Kitabıma hoş geldin. Daha yeniyim buraya ama kelimeler konusunda acemi değilim, çoğu zaman yazdım ve yazdım. Keşfedilmesin, beğenilmesin, çoğu kişiye hitap etmesin. Yine de yazacağım. Sende bana katıl ve elimden tut, beğenmezsen gidersin. Kendi dünyandan daha farklı bir dünyaya konuk ol. Başka bir döneme götüreceğim seni, biraz eskilere daha doğrusu. Ama günümüz diliyle göstereceğim sana her şeyi anlayabilmen için. Dikkatini bana ver ve artık başlayalım..
Unutmadan ufak bir tarih HERCÜMERÇ'İM BAŞLANGIÇ 19.07.17'
Bir perşembe günüydü ve ev temizleniyordu. Hava parçalı bulutlu gibiydi. Yaz ayından çıkalı bir ay kadar olmuştu fakat yinede az sıcaktı. Ben hep üşürdüm ama yaz kış farketmezdi.
Bu büyük evin kızı olarak bende temizleyenlere yardım etmeye başladım. Yüreğim elbette ki para yüzünden, çalışanlara yardım etmeyecek kadar acımasız değildi. Annem ara sıra kızardı ''otur da dersini çalış'' derdi. Ama sevmezdim ders çalışmayı, oynamayı severdim. Temizlik bittiğinde Çiçek abla bana baktı ''Kızım çok sağol'' diyerek yanağıma azıcık sulu bir öpücük bıraktı. Bende dinlenmek için oturma odasına gittim ve kafamı dışarı çıkarıp baktım.
Camdan bakıp güneşi selamladım, bir etkisi yoktu yine de soğuktu, üşüyordum. Gökyüzünü izledim ve gözüm aşağılara kaydı, bahçede annemi gördüm. Koşar adımlarla merdivenleri indim ve dışarı çıktım.
''Selamlaaar efendim'' diyerek ilk önce bahçıvan amcamı ve daha sonra yanında ki annemi selamladım.
''Kızım nasılsın?'' diyen amcaya gülümsedim. ''İyiyim siz nasılsınız?'' dedim güzelce.. ''Bende iyiyim kızım'' ve ekledi
''Banka otur burası baya toprak oldu'' diyerek beni uyardığında annemde şapkasını düzeltip bana baktı ''Haklı kızım sen şurada otur işlerim bitince yanına gelirim''
Adımlarımı bankın bulunduğu yöne çevirip hafif eskimiş, beyazımsı banka oturdum ve annemle bahçıvan amcayı izlemeye devam ettim. Dedem gibi bir adamdı, oldukça annemden bile yaş yaş büyüktü. Annem bir yandan amcayla konuşuyor bir yandan da bana bakıp muzipçe gülüyordu. Daha sonra elindeki eldivenleri bir kenara bırakıp yanıma geldi.
Uzun eteğinin arkasını hafifçe düzelterek yanıma oturdu. Bende ona doğru döndüm.
''Yine mi temizlik işlerine karıştın?'' diyerek güldüğünde bende güldüm. ''Nereden anladın?''
''Yüzündeki tozlardan''
Gülümsedim. Annem biraz durgun gibiydi bunu gülen suratından bile hemencik anlardım.
''Ferit nerde?'' diye sorduğunda, daha dikkatimi verdim. ''Bilmem odasındadır.'' diyerek durgunca cevap verdim. ''Neden sürekli tartışıyorsun abinle.'' dediğinde abi sözcüğüne takılmıştım. ''O da sürekli beni sinir ediyor.'' diyerek cevap verdim. ''Bak kızım seni çok seviyorum biliyorsun ama sadece yürüyüşüne bile sinir olabiliyorsun, tek suçlu hep sensin''
Oflarak gökyüzüne baktım ve ''Tamam, tamam, tamam'' diyerek eve doğru tekrar yürüdüm.
