1. bölüm: Yunan Tanrıçası

388 20 2
                                    

Merheba. Ben Nagihan bu benim ilk hikayem. Daha çok acemiyim diyebiliriz yani. Bu hikaye benim hayallerimden sadece bir tanesi umarım hikayem beğenilir ve bende daha fazlasını yazabilirim. Eğer beğenilirse yeni kurgular mutlaka gelir. Umarım beğenirsiniz. (medya ya bakın)

Keyifli okumalar..

(2. Sezondan devam)

Ben Defne Topal 24 yaşındayım. Pandora şirketinin ortaklarından biriyim ve aynı zamanda tasarımcısı. İkinci ortağım Utku Öztürk, dünyanın en tatli insanı. Her durumda morel veren, her ihtiyacıma koşan, beni hiç yanlız bırakmayan biri. Siz şimdi Utku'nun bana aşık olduğunu felan düşünürsünüz. Ahahaha ama malesef kendisi gay. Abim Serdar, ukala, gıcık, bıyıklı, ama çok iyi kalpli biri. Esra, küçük kardeşim bizim dilimizde ekmek arası. Ananem, namı değer Türkan Sultan annem ve babam bizi terk ettikten sonra bizi o büyüttü. Nihan, abimin karısı, kan bağı olmayan tek kardeşim, sırdaşım, arkadaşım. Ismail, benim kankiştoşkom dertlerimin çaresi. Iso, abimle Nihan'ın bebeği. Hayme Topal, biricik yaşama sebebim kızım kendisi daha 3,5 aylık tıpkı bana benziyor. Gözleri dışında! Gözlerinin babasına benzediğini düşünüyorum. Babasını sorarsanız: onu hiç tanımadım sadece gözlerinin siyah olduğunu ve adının Ömer olduğunu biliyorum. Ona kötü bir şey yapmışım oda beni terk etmiş hemde düğünden bir gun sonra. Bir kaç hafta sonrada Hayme'ye hamile olduğumu öğrenmişim. Sonra feci bi kaza ve hafızam son iki yıla dair hic bir şey hatırlamıyor. Abime ne kadar yalvarsamda bana onu anlatmadı bende sonunda pes ettim. Bence artık bu kadar tanışma yeter.

Sabah lanet alarmın sesiyle uyandım. Ah! Olamaz saat daha yediyi çeyrek geçiyordu. Kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra vakit kaybetmeden Hayme'nin odasına gittim. Oyy, benim biriciğim uyanmışda kendi kendine oynuyor. Hemen kucağıma alıp konuşmaya başladim. Bu onun en sevdiği şeydi.

"Minik prenses niye uyanmış bakalım. Şimdi seni gıdıklıyim mi?"

Ben onu yatırmış gıdıklarken oda kakır kakır gülüyordu. Ne kadar süre birlikte vakit gecirdik bilmiyorum ama bakıcı çoktan gelmişti. Hayme'yi emzirdikten sonra bakıcısı Betüle verip hazırlanmaya gittim. Bu gün bütün gün toplanti olacağı için rahat bir şeyler seçtim. Bol gri bir pantalon, üstüne göbeği açık beyaz gömlek ve beyaz spor ayakkabılar saçlarımı da at kuyruğu yaptım ve Hayme'yi son kez öpüp evden çıktım.(ev sinanin 2. sezondaki evi)

Şirkete geldiğimde utku yoktu. Ben erkenmi geldim ne? Saate baktığımda saat 9'du. Yoo! Geç bile gelmişim. Hemen utkuyu aradım bir kaç kere çaldıktan sonra açtı.

"Alo, Utku nerdesin sen saat kaç olmuş?"

"Kızıl şeytan sen aşık mı oldun? Yavrum bu gün ............restornt'ta Passionis ile toplantımız varya."

"Aaa! Ben onu unutmuşum ya."

"Onu fark ettim. Ahahaha."

"Gülme! Da bişey daha sorucam. Toplantı neyle ilgiliydi?"

"E yok artik onu damı unuttun. Hani biz bir kaç aydır birlikte iş yapmak için birilerini arıyoruz ya. Onlarda arıyomuş işte onun için."

"Iyi peki tamam. Kapat geliyorum ben."

"Çabuk ol adamlar gelmek üzer.. Demeden geldiler bile acale et."

Telefonu kapattığım gibi arabama yürüdüm hatta koştum resmen. Hemen arabanın sürücü koltuğuna oturup çalıştırdım arabayı. Kahretsinki trafik çok yoğundu.

