MIA NATALIE MARTIN'den

160 20 26
                                    




12 Ocak 1996, Paris.

Evonna Automne'dan

Tüm aile, saat 8 sularında,  babamın yalnızca masa lambasıyla aydınlanan, deri eşyalarla dolu odasındaydık. Babam, odasının kalabalık olmasını sevmezdi. Zaten, şu anda da pek iyi bir sebepten ötürü burayı intikal ettiğimizi söyleyemem. Annem Madam Eliz ve ablam Matmazel Aerine, odanın en kuytu köşesine sinmişler ve adeta beni babamın gazabıyla başbaşa bırakmışlardı. Ne halim varsa görmeliydim onlara göre. Kendim gibi serseri bir herifi sevmiştim. Aslında ne ben ne de o serseriydik. Yalnızca seviyorduk birbirimizi. Ama işkolik babamın çıkarlarına uymuyordu işte. Sallanan sandalyesinde, ağır ağır ve umursamazca sallanan babama  döndüm.

"Baba, neden kızınıza karşı bu kadar acımasız ve umursamazsınız ?",dedim sesim titreyerek.

"Asıl sen ne zamandır bu denli saygısızsın Evonne ? O, serseri kılıklı herifi sevdiğinden beri, değil mi?"

"Ona serseri demeyiniz, BABA!"

"Evonne!"

"Yeter artık! Cidden, yeter. Sizin iş çıkarlarınız yüzünden, sevdiğim adamdan vazgeçmeyeceğim. Ben gidiyorum . Sakın engel olmayınız. Zaten, size yükten başka bir şey değilim . Artık 22 yaşındayım, ne yapacağıma kendim karar veririm!"

Odadan hızla çıktım. Yanıma hiçbir şey almadan, sevdiğim adamın kollarına, Alexander'ın yanına gittim. Birkaç ay sonra, ablamın da sevdiği adama kaçtığını öğrendim. Ancak, gördük ki hayat, o evin kapısını çarpmamızla bize zindan olmaya başlamıştı.

14 Kasım 2002,Toulouse

Alex'le bir kızımız oldu, Mia Natalie. Alex iki isimden nefret eder normalinde, ama ben kızımın benim gibi asi olmasını istiyorum. Tamamen Fransız etkisi altında olmasın diye, Mia koydum adını. Bugün, güzel kızımın 4. yaş günü. Ufak bir problem var, Alex Mia'nın dünyaya gelmesini istememişti. Sebebini söylemiyor ve küçük kızıma sanki bir günahmış gibi bakıyor. İş  bahanesiyle  (belki de bahane değil),kızının  doğum gününe bile gelmedi. Gerçi, Mia'nın umurunda olduğunu söyleyemem. O, ablamın kızı Yulema'yla oynuyor. Düşündüm de  ablam kızına neden bu kadar alakasız bir isim koymuş bilmiyorum ama, sanırım babama inat değişik olsun diyedir.

Pastaları kesiyorduk. Mia ardı ardına kahkahalar atıyor, Yulema'ya sarılıyordu. Babasız bir mutluluk anı yaşıyordu. O anda kapı zili, kıyameti haber veren Sur borusu gibi çaldı. Ben bir umut, belki Alex'dir diye kapıya koştum. Açtığımda, üstüme iki adam çullandı. Simsiyah kıyafetli kalabalık grup evi doldururken, bellerindeki silahı çıkarıp bize doğrulttular.Mia, ağlamaya başladı ve iki kişi kızımın yanına gidip ağzını bağladı. Sonra, aynı şekilde Yulema' nın da. Çocuklar çırpınıyor, bağırıyor ama fayda etmiyordu. Biz ablamla iki anne, etrafa tekme atmaya çalışıyor bir türlü kas yığını adamlardan kurtulamıyorduk. Bağıramıyordum. Gözlerimden yaşlar akıyor ama fayda etmiyordu. Kızları siyah cipe bindirdiler. Bizi de, elimizi kolumuzu bağlı bıraktılar. Bir annenin elleri bağlı çaresiz kalışını size nasıl anlatırım ki...

