Bölüm 1: Ölümün Eşiğindeyken Yeniden Doğmak
"Bir nefes almak kaç saniyenizi alır? Daha doğrusu kaç saniye içinizde tutabilirsiniz o nefesi? O yolun sonuna geldiğini düşündü. Kaçacak bir yeri olmadığını biliyordu ve alabileceği son nefeside zaten almıştı."
Köşeyi döndü ve ara sokağa daldı. Bu ılık yaz gecesinde vücudu tir tir titriyordu kızın. Kollarını kendine sardı ve herşeyin yolunda olduğuna ikna etmeye çalıştı kendini.
Bu durumda en umutsuz çözüm olan kendi kendine mırıldandığı sözcüklerin etkisini daha hissedemeden arkasından gelenlerin hırıltılarını duydu. Onları görmemiş olmasa bir kurt sürüsü olduklarına inanabilirdi. Ama onlar kurtlardan daha beterdiler. Gözlerindeki derin nefreti görmüştü kız. İnsanlara olan nefreti...
Ayakkabılarını çıkardı. Topuklularla ne zaman koşsa başına bir iş gelirdi. Topukluları sevmezdi, topuklularda onu.
Yerdeki cam kırıklarını göze alarak yürümeye başladı. Ayağının altında çıtırdayan camların sesini kesen bir gürültü duydu. Gök gürültüsünden daha şiddetli bir gürültü. Ardından güçlü bir parfüm kokusu doldu burnuna. Sarhoş etmişti saniyesinde onu. Arkasını dönmesiyle yere yığıldı kız.
*
"Seni kendim için kurtardım." dedi ve kahkaha attı karşısındaki adam. "Beni kendimden kurtarabilirsin, meleğim."
Kız adamın dediklerinden tek bir şey dahi anlamıyordu.
"B-Ben." Kız kekelememeye çalışıyordu ama sesi kendi emrinden çıkmıştı bile. "Üzgünüm. Ne demek- Ne demek istediğinizi anlayamıyorum."
Adam kızın oturduğu sandalyeden destek alarak kızın yanına çöktü. "Seni korkutmak istemem ama bundan sonra benimlesin." dedi ve kızın sıcacık elini soğuk uzun parmaklarıyla örttü. "Seni koruyacağım." Ses tonu ağzından çıkan kelimelerin tam zıttını yansıtıyordu. Seni kullanacağım.
Kız zoraki gülümsedi. "Teşekkür ederim."
Adamın ağzından çıkan ürkütücü cümle hala beyninde yankı ediyordu. "Seni kendim için kurtardım."
"Kelimelere karşı güvensizim. Lütfen davranışlarınla bana minettar olduğunu hissettir." dedi. Kız karanlık odada hiç bir şey göremesede onun gülümsediğini hissedebiliyordu. Garip olsada hissedebiliyordu.
Genç adam ayağa kalkıp kızın yüzünün seçebileceği kadar eğildi ve kızın dudaklarını hafifçe öptü.
Kız elleri gibi dudaklarınında soğuk olduğunu farketti. Ama soğuk yakar mıydı ki?
O üzerindeki şoku atamadan konuştu genç adam.
"Adım Daehyun. Jung Daehyun."
Artık içeride ne soğuk kalmıştı ne karanlık. Bir anlığına kör olduğunu sanmıştı kız. Ya da ölüpte cennete geldiğini. Kendini sorguladığıda olmuştu. "Neden cennet soğuk?" demişti kendi kendine. "Neden soğuk? Neden cennette bir huzmede olsa ışık yok?"
Soğuğun geri gelmesini diledi kız. Yanaklarına kan hücum etmişti ve kan, damarlarını yakıyordu. Onu öptüğü için mi yoksa şuanda onun gözlerine baktığı için mi bilinmez, yanakları kızarmıştı. Bakışlarını ellerine indirmişti, kalbi göğsüne hızla vurmaya başlamıştı ve nefes almakta zorlanıyordu. Boğazındaki yumruyu yok etmek için bir kaç kere yutkundu.
Daehyun kızın oturduğu sandalyenin arkasına geçti ve onun saçlarını ellerinin arasında topladı. Kızsa az önce ki gibi bir tepki vermemiş kapıya dikmişti gözlerini. Kaçmak istiyordu bu yabancının yanından. Ama ayakları ona karşı çıkar gibi sabitlenmişti. Ne zaman aklına bu düşünceyi getirse sanki yere çivileniyordu ayakları.