Annem iyi hatırlatmıştı Ferit'i. Muhtemelen odasındadır diye düşünüp merdivenlerden çıktım. Bakalım ne yapıyordu. Annem haklıydı bir yandan biliyordum. Onu rahatsız etmek ve sürekli gözlerden ırak olan odasını talan edip, sık eleyip seçtiği güzel eşyaları ellemek hoşuma gidiyordu. Bu durumdan rahatsız olduğunu hissediyordum fakat artık o, güzel üslubunu bozup beni odadan kovuyordu. O kadar hoş bir şeydi ki onun sinirlerini bozmak çünkü asla tam anlamıyla sinirlense bile çizgisinden çıkmazdı. Ütüsüz kıyafetlerini kırıştırmazdı bile.
yavaşça odasından içeri girdim. Ve masasında bir şeyleri incelediğini gördüm. Gözlüğünün ucundan bile bakmayarak, umursamamıştı beni. Sarımsı, eskimiş kapının kulpundan elimi çekip kitaplarının olduğu tarafa yöneldim.. Daha doğrusu her yer kitapları ile doluydu. Önüme gelen bir ansiklopediyi öylesine acemi bir şekilde karıştırdım. Biraz eskimiş azıcık sert bir harekette dağılacak gibi duruyordu.
Kitaplar güzeldi nihayetinde fakat okuyamazdım çünkü sıkılıyordum. Zaten kitaplar bana yakışmazdı bence; onun o güzel, otururken bile bulunan dik duruşu, istifini asla bozmayacağını belirten bakışları, bakımlı -yumuşacık olduğundan emin olduğum- ellerinin yanında bana yakışacaklarını sanmazdım.
Elimde bulunan kitabın kapağı ve yazıları dikkatimi çekmişti. Soluk ve yaşlanmış gibiydi, her an elimde sanki yırtılıp yere yığılacak kadar. Onunla konuşmayalı 1 hafta olmuştu, itiraf etmeliyim odasını bile kıskanıyor gibiydim bu durumdan.
''Hemen onu yerine bırak ve eşyalarımı daha fazla karıştırma.''
Alt dudağımı dişledim her zaman ki gibi.. Fakat o bazı hanımefendilere yakışan tarz da bir dişlemek değildi benim ki. Genelde ne zaman ona uyuz olsam bu şekilde bir hareket yapıyordum Bu hareketim her zaman beni kendinden soyutlamasından ve değer vermemesinden kaynaklıydı.
''Pekii'' dedim uzatarak ve elimde ki kitabı hızlıca yere attım. Eskimiş kitaptan bir kaç sayfa kopup ayrılmıştı bile.
Asla katlanamayacağı bir davranıştı bu.
Aniden yerinden kalkarak sandalyesini ittirdiğine dair ses duydum ve daha sonra da onun gittikçe yaklaşan kadifemsi sesini ''Şımarık bir kız çocuğusun sadece''
Daha fazla cümle duymayı bekliyordum. Yapma' ''Bırak' 'Çıkar mısın artık?' gibi sözlerine alışkındım.
Yüzünü incelemeye başladım.
Hafif kumrala çalan ama esmer gibi de bir ten rengi vardı. Ona bu kadar dikkatle bakmayı bırakmadım hiç.
''Küçük ve şımarık bir kız çocuğu gibi davranma artık''
yüzümü buruşturdum ve devam etti sözlerine
'' Kitaplarımdan ve eşyalarımdan uzak dur''
Yüzünü yakınımdan çekip hüsranla yerdeki kitabı aldı.
Gülümsedim.
''Yapabilirim canım fakat senden uzak kalmam mümkünatsız''
Elimi yüzüme sürüp tozlanmış olan yüzümdeki tozları onun suratına bulaştırdım. İlk başta bu duruma şaşırdı daha sonra tozdan nefret ettiği için tek bir ses duydum kızgın olduğuna emin olduğum ''Ferhunde''
Gülerek koşmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERCÜMERÇ ₪
General Fiction''Beyoğlu sokaklarında ilerlerken duraksadım ve karşımdaki adama baktım .. Ferit. Ondan kaçamam, kaçsam da o bulur beni.. Az ötede bulur hemde.'' Bu hikayeyi ancak hercümerç hayatlar anlayabilir. Artık soluk defterlerime değil, çok duyduğum wattp...