1481- Sonbahar
Saray şehriKara bulutlar ağır ağır saray şehrinin üstünden ilerliyordu . Şehir karanlığa gömülmüştü âdeta , küçük çocukların korkulu rüyası ruhların çıkma saatiydi . Ruh çıkmak üzere şehri terk ederken arkasında büyük ölümler büyük yaralar bırakarak gidiyordu. Bunlardan biri de ölüm döşeğinde olan Seyid Ahmet Han dı .
Yarı baygın bir şekilde yatağının yanında duran su bardağına elini uzattı , bir kaç alma çabasına rağmen hastalıktan güçsüz düşmüş kolları yüzünden alamadı . Sinirlenerek dışarda duran hizmetçilere bağırdı , sesi boğuk çıkıyordu .
"Bana su verin!!"
Hizmetçiler hızlıca odaya girerek Han a suyu verdiler . Han suyu içtikten sonra boğazı temizlenmiş gibi boğazını elledi. Sonra hizmetçilere dönerek .
"Kara Melik beyi çağırın ." Dedi
Hizmetçiler koşarak odadan çıktılar . Onlar çıkınca Ahmet Han da gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı lakin acılar yüzünden bir türlü istediği huzurlu uykuyu dalamadı. Gözünü yatağının başında bulunan pencereden dışarı dikerek . Artık son saatlerini belkide son dakikalarını yaşadığını biliyordu. Atalarının kurduğu bu devlet artık kendisiyle birlikte tarih sahnesinden silinip gidecekti , arkasında onca acı onca yaşlı göz birakarak gidecekti . İçinden son bir umut geçirdi , kendi gidecekti bu dünyadan ama devleti gitmeye bilirdi . Bu ihtimalli düşündükçe ağrısı azalıyor gibi oluyordu . Gözünden iki damla yaş elmacık kemiklerinden inerek beyazlaşmış sakalı 'nın içinde kayboldu .
###
Hızlı adımlarla odasından çıktı . Telaşlı olduğu yüzünden akan terlerden anlaşılıyordu . Labirent gibi olan koridorları geçerek Han nın olduğu odanın önünde durdu,kapının önünde duran muhafızlar kapıyı açınca içeri girdi . İçeriye girdiğinde içeride oluşan yoğun ölüm kokusunu alabiliyordu.
Odaya girdikten sonra Han nın hala uyumaya çalıştığını fark etti . Rahatsız etmemek için ses çıkarmasa da , Ahmet Han onu görmüştü .
Ve yanına çağırdı . Han yatağından kalkmaya çalışsa da bunu başaramadı .
Yanına gelen Kara Melike baktı . Genç bir beydi askeri başarısı oldukça yüksekti . Genç kızlarında hayran kaldığı bir delikanlıydı .
Kendisine oldukça bağlı olduğu için onu çağırmıştı . Çünkü ondan başka güvenecek kimsesi kalmamıştı . Çocukken almıştı onu yanına , ilerde büyük yerlere geleceğini biliyordu . Gözleri biraz karardı yanına gelmiş olan Melik i bile zar zor görmeye başladı , gözleri bir iki kere kapayıp açınca geri düzeldi . Sonra daha fazla uzatmadan boğuk sesiyle ."Melik seni yanıma aldığım zamanı hatırlıyormusun , o zamanlar daha çocuktun."
Melik , Han a baktı çökmüş vaziyette idi . Elleri ,ayakları tutmaz hale gelmişti ama buna rağmen o hala son zamanlarını Melikle nasıl tanıştığını anlatıyordu.
"Evet hatırlıyorum Han' ım . Size minnettarım beni bu yerlere getirdiğiniz için ."
Ahmet Han'nın beklediği konuşma başlamıştı . Karşısında o küçük çocuk yoktu artık .
"Melik seni buraya neden çağırdım bilir misin ?"
Melik hiçbir fikri olmadığını kafasını sallayarak ifade etti .
Bunun üzerine Ahmet Han konuşmaya devam etti ."Vasiyetimi yazacaksın . Senden başka bunu yazdıracak kimsem yok . Kimseye güven olmaz ben bu haldeyken ."
Melik birden şaşırdı bu kadar önemli şeyi yazacak kimse yokmu diye düşündü . Yoksa herkesten şüphe mi ediyordu Ahmet Han. Sonra üzerinden şaşkınlığı attı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM KARDEŞLİĞİ 2 HANEDAN
Ficción históricaYaz ateşi yandı , ordular toplandı . Aşkın ve gururun yeri olmayan bir çağ . Kılıç ve kalka 'nın hakim olduğu bir dünya . 1481 yıllı moğollar yaktıkları ateşi körüklemesi için arkasında bıraktıkları hanlar daha fazla dayanamayıp tarih sahnesine çeki...