Geleceğime dokundum, siyahı bulaştı elime. Ve umutsuz bir çığlık yankılandı zihnimde. Umuduma baktım, devam etti yanmaya olduğu yerde. Geleceğime dokunduğum için mi kan sıçradı tenime?Umursamadım, çünkü ruhumun kanıda vardı ellerimde.Ellerimde sonra da bedenimde... Bir bebeğin uykusuna hüleyla kılınmış sanki içimde horlayan burukluk. Kül oldu umudum, karıştı nefesime.Sonra baktım, yaşamam vakaymış... Döndüm sövdüm lehime. Ve nefesim hapsoldu bedenime. Ruhum kayboldu geçmişimde. Geçmişim alev aldı, kül etti geleceğimi. Geleceğim, hapsolmuştu bir bedende.
Kibritçi kızın alev alan son kibritinde can verdim tek kıvılcım nefeste. Biliyordum, bu sefer Tanrı bile kurtaramazdı beni.Ufak bir tebessüme sığdırmıştım, son nefesimi. Tükenmesin diye. Kana susamış dudaklarımın arasında sakladım, kimseler duymasın diye.Kafamda ölenleri kurban ettim ateşe, küllerinden doğurmayayım diye.Kimseler duymadı, içimdeki yaralı çocuk dışında.O da yapamadı zaten bir şey, bir kenara sığınıp ağlamaktan başka.
İçimde ağlayan benliğim, yalnızca bir kibritin alev almasından mı bu denli büyük bir yangında yanmaya başlamıştı?
Belki de duymak istemediler yakarışımı. Yoksa yok oluş mu tetiklemişti bunu?Ya da ruhumda kabuk bağlamayan yara mıydı bu yangın?Bu yangını tanıyordum, biliyordum, bir zamanlarda yakmıştı beni acımasızca.Kül etmişti amansızca. Yeniden küllerimden doğmak için. Tıpkı bir Anka gibi.Bir ankaydım ben, yanar tekrar küllerimden doğardım.Ya bu sefer doğamazsam?
Bu sefer doğmamak üzere yanıyordum ben.
Küllerimle kalakalırsam ne olacak ? Yaşamı tadamadan, ölüme meftun mu olacağım ? Ya da sadece bir külden ibaret olursam? Doğmak çoğu kez olurdu belki de. Yeniden doğardı insan. Ama büyümek sadece bir kez başa gelirdi.Ve ben, acımasızca öğrenmiştim büyümeyi.Belki de hiç büyümemiştim, sadece acılarım beni olgunlaştırmıştı.
Varım, yoğum benimle yok olacak. Küçük bir kız çocuğu perdenin ardından, kaybettiklerim için ağıt yakacak.
Kelimelerim konuşulmamak üzere kilitli kalırken, duyulan cümleler yok ederdi beni.Ve oturup öylece seyredeceğim, ardımda kalanları. Burukça tebessüm edeceğim kırıklarımla.Çünkü kırıklarım, geçmişten alacağım bir ders olacak. Tenime batan oklar yakacak belki canımı. Olsun, yine de tebessüm edeceğim.Tebessüm etsem kırıklarım geçer mi?
Geçmişim, peşimde ki bir gölge gibi izliyor beni. Ve geleceğim bundan bihaber. Gölgeler aydınlıkta saklanmaz, karanlığına al beni.
Göz yaşlarım yakarken ruhumu, yine de gülümseyeceğim. Çünkü bana hep gülümse dediler. Ağlamama dahi izin vermeyecekler. Bu yüzdendir belki bu asi tavırlarım. Kalbi kırık, gözleri kör kıza yaptıklarım.Bir daha asla kendimi bulamayacağım. Belki kalbim de kördü? Ya da beni duymayışları, silmeyişleridir gözyaşımı.
Gözyaşım kandandı, katili bir cehennem zindanı. Acıdandı zindan. Zindandı bu yaşam. Biraz da ölüm. Ölüm kendi kanımı döktüğüm kan gölüm. Kırık bir kalbin içinde acıyla sulayarak büyüttüğüm, acımdı o kördüğüm. Açamadığım kördüğüm. Ve yok olmayacaktı, gölgede büyüyen küçüklüğüm.Ve küçüldü gölgede büyüklüğüm. Büyüdükçe küçüldüm, küçüldükçe parçalandım. Parçalarım dağıldı etrafa, toplayamadım. Ölüm saçtı etrafa ve bana.Kırık bir ayna misali, battı ruhuma.Battıkça kanadı, kanadı.Kanadığı yerde kana susamışlığın ayak izleri vardı.
En kötüsü de neydi biliyor musunuz? Alıştım, kanaya kanaya. Kanadıkça acıdı, acıdı. Ruhum artık ellerimde, parçaları avuçlarımı kesti.
Alıştım artık yanmaya. Belki de bıraktığın tek iyi şey; alıştırmaktı yaralanmaya. Ellerine vermek üzereyim. Alır mısın acıları mı? Ama paramparçayım tutabilecek misin?Birleştir yaralarımı. Yaralarımdan doğmuştum belki de.Gülebilecek misin eskisi gibi? Yapabilecek misin küçüğün hiç yokmuş gibi?Eksik kalacaksın. Evet, belki de hiç yoktum. Ama sen hep vardın acımasızlığınla.
Bizim hikâyemiz bir roman derdin her zaman. Şimdi o romanın bir sayfası yırtık. Finalini kimse bilemeyecek, benden başka.
*
Öneriler ve bilgi için / ASKfm: senzaniima
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERANLARIN FISILTISI
FanficMeranlar, çığlık çığlığa fısıldıyor ölümü. Kulaklarınız çınlasın.