14 Kasım 2013, New York

Mia Natalie Martin'den

Bugün, kaçırılışımın 11. yıl dönümü. O güne dair korkunç hatıralar hala belleğimde. Çığlıklar, çırpınışlar, silahlar, uyutucular, pis kıyafetler, kötü adamlar...Dedemin anlattığına göre, babamla dedem iş konusunda kavgalılarmış. Annem, babama ; teyzem, amcama kaçtığı için, dedemin torunları olduğundan haberi bile yokmuş. Bu yüzden babamve amcama darbe üstüne darbe yapmış. Onlar  da ekonomik çöküntüye girmiş . Zaten beni pek sevmiyormuş babam, annem ölmeden önce öyle şeyler yazmış günlüğüne. Dedemin anlattığına göre babamla amcam,  o kadar zalimmiş ki, durumlar sıkıntıya girince beni ve kuzenim Yulema'yı kötü adamlara satmış. Beni kaçıranlar kötü adamlarmış. Dedem olayları duyunca, annemi ve teyzemi yanına almış (yüce bir af gösterdiğini vurguluyor bu kısımda). Bir gün dedemle annem yolda giderlerken, bir dilencinin kucağında, (hani aç susuz hep uyuyan çocuklar vardır ya hiç uyanmazlar o tarz halde) üstü başı pis biçimde bulmuşlar. Tanrı'nın işi işte. Beni kaçıran mafya, dedemin beni aldığını duyunca çok kızmış, ama dedem savaşmış adamlarla benim için. Beni onlara kimin verdiğini öğrenmiş sonra : babam. Ancak bir sorun vardı, Yulema'yı bulamamışlardı. Bunları öğrenen amcam da, intihar etmiş.

Dedem olmasaydı ve beni kurtarmasaydı şu an hayatta olur muydum bilemem. Olsam bile çok kötü bir hayatın içinde olurdum büyük ihtimalle. Bu yüzden, beni kötü adamlara satan, vicdansız babamdan ölesiye nefret ediyorum. Elbet bir gün intikam alacağım, Yulema'yı bulacağım ve dedem bana yardım edecek. Ona göre, bu iş basit olmamalıydı. Önce babamın ne kadar kötü biri olduğunu göz önüne alarak, her türlü dövüş eğitimini almam lazım. Silah da aynı şekilde. Üstelik bunları yaparken, felsefi ve zeka yönünden de gelişmem lazım. Sonraki aşamada, gizli görevler için ajanlık ve gizlilik eğitimi alacağım. En sevdiğim iş !

21 Mart 2017, İstanbul

4 sene süren eğitimimi tamamlayınca, Koç Edge ile babam hakkında araştırmalara başladık. Koç Edge, hayatımdaki değerler bütününün ve güçlü Mia'nın mimarı. Her zaman olduğu gibi, kel ve parlak kafasıyla yanımda.

Babam,  gerçekten batmış. Benim kaçırılma olayımdan sonra annemle boşanınca, büsbütün kendini salmış. Birkaç gün sokaklarda kaldıktan sonra, iş umuduyla Londra'ya gitmiş. Orada, iş bulduğu firmanın müdürü, Esra Devir adında bir Türk kadınıyla evlenmiş. Gücünü karısı sayesinde toparlayan babam, karısının peşinden İstanbul'a taşınmış. Bir oğlu olduğunu görünce, Koç da ben de çok şaşırdık. Çünkü benimle yaşıt bir oğlunun olması imkansız. Biraz daha araştırma yaptıktan sonra yanıldığımızı anladık. Çünkü o, Esra'nın oğluymuş. Dikkatimizi çektiğinden dolayı bu sefer bu oğlunu araştırmaya başladık. Babamla tam bir baba-oğul gibilermiş, gördüğümüz kadarıyla. Çünkü onun da, küçükken babası yokmuş. Ama olsun, sonradan mutlu bir aile tablosuna kavuşmuş. Biraz fotoğraflarını inceledim. Benim babamla, benim hayalimdeki yaşamı süren çocuk,  Bartu Devir . Instagram hesabına baktım. Onlarca seveni var. Hayranlarına 'Dev's' diyor. Bu nasıl bir ego ? Suratını komik şekiller yapan, eğlenceli videolar koyan fenomenin teki . Nedense bu bende gülme isteği uyandırdı.

"Koç, şu Bartu Devir midir nedir, onunla mı uğraşsak ?"

Koç bana öyle bir baktı ki, 'hey uzaylılar gelmiş!' desem, daha normal olacakmış gibi.

"Bununla ne yapabiliriz ki, Mia?"

Pis pis sırıttım. "Sen orasını bana bırak, Koç !".

Koç bana şaşkın şaşkın bakarken, "Koç, bakma bana öyle. Haydi bakalım bu Starbucks çocuğu, Starbucks'ın hangi semtteki şubesinde takılıyor?"

Böylece, İstanbul'u boyladım.

Bartu bey, madem benim hayalimdeki yaşamı sürüyorsun, o zaman biraz benim gerçek yaşamımın da tadına bak. Bakalım hayaller kadar eğlenceli olacak mı ? Bence çok eğleneceğiz.

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin