Telefon bir kez daha bildirim sesiyle titredi.
Ashley: Hadi ama! Saçmalama! O okulda diye okulu mu bırakacaksın? Elbet bir gün karşılaşacaksınız. Bunu ertelemek saçma. İnan bana, zamanla unutacaksın. Okulun ilk gününü ziyan etmekte hala emin misin?
Selena: Bilemiyorum Ash.
Ashley: On beş dakikaya okulun bahçesinde seni bekliyor olacağım. Acele etsen iyi olur yaralı aşık.
Gözlerimi devirdim ve stresli bir şekilde nefesimi dışarı verdim. Ashley haklıydı. Tek yaptığım elinde sonunda olacak şeyi ertelemekti. O yüzden fikrimi değiştirmeden önce hızlıca giyinmeye koyuldum. Üstümü giyindikten sonra çantamı alıp hemen alt kata indim. Tam mutfağı es geçip kapıya gidecektim ki annem bana seslendi.
"Kahvaltı yapmadan nereye?"
"Acelem var, çıkıyorum anneciğim!" diye bağırıp kapıdan dışarıya adımımı attım. Serin bir eylül gününe göre hava sıcaktı. Derin bir nefes aldım. Çantamın kolundaki elimi biraz daha sıkarak hızlı adımlarla okula doğru yürümeye başladım. Uzun ve acı dolu bir yazdan sonra okula gitmek garip geliyordu.
Caddeler tenhaydı. Zaten sabahın bu saatinde bir tek işe gidenlerle karşılaşabilirdiniz. O da eğer şansınız varsa.
Geciktiğimi düşünüyordum. O yüzden koşma sayılabilecek bir hızda yürümeye başladım. Kolumdaki saate baktığımda yanılmadığımı anladım. Ashley'nin bana tanıdığı sürenin bitmesine sadece 3 dakika vardı. Gecikirsem Ashley'nin gün boyu başımın etini yiyeceğini biliyordum.Bir süre sonra okul bahçesine vardım. Acele ettiğim için nefes nefeseydim. Yanan yanaklarımdan kıpkırmızı olduklarını anladım.
Koşmak rahatsızlığım yüzünden çoğu zaman beni zorluyordu.Kalabalık bankaların önünden geçerken herkesin bana bakarak fısıldaştığını görebiliyordum. Tahminimce yıl boyunca buna alışmam gerekecekti. Onlara aldırmadım ve gözlerile bahçede Ashley'i aradım. Kalabalık olmayan bir köşedeki bankta oturduğunu ve bana el salladığını gördüm. Hemen onun yanına gittim.
"İyi zamanlama. Tam vaktinde." diyip bana göz kırptı. Her ne kadar gülecek halim olmasa bile yapmacık bir gülümsemeyle on baktım.
"Peki ya Courtney nerede?"
"Onun ilk dersi boşmuş. O yüzden bir saat sonra gelecekmiş." Pekala dercesine başımı salladım. Birden Ashley kolumu tutup ona dönmemi sağladı.
Bir kaç dakika boyunca bana baktı ve ardından onaylamazca başını salladı. "Kimi kandırdığını sanıyorsun? Paramparça olduğun belli Selena." diyip bana sarıldı. Kollarımı hemen boynuna doladım. Artık taşıyamıyordum. Fazla derinden yaralanmıltım. Uzun zamandır içimde tuttuğum ve artık gözlerimi yakan gözyaşlarımı serbest bıraktım. Gözükmesin diye başımı Ashley'nin omzuna bastırdım.
"Atlatamıyorum Ash. Canım yanıyor. Hem de çok fazla." dedim fısıldayarak.
"Geçecek, geçecek..." diye fısıldayıp sırtımı sıvazlamaya başladı.
"Umarım." dedim zorlukla. O sırada bize bakıp sırıtan Hailey ve arkadaşlarını gördüm. İster istemez dişlerimi sıktım. Onlara bir şey söyleyeceğimi anlayan Ashley sırtımda olan ellerini omzuma bastırdı ve kalkmamı engelledi.
"Cidden onun gibi sürtükleri umursuyor musun?"
Cevap veremedim. Umursamıyordum elbette. Ama bir süre sonra artık insanın canını sıkıyordu. Sadece omuzlarımı düşürmekle yetindim. Birden tüm bahçedeki fısıldaşmaların arttığını gördüm. Herkes bahçe kapısına bakıp yanındakine bir şey söylüyordu. Ashley'in bakma diye fısıldamasına rağmen merakıma yenik düştüm ve ben de bahçe kapısına baktım.
Oraya bakmam boğazımın düğümlenmesine sebep oldu. Nefes alamıyordum. Derin derin nefes almaya çalıştım ama tek yaptığım saçma sapan hırıltılar çıkarmaktı. Hemen Ashley'e tutundum.
"As-Ashley. B-Ben nefes ala-alamıyorum. Astımım tut-" Konuşamadım. Deli gibi öksürüyor, nefes almaya çalışırken derin iç çekişler çıkarıyordum. Ashley hemen beni kolumdan tuttu ve okula doğru koşmaya başladı. Astım krizlerimin en kötülerini görmüştü. O yüzden fazlasıyla endişeliydi. Okula girerken çıkardığım gürültüden dolayı onun da bana baktığını gördüm.
Onu görmek bana böyle yapıyordu.