"Daha ilk günden derse geç gelirsen, işte o zaman yanarsın Jeon Jungkook. Anladın?" Yoongi sert sesiyle Jungkook'a konuşurken Jungkook itaatkâr biçimde başıyla onaylıyordu.
"İyi, o zaman bugün çıkışta buraya gel. En fazla üç dakika beklerim Jeon Jungkook. Gelmezsen, benden yararlanma fırsatını sen kaçırırsın. Benden bir şeyler öğrenmek isteyen çok ki-"
"Anladım dedim Yoongi." Yoongi bir anda sesini oldukça net çıkaran çocuğa karşın şaşırmıştı. Etkilenmişti biraz ama belli etmeyecekti. Tek kaşını kaldırdı.
"Yoongi? Bana Yoongi hyung diyeceksin." Jungkook sırıttı, bakışlarını spor salonunun zemininden kaldırıp Yoongi'nin gözlerine dikti."Aslında benim daha iyi bir fikrim var."
Yoongi ne diyeceğini merakla bekledi.
Jungkook, ses tonunu biraz kısıp konuştu."Sahip demem daha hoşuna gitmez miydi, sahip?"
Yoongi istemeden de olsa yutkunmuştu. Ah hadi ama o da erkekti! Onun da hormonları filan vardı.
Kafasını yukarı kaldırıp içine derin bir nefes çekti.
"Yürü git işine Jungkook."
Arkasını dönüp ilerlerken Jungkook arkasından bağırdı."Zaten işim bu! sahip."
Yoongi nefes nefese arkasını döndü ve hızlı adımlarıyla Jungkook'a ilerledi.
Jungkook, bu sefer korkmadan aynı yerinde onun gelmesini bekledi. Yoongi hızla gelip, tam dibinde durdu. Basketbol sayesinde birkaç santim uzundu işte.
Birkaç santim aşağıdaki gözlerin içine bakarken konuştu.
"Bana bak Jungkook! Saçmalama daha fazla! Yeter!"
Jungkook sanki bu kadar yakınlık yetmezmiş gibi bir adım daha yaklaşıp iyice bedenlerini birleştirmişti.
"Daha fazla saçmalarsam ne olur Min Yoongi? Yoksa beni becericek misin? Ah, dur bir dakika benden başka kaç kişiye bunu yaptın ki? Baya olmuştur, sen sayamazsın şimdi. Dur ben yardım ediyim. Şu 10.sınıflardan Minah, 11lerden Seokmin sonra bi de şu bücür vardı adı neydi ya..."
Jungkook susmadan kendi kendine konuşurken Yoongi onun hareketlerini izliyordu. Eline bakıp sayıyormuş gibi yapışını, hareket eden dudağını, sinirlendiği ve hızlı konuştuğu için boğazında beliren damarını...Sonra bir anda durdu ve bunu neden izliyorum ki, dedi kendine. Tipi değildi. Cidden değildi.
Eliyle hala konuşmakta olan Jungkook'un ağzını kapattı ve iyice yaklaştı ağzına.
"Özel hayatımda kimi becereceğimi sana sormam gerekmiyor Jungkook, şimdi ne zaman geleceğini ve bekletmemen gerektiğini biliyorsun. Defol."
Elini ağzından çektiği süre sonrasında Jungkook ona birkaç saniye öylece bakmış ve koşarak spor salonunun kapısına ilerlemişti. Çıktıktan sonra da kapıyı baya sert bir şekilde itmişti.
Yoongi de arkasından ağır ağır çıktı ve kapıyı kilitledi.Çıkış zamanı gelip zil çaldığında Jungkook sınıf kapısından ilk çıkan olmuştu. Diğerleri de çıkıp, merdivenlere doluşmadan aşağı inmeyi amaçlamıştı ve şansına bunu başarmıştı da. Fazla kişi toplanmadan o çoktan spor salonunun kırmızı kapısının önündeydi.
Koçları çalışan olabilir diye kapının kilidini açmıştı son ders.
Bunu biraz sonra farkeden Jungkook, kilitli olmadığını farketmesiyle içeri daldı.
İçeride kimse yoktu ve Yoongi daha gelmemişti.
Derin bir nefes verip, basketbol sahasına ilerledi. Çantasını öndeki izleyici koltuklarından birine koyduktan sonra basketbol topu dolu sepetten bir tane top aldı.
Sağ eli altında sektirmeye başladığı topu sol eline geçirdi vr ardından üçlük bir basket attı.
Yoongi'yi beklerken bunu tekrarladı. Her basket sonrasında daha da uzaklaştı, daha da zorluk koydu kendine.Aslında bir kapıya bakmayı akıl etse, Yoongi'nin geldiğini farkedecekti. Yoongi, kollarını göğsünde bağlamış onu izliyordu.
Beklediğinden iyiydi.
Ama fazla iyi değildi, hala hataları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hate u × yoonkook
Fanfiction'senden nefret ediyorum min yoongi !' 'bende seni seviyorum jungkook.'