Evin önüne gittiğimde ne yapacağımı hala planlamış değildim.
Bahçe kapısını açıp gri taşlı yolda yürürken bahçedeki çiçeklerin açtığını gördüm. Baharın gelmesine az kalmıştı ama henüz kışı atlatabilmiş değildik.
Evet şimdi asıl sorunuma geliyorum. Kapıyı çalsam Haneul var, çalmasam Taehyung var. Aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık anlayacağınız.
Şimdi akıl yoksunu Taehyung mu, yoksa biyolojik şantajcı my sisterım Haneul mu? Joker hakkımı kullanmak istesem de joker hakkı olarak kimi kullanabilirim bilmiyorum.
Zile bastığımda kendimi gelen o sese hazırlamaya fırsat bile bulamadım.
"ABİİMM" Dedi vapur kornası sesiyle. Çaktırmayın vapur kornası sesini bilmiyorum ehehehe. Bana has bir benzetme yapmaya karar verdim.
Kardeşim Haneul bir, karga iki yani. Öyle bir durumdayım şuan.
Tam kollarını boynuma sarıp beni sarılarak boğma atağına geçecekken..
"Moralim bozuk''dedim. Tamam her ne kadar Haneul'a laf etsem de beni benden daha fazla düşündüğünü biliyorum. Tek kelimemle kalbi titreyen yavru orangutanım benim o.
Ona dünyanın en iyi, en mükemmel, en yakışıklı erkeği ve abisi profili oluşturmalıyım ki gelecekteki sokak köpeği sıfatlı, yılan yürekli, mahalle ayılarına benzeyen sevgilisi olmasın dimi?
Onun tek erkeği benim. Tek sevgilisi de benim. Kalan kahpe pezevenkler ÖLÜN!!!NİHAHAHAHAHA!!!!
Buda benim avantajlı felsesik doktoralı sövme stilim. Auf Wiedersehen!
Onunda yüzü asılmıştı. Hay moralim bozuk diyen ağzımı yüz seksen derece döndürüp kosinüsle çarparak fonksiyonal faaliyetlerine göre asimetrik olarak sikeyim. Kollarında boğulsaydım da ağzımı açmasaydım.
"Noldu?" Diye sordu. Sesini mutlu tutmaya çalıştığı belliydi. Yalan söylersem anlar. Gerçeği söylersem daha çok üzülecek. En azından dürüst abiyi oynamalıyım.
"Kovuldum." Şaşırmıştı.
"Bu sefer niye kovuldun?" Diye sordu şaşırmış bir sesle. Burdan beni suçsuz yere kovan kertenkele tipli o patrona sesleniyorum. Kardeşim bile suçsuz olduğumu anladı da sen o buz devrinde tek bir palamut için dünyayı yıkan beyinsiz yaratık olduğun için benim suçsuz olduğumu anlamadın.Öhöm neyse sakiniz. Dimi?
"Biri şikayet etmiş." Dedim salona geçerken. Zengin züppenin teki işte. Kendini alemin kralı sanan maymun tipli su aygırı velet. Velet olduğundan emin değilim ama o göbekle su aygırına hakaret ettiğime inanıyorum. Kıl olmuş bana tabi. Benim yakışıklılığımı, benim zekamı ve mütüşlü garson yeteneğimi çekemiyorlar.
Kendimi beyaz koltuğa bıraktığımda Haneul'da yanımda bitmişti. İncecik kollarıyla sarılıdı bana. Bende on sarıldım. Saçlarının uzadığını farkettim. At yelesi gibi mübarek bu ne?
"Üzülme ya. Hem annem çalışıyor yetmez mi ?" diye sorduğunda kalbim burkuldu. Benim her şeye tamam diyen elindekiyle yetinen fazlasını istemeyen koca yürekli kardeşim.
"Yetmez.'' Dedim. Ki yetmez bu da onu biliyor.
"Ben çalışırım olmaz mı?"diye sorduğunda düşündüm biraz.
Sapıklar... Haneul'a bakıyorlar... Kesiyorlar... Sıkıştırıyorlar...
KATİL OLMAK İÇİN YAKIŞIKLI VE ZEKİYİM. OLMAZ!
"Olmaz."
"Çok inatçısın Park Jimin." Ehh. Katil olmaktansa inatçı olmak daha iyi.
"Biliyorum" Dedim bütün bilmişliğim ve egoistliğimi sesime yansıtarak.
"Sen üniversite öğrencisi olamazsın. Bir çiftliğin keçisi falansın sen." Bu cümlesine karşı ona baygın bakışlarımı göndermekle yetindim.
"Ya bi cafede çalışayım bari." Demek ısrar etmeye devam ediyoruz küçük hanım.
"Olmaz."
"Part time olsa?"
"Olmaaaz."
"Niyeee."
"Olmaz diyorsam olmaz nokta bitmiştir." Çünkü ben yüce Park Jimin bu alemin kuyruğu kopmayan tek kertenkelesi olmaz diyorsa olmaz.
"Pes ediyorum." Gülerek ellerini havaya kaldırdı tuvalet süpürge cadısı.
"Hem sen ağlamışsın."
"Ağlamadım." Benim gibi minik bir serçe ağlarsa ölür.Yani bir dergide öyle okumuştum serçeler ağlayınca ölüyormuş.
"Kim kendine getirdi bakayım bak bak numaralara bak."
"Ağlamadım ben ya." Benim gibi min- bunu zaten söylemiştim.
"Öyle olsun hadi hadi. Tae hyung aradı."
"Eeeee?" Bu gerizekalı aradıysa ya cidden ülke sorunları var. Ülke dediğime bakmayın evinde kesin açlık çekiyor bu mal yada gerçekten bir sorun var.
"Onada Jonghyun hyung haber vermiş yarın fakültede sınavın varmış abiiciiğiiim." Elimin tersiyle bir çarpıcam yamuk yamuk 'abiiciiğiiim' dediği ağzına- ha anlamadım.
"Yarın diyorum abiiciiğiiim sınavın var diyorum abiiciiğiiim." Mutant yaratık. Sümüklü mutant virüsü. Evrenin en cenabet insanı. Cidden gerçek bir sorun söylemiş dostum.
"Ne demek yarın sınavım var!? Bu şimdimi söylenir?"
"Sınav var diyorum aloooğ"
"NE DİYOSUN YA."
"yarın diyorum. sı-"
Daha fazla kirpi saçlı lama gibi tükürük saçarak 'yarın sınavın var.' diyen tuvalet süpürge cadısını dinlemeyip ayaklarımı götüme vura vura odama koşup kurbanlık dana ağırlığındaki kitaplarıma gömülmüş bulunmaktayım. Hadi eyvallah!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mascot | jikook
FanfictionHiç unutmuyorum o günü... Ağladığım bir gün sahilde yürürken gördüm. Kocaman bir ayıcık kostümünün içindeydi kocaman yumuş yumuş pençeleri hareket ettikçe sallanan kuyruğa sahip maskot çocuğu gördüm o gün. Ve benimle konuştu... Bulunduğu o koca kost...