Kız boynundan gerdanına doğru ilerleyen soğuk metali hissedip irkildi. Merakla boynuna baktığında annesinin ölmeden önce, onu kötülüklerden koruması için verdiği kolyeyi gördü. Ne şanstı ki kolyeyi çıkardığı gün başına bunlar gelmişti.
Kolyenin ucundaki küçük mor taşı avucunun içine aldı. Küçükken annesinin ona anlattığı hikayeye kanıpta günlerce ağlamıştı kız kolye için. Hikayedeki küçük kız gibi bekledi meleklerin onu bulmasını. Belki gelip onuda annesinin yanına, cennete götürürlerdi.
Sadece gözlerini görmüştü kız onun. Başka hiçbir şeye odaklanamamıştı. Koyu kahverengi gözleri hipnotize etmişti saniyesinde.
Başını hafifçe kaldırdı, onu görebileceği kadar kaldırdı. Üzerinde beyaz bir gömlek vardı. Saçları koyu kestane rengindeydi ve birbirine karışmıştı. Başka bir erkekte 'gereğinden fazla doğal' olarak tanımlayabileceği saçları genç adama oldukça yakışmıştı.
Düşündükleriyle huzursuz hissetti kız. Oturduğu sandalyede kıpırdandı. O etrafına dikkatle bakarken Daehyun deri koltuğa uzanmıştı bile.
"Düşürmüştün. Bende senin için değerli olabileceğini düşündüm." Kız o konuşmaya başlayınca ona baktı. Kollarını başının altında birleştirmiş tavanı izliyordu. Aniden ona bakınca kız odaya göz atıyormuş gibi yapmaya devam etti. Daehyun kızın haline güldü ve "Her zaman böyleysen iyi anlaşacağız." Dedi. Kız anlayamamıştı dediğini. Şimdi buradan yabancının yanından çıkıp gitmeyecekmiydi o ? Neden gelecek planları yapıyordu bu genç adam? Daehyun her cümlesinde onu tedirgin ediyordu.
"Beni nereden tanıyorsun?" dedi kız. Elleriyle kollarını ovuşturdu. Kendisi hissetmese de oda hala soğuktu ve kolları donmuştu. Yüzü utancın ateşiyle hala yanıyordu.
"Gece yarısı orada ne işin vardı?" diye sordu Daehyun bakışlarını tavandan ayırmadan. Ses tonu meraktan mı yoksa sadece sormak için mi sorduğunu ele vermiyordu. Her şeyiyle mükemmel olan bu adam, kızı ümitsizliğin içine sürüklüyordu.
Cevap vermek istemiyordu. Kendinden bahsetmek istemiyordu. Daha yeni kabuk tutmuş yaraları tekrar kanasın istemiyordu. İnsanların merakı yüzünden acı çekmişti hep. Önceki hayatından bahsetmek istemiyordu.
Çaresiz, "Annemin ölüm yıl dönümüydü." dedi ve Daehyun'un sorularını sıralamasını bekledi. "Neden gece gittin?" "Neden tek başınaydın?" "Aptal mısın? Günler çuvala mı girdi?" diyebilirdi. Ama Daehyun yapmadı. Gözlerini kapadı ve bir şarkıyı mırıldanmaya başladı.
"Onu özledim."
Daehyun onu duymamış gibiydi. Hıçkırıkları odayı doldururken, o sadece şarkısına devam ediyordu. İnsan içinde ağlamayan, ağlamamaya yemin eden kızın onun yanında gözyaşlarına boğulmasının nedeni belirsizdi.
Ellerinin tersiyle yüzünü sildi kız. "Daha fazla rezil olmayacağım. Buradan gideceğim." dedi kendi kendine. Tam ayağa kalkacağı sırada Daehyun konuştu. "Gidecek misin? Hikayen daha başlamadan kendi ellerinle bitirecekmisin meleğim?"
Şaşkınlıkla ona döndü kız.
"Hikayem mi?"
Daehyun cevap verdi.
"İkimizin hikayesi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVIOR
FanfictionMinnettarlıkla aşkı karıştıran bir kadın. Hiç bir hisse sahip olmayan bir adam. Biri beyaz kadar masum. Biri siyah kadar gizemli. Biri kurtarılan. Biri kurtarıcı.