MULTİMEDYADA HELEN VAR.
Dolabın demir kulpuna dokunup soğuğunu hissetmesiyle ürperen Janset, arkasında ismini zikreden birinin sesini de duyunca sağ elini kulptan çekip sese doğru döndü. Sert yüz hatları birden yumuşadı. Çatılmış vaziyette olan kaşları yavaşça indi. Sağ elinin işaret parmağını kırıp gözlerini ovuşturdu. Rüya ya da halüsinasyon değildi.
Bulunduğu depoya gelme amacını unutarak kendisine seslenen kişiye doğru koştu. Koşmak derken yol zaten bir kaç adımdı. Yanına vardığında gelen gencin omzuna dokundu. Hissediyordu işte. Beraber büyüyüp kardeş gibi gördüğü tek insan gelmişti. Helen yanındaydı. İki arkadaş birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar.
Uzaktan filmlerdeki bir kavuşma sahnesini andıran o dakika, her zaman için sadece televizyonlarda ya da kitaplarda bir erkek ile bir kadın arasında geçen değil, iki sıkı dost arsında cam kırıkları ve küf kokusu dolu bir depoda da geçebilecek bir andı. Heyecanları yüzlerinden okunuyordu.
Helen'in gözlerinin içinde heyecandan başka duygular da vardı. Kızgınlık gibi, yakınını kaybetme korkusu gibi ve karşısındaki için elinden hiçbir şey gelmemesinin çaresizliği gibi. Janset bunu biliyordu ve göz teması kurmaktan kaçınıyordu. Uzun süre sarıldılar. İkisi de konuşmak istemelerine rağmen ilk adımı atmaktan kaçıyorlardı. İlk kelimeden sonrası çorap söküğü gibi gelecekti zaten, zor olan ilk kelimeydi. Birinin içindeki koruma içgüdüsü ve diğerinin içindeki utanç aynı olaydan dolayıydı. Janset'in kullandığı metamfetaminden.
-Yine buradasın, dedi kısık bir sesle Helen.
-Beni burada bulduğun için utanıyorum.
-Ne zaman utanacağın şeyleri yapmayı keseceksin?
Helen son cümlesini gerçekten sorgular şekilde kurmuştu. Janset'in bir cevabı olmasını istiyordu. Arkadaşını kurtarmak istiyordu. Fakat Janset'in konuşmaya niyeti olmadığı yutkunarak gözlerini kaçırmasından belliydi. Helen dolaba yaklaştı. Janset onu durdurmak istese de tepki vermenin daha kötü sonuçlar doğuracağını düşünerek attığı adımı ve uzattığı kolunu geri çekti.
Helen dolabın soğuk kulpundan tuttu. Kendine doğru çekti. Dolabın içi, depodan daha keskin bir kokuya sahipti. Bazı açık içki şişeleri ve ağzı sıkı sıkıya kapatılmış poşetleri görünce tiksinerek bir adım uzaklaştı. Janset'e dönerek "Hangisi?" bakışını atmaya başladı. Bazen sadece gözleri ile anlaşabiliyorlardı. Bu soruya umarsızca bakarak karşılık verdi Janset. Bir cevap vermesi gerektiğini biliyordu. Sadece onun iyiliği için istenen bu cevabı vermek nefsine ağır geliyordu. Öte yandan elinin titremesi de artmıştı. Nefes almaları kesik kesikleşmişti. Başka çaresinin olmadığını bildiği için zaman kaybını önlemek amacıyla sağ elini kaldırarak en köşede duran siyah, ağzı bağlı bir poşeti işaret etti.
Helen tiksindiğini belli eden bakışlarını poşete dikerek sol elinin baş ve işaret parmağıyla bir leş tutuyormuş gibi yaparak ilerlemeye başladı. Janset'in yanına gelince keskin bir bakış atarak fısıldadı:
-Seni bu konuda asla tek başına bırakmayacağım.
Daha sonrasında sağ elini arkadaşının beline attı ve birlikte merdivenden inmeye başladılar. Helen'in düşünceleri beraber büyüdükleri ve hatta kardeşi gibi gördüğü kızı nasıl bu maddeden uzak tutacağından ibaretti. Janset ise Helen'in elindeki poşeti nasıl alıp kurtulabileceğini düşünüyordu. Janset'in düşünceleri isteğinden dolayı sağlıklı değildi fakat düşüncelerini ve isteklerini kontrol edemeyecek kadar nefsi körelmişti. Bu haliyle Helen'e ya da kendine zarar verebilirdi. İkisi de bu durumu umursamayarak merdivenlerden indiler.
Depodan çıktıktan sonra Helen bir arabayı işaret etti. Ona bineceklerini ve konuşmaları gereken şeyler olduğundan bahsetti. Arabanın kapılarını açtıktan sonra Janset'in binmesini bekledi. Onun binmesinin ardından elindeki siyah naylon poşete tiksinerek baktı ve yere atıp arabaya bindi.
Arabada birbirlerine bakmamaya özen gösterdiler. Derin bir iç çeken Helen kendini hazır hissettikten sonra nereye gideceklerini düşünmeden, bir an önce buradan uzaklaşmak adına arabayı çalıştırıp gaza yapıştı. Düşünmemesinin tek nedeni hemen oradan uzaklaşmak değildi. Çocukluklarını geçirdikleri sahil kenarı bir parka gitmek de istiyordu. Bu mekan ikisi için de çok şey ifade ediyordu. Sallanırken ki çocukluk sevinçleri, can acılarının ardından göz yaşları ve çocukluklarına dair türlü anılar o parktaydı. Arkadaşı için terapi olacağını umarak o yöne doğru sürüyordu.
Janset, neler olup bittiğinden habersiz kafasındaki düşüncelere sahip çıkmaya çalışırken bir yandan da olan biteni anlamak için çaba sarf ediyordu. Beyni tüm bu olanları bir sinema perdesinde oynatılıyormuş gibi ondan uzakta canlandırıyordu. "Böyle olmayacak" diye geçirdi içinden. Poşeti almak için Helen'e döndü. Ondan istemek saçmalık olurdu. Boş bir anında kendisi almalıydı. Poşeti gözleriyle aradı fakat bir şey bulamadı. Hırçınlıkla:
-Helen poşet nerede? dedi.
Helen cevap vermek yerine direksiyonu daha sıkı bir şekilde kavradı. Sol eli ile kapıları kilitledi. Janset her an ikisi için de tehlikeli bir şey yapabilirdi, biliyordu. Janset'in hırçınlığı daha da fazla arttı. Sorusunu sürekli tekrarlamaya, sorunun karşılığında da cevap alamamaya devam ediyordu. Beyni onun kontrolü dışında çalışıyor gibiydi.
Janset beklenmeyen bir hareket yaptı. Kapıyı açmayı denemek ya da poşetin yokluğundan emin olmak için elleriyle arabanın çeşitli yerlerini aramak yerine elini direksiyona attı. Çok güçlüydü. İnce kemik yapısı ve ince vücudundan beklenmeyen bir güç direksiyona hükmetmeye hatta Helen'in araba hakimiyetini kaybetmesine sebep oluyordu. İki genç kız da arabanın içinde bağırmaya başladılar. Helen sakin olması gerektiğini biliyordu. Panik yapmanın ona kaza yaptıracağını bildiği halde korkuyordu. Tüm gücüyle direksiyona asıldı. Janset'i itse de gücü onu kendisinden uzaklaştırmaya yetmiyordu.
Janset'in son hamlesi ile Helen yapabileceği bir şey kalmadığını anladı. Ana yola çıkmışlardı. Bu şekilde devam etmelerine imkan yoktu. Bir yerde durmalı ve arkadaşını sakinleştirmeliydi. Tam sağa çekerken Janset son kez direksiyona asıldı. İki kız birden çığlık attılar.
ESKİ KİTAPLA BİREBİR AYNI OLMAYACAK. DEĞİŞTİRMELER VE İYİLEŞTİRMELER İÇİN ÇALIŞIYORUM. YORUM YAPARAK FİKİRLERİNİZİ BELİRTEBİLİRSİNİZ.
27.10.2018
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEY
Teen FictionSisli bir Temmuz akşamıydı. Üzerine düşen ay ışığının altında bir çakal edasıyla sessiz ve küçük adımlarla zulasını sakladığı deposuna doğru yürüyordu. Kot pantolonu belinden kaymışcasına aşağıdaydı. Ellerinin titrediğini fark etmek için elli metre...