Bölüm 1

2.4K 121 59
                                    

Stiles

Gün ışığı, bu soğuk havada içime işlemeyecek kadar etkisizdi...

Genellikle bizim gibiler caddelerde ya da sokaklarda hoş karşılanmazlar, bu sebepledir ki ara sokaklar, kuytular bizim saklanma yerimiz olur.

Çok küçük yaştan itibaren buralar bana yuva olmuştu. Her şeyin yolunu bilirdim, aç kalmanın ve üşümenin dışında. Onlara da çare bulunurdu elbet ama işte o biraz karmaşık ve vicdan isteyen bir şey; fakat açlık insanın başına vurunca bir yerden sonra vicdan da kalmıyor.

Yalıtım işini yani soğuk havada kendimi nasıl sıcak tutabilirimi benim gibi evsiz bir adamdan çok küçük yaşta öğrenmiştim. O yaşlı ihtiyar kıyafetlerinin içine gazeteleri, kağıtları ısınmak için buruşturup buruşturup koyardı. İnanın işe de yarıyordu. Eğer yatacağınız bir yorgan bulmuşsanız onun altına da koyarsanız beton soğunun organlarınıza işlemesini biraz olsun azaltabilirsiniz.

Küçük detaylar hayat kurtarır.

Çöplerden yemek, manav tezgahlarından atıştırmalık toplardım. Yaşıtlarımın gözleri güzel oyuncaklarda, benim gözlerimse küflenmemiş bir ekmekte olurdu.

Esnaftan çok dayak yersiniz ya da başkalarından... Kaçmak sizin günlük sporunuz olur. Kimsenin yakalayamayacağı rüzgar olursunuz. İster karnınız tok olsun ister aç, bacaklarınız buna alışmıştır.

Yediğiniz dayaklar ise canınızı yakmaz olur, eğer elde ettiğiniz yiyeceği karnınıza indirmişseniz. İndirmediyseniz işte o biraz ağır gelir.

9 yaşımın üstünden tam 9 sene geçmişti. 18 olmuştum. Boyum uzamış zayıf uzuvlarım serpilmiş, giydiğim kıyafet kısa gelmeye, bileklerimi açıkta bırakmaya başlamıştı.

Artık çok bir şey bana ağır gelmez, koymaz olmuştu. Hırsızlıksa iş yapılacak, çalınacaksa çalınacaktı. Bu kadar senedir kimsesiz olmak hayata karşı duyduğunuz o kini kusmanıza teşvik eder.

Bir gün karın bile yağmadığı o soğuk akşamların birinde, ısınmak için yiyecek bir şeyler arıyordum.

Her zaman ki çöplüğümden biraz uzaktım.

Ellerimi ailemin bana aldığı eskimiş, ince kırmızı kapüşonlu ceketime soktum. Hızlı adımlarla etrafı kolaçan ederek ilerliyordum. Çalmak aslında gerçekten istediğim bir şey değildi inanın.

Bazı şeylere dikkat ederdim. Az çok hali vakti olan insanlardan almaya çalışırdım, yoksa bir gün daha yememişim ne olacak derdim. Kimsenin hayatına tatsızlık vermek benim amacım değildi.

Gece yarısına kadar dolaştım durdum o olmaz, bu olmaz diye diye. Artık bulma umudum kalmamıştı.

Karşıda bir kafenin önünde sırtımı yasladım içeridekilerin beni görüp rahatsız olması zordu. Amacım dinlenmek ve hayal kurmaktı. Bizim gibiler de hayal kururdu hem de çok.

Soğuk havaya ılık nefesimi bıraktım çıkan buharda geleceğimi görmek istedim. Bir çorbanın dumanını görmek bile olabilir.

Kafamı soğuk taşlara yaslamaktan buz tutmuştu, çektim. Kaldırımda biraz turlayıp yine aynı köşeme geldim. Köşeleri sadece hayvanlar sevmez.

Sığınmak isteyen herkesin içgüdüsel sığınma yeridir.

Yere çöktüm. Enerjimi ısınmak için kullanmalıydım. Altıma çöpün dibindeki kartonlardan minder yapıp ellerimi de bacaklarımı dolayınca işte olmuştu.

Karşıda kafe de gülüşmeler gözüküyordu ve gelip giden bardaklar, tabaklar. Ağzımın suyu aka aka izledim biraz sonra ise beni heyecanladıracak o şey gerçekleşti:

Çarpılacak ideal insan.

İleri de bunun için pişman olacaktım o kesin...

***

Kafama kapüşonumu çektim. Ellerim cebimde, adamın rotasını az çok tahmin etmeye çalışıyordum.

Eğer kaçmanız gerekirse arka sokakları bana sorun, en iyisini en kestirmesini ben bilirim.

Durdum.

Göze batmamak için ışığın altından uzağa bir yere sindim. Adamımın hali vakti yerinde duruyordu, biraz da kafası dalgın.

İşte o sırada kalabalık bir yere doğru gittiğini gördüm. Bu fırsat kaçmazdı.

Arkasına düştüm, telefonla konuşuyordu. Oldukça uzun bir konuşma olmasını umut ettim çünkü burası tam da istediğim nokta değildi. Biraz sonra ise çıkış yolunu görmüştüm: Hemen çaprazda kalıyordu.

Adam hala konuşurken hızlı adımlarda insanları atlattım. Olabildiğince yanaştığımda bu fırsattan yararlanıp ona çarpmıştım.

Biraz sandığımdan sert çıktı, az kalsın ben de düşüyordum. Sıkıca kolumdan tutunca biraz paniklemiştim; fakat boşunaymış çünkü bir eli telefonundayken diğer eliyle de beni kurtarmaya çalışıyordu.

Hemen kendimi toplayıp başımı sessizce eğdim:

"Pardon" dedim.

Konuşmayı daha fazla uzun tutmamak amacıyla da önce hızlı adımlarla uzaklaştım sonra da karanlık ara sokağa doğru koştum.

Cüzdan artık benim cebimdeydi.

Binanın kuytusuna girdim, burada küçük bir içeri girinti vardı. Cebimdekileri çıkartıp incelemeye koyuldum.

Sadece nakit vardı.

Kimlik benzeri bir şey çıkar mı diye baktım eğer önemli bir şey varsa bunu tekrardan o insana ulaşması için karakol benzeri yerlere atardım.

Bir fotoğraf çıktı. Fotoğrafta oldukça güzeldi bir kadın vardı, yerine koydum. O sırada ses gelince etrafa baktım. Çöpten iri bir kedi çıkmıştı. Az kalsın korkudan altıma yapacaktım. Dikkatimin o yana kaydığından aslında altıma yapacak başka bir şeyin dibimde olduğunu fark etmemiştim.

Kuvvetli bir el boğazıma sarılmıştı. Bir diğer el ise omzumdan kaldırıp duvarda çakılı kalmamı sağlıyordu.

Poor Stiles -SterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin