Bölüm İki: NOT

121 10 3
                                    

Umarım bu bölümü sevmişsinizdir. Şahsen ben beğendim :P Neyse eğer beğendiysenizde beğenmediyseniz de ne olur yorum yapın çok mutlu olurum. Votelamayı (böyle yazınca çok komik gözüktü) da unutmayın. Supernaturaldan alıntı olmuş olabilir biraz. UMARIM BEĞENİRSİNİZ... 

-Özgişkocuk :D

-------------------- ŞİMDİ --------------------

Angela'nın ağzından:

O ormana gidiyorduk. Tekrar. Ondan beri hiç gitmemiştim. Korkuyordum. Evet! Herkesin korkulu rüyası Angela korktu! Şok edici! 

Tüm okulun önünde bana gitmeyi öneren o pis sürtük Katy yüzünden. Gitmeyeceğim deyip korktuğumu belli edemezdim ya! Ormana ilerledik oturduğum yere oturmuştum. Katy de Melanie'nin yerine. Evet doğru tahmin. O günden sonra Melanie'yi bulamadık. Onu sevmiyordum ama katiller onu öldürmek yerine o gece beni de öldürebilirlerdi!

------------------- FLASHBACK: MELANIE'NIN KAYBOLDUĞU ZAMANA DÖNÜŞ --------------------

 Nick, James ve Luke Melanie'yi arıyorlardı.

''Melanie neredesin? Melanie!'' 

Nick polisi aradı. Polis de hiçbir ize rastlayamadı. O günden sonra diğerleriyle bir daha buluşmadık.

---------------------- ŞİMDİ ----------------------

Katy suratıma çirkin çirkin bakıp sırıttı.

''Korkuyor musun Angela?''

''Eğer bir daha bana böyle bir şey söylersen seni mahvederim. Yemin ederim yaparım.''

Korkmuştu. Gözlerinden okunuyordu. Sinir bozucu bir şekilde güldüm. Bu onu sinir etmişti haliyle. Yine de bana hiçbir şey yapamazdı. Çünkü ben Angela Walters'ım. Hiç kimse bana karşı gelemez.

Katy kafasını ovuştudu. Eline baktı. Ve tekrar kafasına koydu. 

''Hey başım mı kanıyor?'' Baktım. Gerçekten de kanıyordu. Hayır, hayır. Kanamıyordu. Damlıyordu! Başımı korkarak kaldırıp yukarıdaki ağaca baktım. Hey o... O... O Melanie'nin cesediydi! Ağaca asılıydı. Katy baktığım yere bakıp çok şiddetli bir çığlık kopardı. Bense şoka girmiştim. Hiçbir kelime söyleyemiyordum. Çünkü gözlerinin olması gereken yer boştu. Gözleri oyulmuştu! O anki dürtüyle koşmaya başladım. O da peşimdeydi. Ormanın çıkışına geldiğimde daha rahatlamıştım. Ama koşmayı bırakmadım. Neyse ki polis tam ormanın çıkışındaydı. Polis ofisini karşımda görmemle kapyıı kıracasına açmam bir oldu. Katy arkamdan girdi ve olayı anlatmaya başladı. Sesi çok titriyordu. Hem de çok. Polis diğer adamlarına eliyle bir işaret yaptı ve hepsi silahlarını alıp ormana gittiler. Diğer polis bir psikatrist çağırdı. Katy konuşamıyordu ama ben konuşabiliyordum. Olayı anlattım. Sonra içeriye annem, babam ve Nick girdi. Bir polis girdi ve Melanie'nin cesedini bulduklarını söyledi. 

Eve geldik. Nick beni bırakmıştı. Babam her zaman olduğu gibi yemeğe gidiyordu. İş yemeğiymiş (!). Annem de nereye gittiyse artık. Beni de evde yalnız bırakmışlardı. Umursamıyorlar işte. Odama girdim. Duvarda lekeler vardı. Tıpkı... Duvarda kanla yazılmış bir not vardı. Aman tanrım!

Nick'in ağzından:

Angela'yı evine bıraktıktan sonra direk eve döndüm. Yatağıma girerken hatırladım. Ona onu arayacağımı, telefonunu  yanında bulundurmasını söylemiştim. Hemen aradım. Çalıyordu ama açmıyordu. Sonunda telesekreter devreye girdi: ''Angela'nın telefonu. Eğer şu an bunu dinliyorsan ya uyuyorum ya da sen bir eziksin. Şimdi bu telefonu kapat çünkü beni rahatsız ediyorsan. Kapatmazsan ne olacağını tahmin bile edemezsin.'' İstemsizce güldüm. Bu kız küçüklüğümüzde böyle değildi. Bundan sonra iki kez daha çaldırdım ve sonunda açtı. Hırıltıar geliyordu. Hırıltıların içinden çıkan o sesi duyduğumda Melanie olduğunu anladım.

                                                                   ''BENİ SİZ ÖLDÜRDÜNÜZ!''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 30, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Impossible (İmkansız)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin