Gerçekleşmemiş felaket senaryosu,
Altı delik içi mazot dolu yakıt tankeri,
60 derece sıcaktaki asfalt dolu kamyon,
Başarısızlıklar ile dolu bir kaza ..Hayatı diyorum iflas ve maglubiyetlerle dolu bir tekne.
zengin araçlarıyla dolu bir arabalı vapur.
Ne isyan edecek kadar fakir ne de şükredecek kadar zengin oldu.
Çöp toplayan çocukların hüznü de onundu ,kağıtçı çocukların neşesi de.
Zeki Müren hasretliginde geçen günler akıyordu ...Gün başlıyordu. Usulca gözleri açıldı. En başarısız film oscar'ına sahip hayat hikayesine hoş geldiniz. Çift kişilik, pembe yatak örtüsüyle örtülü yatağında doğruldu. Erkek olmasına rağmen annesine bir türlü laf dinletememiş ve fuşya denebilecek pembe renkli yatak örtüsünden kurtulamamıştı. Sahi neden kurtulmuştu ki. Başarısızlık ve uyanık görülen kabusların toplamından fazlası değildi hayatı. Sarkıttı ayaklarını yataktan aşağıya. Hava 35 derece olmasına rağmen içeride sadece balkon kapısı açık uyuyordu. Ailesinin bütün ısrarlarına rağmen dışarıya çıkmayı reddediyordu. Depresyondaydı. Hem de hayatının son 6 yılından beri. Dışarısı onun için fazla eğlenceli ve fazla hayat enerjisi dolu görünüyordu. Fakat onun değil hayat enerjisi nefes almaya dahi enerjisi yoktu. Yorgundu. Hayat yorgunuydu. Yorulmuştu onca yaşanan şeyden sonra. Kısacık ömrüne onca hayal kırıklığı sığmıştı. Mükemmel bir şekilde başlayıp berbat bir şekilde biten okul hayatı olmuştu. Okul hayatı boyunca bir kaç Hoca hariç hiçbir Hoca ile anlaşamamış ve hemen hepsinden nefret etmişti. Her öğrenci gibi başarılı bir ilkokul dönemi geçirdikten sonra ortaokul yıllarında hızlı bir ivme yakalamıştı. Dereceler,ödüller , madalyalar..
Yaşıtlarına göre çılgınca kitap okuyordu. Annesi daha o okula başlamadan önce ona kitap seti almıştı çünkü okumayı okula gitmeden hayli önce öğrenmişti. Ömer Seyfettin, yazar kemal, Kemalettin tuğcu daha o yaşında neredeyse türk edebiyat tarihinin bütün mihenk taşı yazarlarını okumuştu. Okumak kendisi için bir tutkuya dönüşmüştü. Ailesiyle yaptıkları şehirler arası yolculuklarda mutlaka yanında kitap olurdu ve babasına muavinlikyaptigi zamanlar haricinde kitaplarını okurdu. Gel zaman git zaman büyüdü andaç. Ergenlikle tanıştı ve artık hiçbisey eskisi gibi olmadı..Kendine dokunmaya başladı bedenini tanımaya. Hiç hissetmediği duygular hissetti. Aslında daha önce küçükken de buna benzer duygular hissetmişti. Geceleri tek uyumaya başladığı yaşlarda uykuya dalmadan önce o dönemin ünlü yıldızı ateş açlak'ı düşünüp hayallere dalar içi bir hoş olur onun kırmızı ojeli tırnaklarını öptüğünü ve bedenine dokunduğunu düşlerdi. Ancak şimdi daha şiddetlisini ve daha arzusulusunu hissediyordu. Akıl baştan gitmeye başlamıştı. Akıl gidince mağlubiyetler gelmeye başlamıştı. Önce liseye giriş sınavını kazanamadı. Kaybedince kendini karşı cinsin kollarına bıraktı. Aynı anda 3 kızı idare etmeye başladı. Arka arkaya her birinin evine gidip her çiçekten bal almaya başladı. Önce komşu kızına gidiyordu. İçlerinden en ufak tefek olan ama en şehvetli olan oydu. Onu kollarına alıp çeviriyor dudaklarına yapışıyordu. Daha yeni büyümeye başlayan göğüslerine dokunup reddedilmeyince kıyafetin üstünden uçlarını ısırmaya çalışıyordu. Öyle sehvetle doluydu ki elbiseleri dişleri ile parçalamak istiyordu. Komşu kızının adı Banu idi. Banu tam anlamıyla andaç'ın içindeki ejderhanın başını okşuyordu ve Ejder yerinde duramıyordu. Komşu kızı ile sadece üstten dokunmalar İle yetinip çıkıyordu çünkü genelde vakit çok kısa oluyordu. Sonra diğer sevgilisinin yani kara kuru ama alev alev yanan melisa'ya gidiyordu. Ah melisa ah. Adeta vücudu sahra çölü kadar sıcak arzuları okyanus kadardı ve korkusudu. Apartmanlarının Bodrum'unu andaç ile yapacağı fanteziler için ayarlamış ve daha o yaşta neler ogrenmemisti ki.
Arkadaşlar yorumlarınız herşeyden kıymetli hikayenin daha güzelleşmesi sizin ellerinizde lütfen yorumlarınızı esirgemeyin..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fiyakalı Kaybedenler
Romanceo da herkes gibi başladı hayata. farklılaştı dönüştü ve sonunda kendini hiç bilmediği bir halde buldu.