Aynanın karşısındaydım ve sadece bakıyordum. Kalbim, beynim ve bütün hayatımı adadığım şeylerin hepsi birer birer elimden kayıyordu. Benim yaptığım tek şey ise; 'kurallara' uymaktı.
"En sonunda paçanı sıyıramayacak ve yakalanacaksın. Ben bunu keyifle seyrediyor olacağım."
Komik. Bir köpekten azar işitiyor olmam, sadece gülünesi bir durumdu.
"Sence de yeterince acınası durumda değil miyiz?" diyebilmiştim sırıtarak.
"Ne?"
"Kendimden çok sana acıyorum. Büyük ihtimal yarın, çok şey bildiğin için ölü olacak olmana rağmen hayal kurabiliyorsun. Ancak acıdığım şey bu değil, acıdığım şey..." Konuşmanın başından beri elimde olan shurikeni boynuna doğru naif ve bıkkın bir şekilde fırlattım. Beyaz duvarlar, koyu kahve parkeler, her yer, her yer kan olmuştu."...Yarın öleceğini düşünürken," Derken çoktan yeri boylamış bedene eğildim ve parmağımın kesilmesini umursamadan shurikeni daha da içeriye ittirdim."Şimdi son nefesini veriyor olman. Sen ve senin gibilerden iğreniyorum!" Bir anla tüm gücümle bağırmış ve boynunu kırmıştım.
Elim, beynim, kalbim, bütün vücudum uyuşmuştu. Aklımdan geçen tek şey bana özel bu cehennemden nasıl kurtulacağımdı. Belki bana bir gün, bir ışık doğardı. Sadece bunun olması için yapamayacağım şey yoktu. Kafamın içinde sadece yaşama arzum vardı. Kimseye bağlı olmadan kendim için yaşamak, sadece ve sadece kendim içim.
--
Bütün sinirimle önümdeki,birkaç saat önce onun için sadece bir orospu olduğumu düşünen, bu adamla sevişmiştim. Şimdi ise çığlıklarımla ölü bedenini yumrukluyordum. Etrafın kan gölü olması kaçınılmaz bir durumken nefesim ciğerlerime ulaşmıyor sadece diyaframının şiştiğini hissediyordum. Ellerim, ellerim titriyor ve bunu bütün bedenime yayıyordu. Adamın bedenini ayaklarımla üzerimden atmış ve yere uzanmıştım.Uzun zaman sonra bir cesetle ilk defa bu kadar oyalanmıştım ve uzun zamandır da bu umutsuzluk hissinin esiri olmuyordum. Katran katran içime işlenmiş histen kurtulamıyordum.
Yatağın yanında duran botlarımı ayağıma geçirerek son kez kanlar içinde yatan zavallıya baktım. Bir saat içinde hiç yaşamamış olacaktı. Masanın üstünde duran telefonuma uzandım ve Youngjae'yi aradım. Telefon çalmaya başladığında botun bağcıklarıyla uğraşmaya başlamıştım bile.
''Alo?''
'' Vivien binası kat 52, Yongsan-gu. Acele edin, sabaha karşı bir hizmetçi geliyormuş''
''Sen de bir araba istiyor musun?''
''Fazla mesafe yok. Yürüyeceğim''
''Göze batma. Geliyoruz''
Tek kaşımı kaldırarak telefonu kapadım. 'Göze batma' denecek son insan falan olmalıydım.
Her seferinde beni ele geçiren uyuşma hissini ve öfkeyi kontrol altına almalıydım. Telefonu cebime koyarak hızlı adımlarla evden çıktım.
Rüzgar, saçlarımın arasından süzülerek tüm vücudumu sarmaya başlayınca ellerim istemsizce pantolonumun ceplerine girdi ve yürümeye başladım. Beynimde milyonlarca ses, düşünce ve görüntü vardı. Onları öldürmemem için yalvaran insanlar... Bir kalbim olduğunu sahiden düşünmüşler miydi? Kuralı çiğneyen herkes ölümü hak ederdi ve ben bunu yapmaktan zevk alırdım. Bir an olsun tereddüt etmeden, o gün canım hangi aleti, silahı kullanmak isterse... Kendi annesini bile öldürmüş olan birinden merhamet beklemek aptalca.
Sizi, sizden daha iyi tanıyorum.
Yüzüme yerleşen sırıtış her şeyi anlatıyordu aslında. Bir an da her yere sıçrayan kan, son nefesler, son tehditler... Sadece kendim için varım.
Evin önüne geldiğimi anlayınca başımı hızlıca iki yana salladım. Hava giderek soğuyordu ve düğmeleri açık, kanlı bir gömlekle daha fazla dışarıda durmak istemiyordum. Ellerimi cebimden çıkararak birbirine sürttüm. Ardından demir kapıyı iterek içeri girdim. Hızlı davranıyordum. Bir an önce sıcak bir duş almalıydım.
''Jimin'' Havuz başından gelen sesle durdum. ''Duyduğuma göre yine başarılı olmuşsun''
''Ne zaman olmadım ki?'' Sırıtarak amcama doğru yürüdüm. Her zamanki yerinde, elinde purosuyla kahve içiyordu. Tam bir lider gibi görünüyordu. Yaşlandığımda onun gibi olmak küçüklükten beri en büyük hayalimdi. Sırf kuralı çiğnediği için kendi kardeşini öldürebilecek kadar cesur ve kararlı biri. Beni o yetiştirdiği için kendimi şanslı hissediyorum. Babam gibi karısını aldatan biri yaşamayı elbette hak etmiyordu. Amcama kızamazdım.
''Anlaştığımız gibi parayı banka hesabına yatırdılar. Kontrol edebilirsin''
Başımı salladım.
''Ve sana güzel haber vereceğim. Yeni bir görevin var''
--
30.08.2017
ŞİMDİ OKUDUĞUN
last breathe | jikook
Fanfiction"Seni korkutmak istememiştim, sadece şey soracaktım... Sigaran var mı?'' "Birilerini öldürüşüme şahit oldun, silahın var ve sen, benden sigara istiyorsun"