
Kararımı verdiğimdeyse peşinden koşup ona yetişmeye çalıştım. Bir aptallık yapıp kabul etmemiştim, başka şansım varmış gibi.
Ona yetiştiğimdeyse kolundan tutup onu durdurdum. "Tamam kabul ediyorum. Bu arada ismim Liliana Coper. Kısaca Lili diyebilirsin. Binaya nerden gireceğiz ?"
Ardından elimi uzattım. Bir elime bir de bana baktıktan sonra elimi sıktı. Derin bir nefes verdim. Sıçmıştım ama çabuk toparlamıştım en azından.
"Önden girmeye çalışırsak daha bir şey almadan enseleniriz. O yüzden arkadan malların sokulduğu yerden girip alabildiğimiz kadar şey alıcaz sonra da tabanları yağlıycaz. Sen yoluna ben yoluma Lili." dediğin de başımla onayladım. Hiç yoktan iyi bir plandı. En azından basit bir şeydi.
"Tamam."
Bir kaç saniye bana baktı tam ağzını açtı bir şeyler söyleyecekti ama vazgeçmiş olacak ki konuşmadı. "O hâlde daha fazla oyalanmayalım ve şu işi hâlledelim."
İlerlemeye başladığında ben de peşine takıldım. "Nerden gireceğimizi biliyorsun değil mi ? Ayrıca orada adamlar olmadığını nerden bilebiliriz ?"
İlerlemeye devam ederken bana yandan bir bakış attı. "Bilmiyoruz."
"O hâlde neden kendimizi tehlikeye atıyoruz ? Bilmem farkında mısın ama yakalanma ihtimalimiz var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARAZ
PertualanganDört yıl öncesin de veba hastalığı tüm İtalya'yı saracak ve sevdiklerini bir bir kaybedeceksin deseler, sanırım sadece gülerdim. Kim bilebilirdi ki bir anda tüm ülkeyi böyle bir ilettin sarabileceğini. Bu illet benden babamı, kız kardeşimi, bir çok...