Restorantta Ömer den:

Sinan beni gelmeye ikna etttik ten bir gün sonra istanbula döndük. Döndüğümüz gibide toplantı. Sinan işleri ayarlamış. Şirket batma noktasına geldiği için toplanmak amacıyla yeni başlayan ama süper bir hızla gelişen Pandora şirketiyle birlikte çalışacağız. Eğer anlaşırsak; ki hiç sanmıyorum. Bir yıl boyunca birlikte çalışacağız. Restoranta geldiğimde oturduğumuz masada bir kişi vardı. Iki kişi olaclar diye biliyordum. El sıkışıp tanıştıktan sonra hemen lafa girdim.

"İki kişi olacağınızı sanıyorduk?"

Dedim soru sorarcasına.

"Evet Defne hanım gecikti. Ama merak etmeyin en kısa sürede gelecektir."

Defne sözünü duyunca bardağa kilitlenmiş olan gözlerim bir anda karşımdaki adama kaydı. Biran aklımdan benim defnem gecsede bu ihtimalin olmadığını hatırlayıp düşünceleri kafamdan attım. Sonuçta milyonlarca Defne vardı demi. Ben bunları düşünürken Utku söze girdi.

"Bildiğiniz gibi eğer anlaşırsak bir yıl beraberiz. Sanirim tasarımcınız ömer bey."

"Evet tasarımcımız ömer"

"Mükemmel defne hanımla çok iyi anlaşılacağını sanıyorum ömer bey. Tasarımları beraber cizersiniz eğer isterseniz tabi istemezsenizde kişisel olarak çizersiniz ve birbirinizinkileri(okumaya usenen varmı) yorumlar ve yanlis gördüğünüz yerleri siz düzeltirsiniz."

"E bu durumda bizde sizinle finansal işlerle uğraşacağız."

"Evet sinan bey"

Defne 'den:

Offff! Hala trafikten çıkamamıştım.
Geç kalacağımı haber vermek için utkuyu aradım.

"Alo, utku noldu? Bir şey dedilermi? Anlaştınızmı? Gittimi adamlar? Ay birşey soylesene be adam çatladım burda."

"Defne sakin! Anlaştık adamlarla iki gun sonra basliyosunuz çizimlere. Hı bu arada mükemmel bi haber adamlarin şirketi bizim ust katımızda."

"Hadi canım! E çok iyi. O zaman ben şirkete geri dönüyorum."

"Tamam. Bizde zaten hep birlikte geliyoruz şirkete."

"Hoşçakal." deyip telefonu kapattıktan sonra önüme baktım. Iyide ben bu trafikte nasıl dönecektim?

***
Yaklaşık 1 saat sonra artık dönecek bir yer bulabildim. Yarım saat sonra da şirketteydim. Hemen Utku'nun yanına koştum. Koşmadım tabiki hızlı yürüdüm. Kapıyı tiklamadan içeri daldım ve aynı anda konuşmaya başladım.

"Ee noldu anlat çabuk. Ay kesin kızdılar ne biçim patron felan dediler demi?"

"Defne kızım ne bu heyecan. Dur bi sakin ol ya. Ayrıca hayır oyle bişey demediler gayet anlayışla karşıladılar."

"E şimdi üst kattalar galiba? Ben en iyisi gidiyim tanışışıyim özür felan di.."

"Yok hayır başka işleri varmış oraya gittiler. 1 saat sonra döneriz dediler o zaman tanışırsın."

"Hıı. Tamam o zaman ben işimin başına."

"Tamam hadi bay bay."

***
Bir buçuk saattir çalışıyordum. Yaklisik 45 dakika sonrada baska bir toplanti daha. Tam kendimi işe kaptırmıştım ki elektirikler gitti. Sanırım sigortalar attı. Şartaller benim odamda olduğu için hemen gidip ne olduğuna baktım. Kahretsin ki telefonumun sarjı bitti. Sandalyenin üstünde öylece kalakaldım. Boyumda yetişmiyor. Tam inip baska birini çağıracakken arkamda ayak seslerini duydum muhtemelen Aytekin gelmişti.

"Aytekin boyum yetişmiyor kutu mutu bir şey versene ordan."

Bi kutu kapağı uzatınca alip hemen şartlalleri açtım ki ayak parmaklarımın üstünde durduğum için dengemi kaybettim. Ben yere kapaklanmayı beklerken kendimi yunan tanrıçası gibi bi adamin kollarında buldum...

Sizce ortalama 900 kelime yetermi yoksa yükseltiyim mi?

SİL BAŞTAN (deföm) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin