Yüzümü inceleyen tedirgin bakışları, sorduğum sorudan sonra yumuşamış, suratına ise bir sırıtış yerleştirmişti.
"Birilerini öldürüşüme şahit oldun, silahın var ve sen, benden sigara istiyorsun"
"Ben bir şey duymadım" Dudaklarımı büzerken onu şüphelendirmemek adına silahı pantalonuma yerleştirdim. "Silahım da yok"
Gözlerini kısarak beni baştan aşağı süzdü.
"İçimden bir ses, sana güvenmemem gerektiğini söylüyor. Fakat akıllı birine benziyorsun" O da silahını pantolonuna sokunca tuttuğum nefesi fark ettirmeden geri verdim. Hala beni incelediğini hissedebiliyordum. "Ve ,uh, sigara kullanmıyorum"
"Oh, önemli değil" Gülümserken elimi uzattım. "Ben Jimin"
"Jungkook" Elimi sıktı.
"Karanlık birisin sanırım, hm?"
Başını arkaya atarak güldü.
"Sen de ya fazla soğukkanlısın ya da bu işlere alışmış görünüyorsun"
"Soğukkanlı diyelim" Kesinlikle bizzat yaptığım için değil.
"Nedense inanasım gelmedi" Kaşlarını kaldırıp bana baktığında gülerek başımı önüme eğdim. Öldürmeden önce seninle tanışabilecek kadar soğukkanlıyım. "Ve hayır. Karanlık biri değilim. Sıradan bir üniversite öğrencisiyim... Belinde silah taşıyan sıradan bir üniversite öğrencisi"
"Sıradan... Sevdim"
Gülümsedi.
"Bu saatte burada ne yapıyorsun?"
"Uhm, ben, arkadaşımın işlettiği bara gitmek için yürüyordum. Birden tuvalete gitme ihtiyacı duydum. Ama etrafta tuvalet yoktu. Bu yüzden bu ara sokağa girdim"
"Umarım seni bölmemişimdir" Alaycı bir tonda söyleyince sırıtmadan edemedim.
"Biraz bekleyebileceğine karar verdim"
Burnunu kırıştırarak gülmeye devam etti.
"Aslında ben de bara gidecektim. İstersen seni bırakabilirim. Yani hangi bara gideceğini söylersen"
"The Alibi Room"
"Oh, ne tesadüf" Ensesini okşayarak bakışlarımızı birleştirdi. "Ben de oraya gidecektim"
"Güzel. O halde beni de bırakabilirsin, Jungkook" Tek kaşımı havaya kaldırdım. Başını salladı ve eliyle 'gel' işareti yapıp yürümeye başladı. Bu sırada telefonunu cebinden çıkartmıştı. Sessizce takip ettim.
"Cesetlerin icabına bakmaları için birkaç yeri aramam gerekiyor" Elindeki anahtarla arabasının kilidini açtı. "Sen bin. Hemen geleceğim"
Kafamla onaylayıp sürücü koltuğunun yanına yerleştim.
Kafam karışmıştı. Birilerini öldürüp yok edecek kadar güçlüyken benim elime bunun hakkında hiçbir bilgi geçmemişti. Refleks olarak çektiği silahı, tedirgin haline rağmen titretmeden, sıkı ve sağlam bir şekilde tuttuğu silahı ile pek de kolay lokma olmadığı izlenimini veriyordu. Ayrıca adamları da hiç tereddüt etmeden vurmuştu.
Sandığım kadar kolay olmayacak gibi duruyordu. Fakat güzel başlangıç yapmıştım. En azından eli silahlı birine güvenecek kadar saf olduğunu görmüştüm ve bunu kullanacaktım.
Jungkook'u kontrol ettim. Arkası arabaya dönük bir şekilde telefondaydı. Cebimden kendi telefonumu çıkartıp Hoseok'a mesaj attım.
Chim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
last breathe | jikook
Fanfiction"Seni korkutmak istememiştim, sadece şey soracaktım... Sigaran var mı?'' "Birilerini öldürüşüme şahit oldun, silahın var ve sen, benden sigara istiyorsun"