Genel kurgu içinde #976 :D Eveet bu rakamı görünce kafam da sanırım genel kurgu olarak 976 kitap olduğunu düşündüm sonuncu olmalıyız. Hoş geldiniz Hercümerç'ime;
Gözlerim fal taşı olmuş bir şekilde, tepkisiz kaldım. Neden böyle bir soru, neden?
Cevabım belliydi. ''Seni sevmek ne kelime, hem senin sevilecek neyin var ki?''
Biraz daha ciddileşerek ''Öyle mi dersin?'' dedi. Bu soru oldukça masumdu. Acaba derdi sevilmediği düşüncesi miydi diye düşündüm.. Belli olmaz ki bunlar, bazen insanı en çok mutlu ettiğini sandığın ama en çok yaralayan üzen yanlızlık düşüncesi değil miydi?
Beklemediğim bir tepki çıkıvermişti ağzımdan ''Ukalasın, uyuzsun, domuzsun''
Daha fazla yanaşmıştı bana.. Söylediklerim bilincim dışındaydı, ne dediğimi farkında bile değildim. Hiç beklemediğim bir şey söyledim aniden ''Ve abimsin''..
Yüzü donmuştu bir süre. ''Kardeşimsin'' diye söyledi. Bu seferde ben donuklaşmıştım. ''Annemiz aşağıda bekliyor, hazırlanıp gel abicim'' dedim öylece. Ve yataktan yavaşça kalkıp, sakince kapıyı örttüm.
Bir süre kapının arkasında kaldım ve düşünmeye başladım. Harika bir insandı o. Ders çalışmasıyla, giyimiyle, hareketleriyle. Tam bir beyefendiydi her zaman. Onunla herkes adamakıllı konuşurdu, o ciddiyeti severdi. Fakat bende öyle mi? Bana gelen, ben kırılır mıyım hoşuma gider mi diye düşünmeden ağzına geleni söylüyor gibiydi. Bu kadar kırılmam, benim fazla samimiyetim ve yüzümde ki sürekli 32 dişimden mi kaynaklıydı anlayamıyordum.
Gelip aniden kapıyı açmasını ve rezillik yaşamayı istemediğim için sakince ses çıkarmadan aşağı indim. Annem bana dönüp ''Yine kavga mı ettiniz?'' diye sordu. ''Hayır sadece konuştuk abimle, problem yok birazdan iner'' dedim. Yüzümden kaynaklı ve dediğim abi sözcüğünden kaynaklı şaşırmış gibiydi.
Annemin elinde manav dan alınacaklar listesini görünce, bu histerik ortama daha fazla dayanamayacağımı anladım ve 'ben giderim sen zahmet etme bugün yorgun gibisi' diyerek kaçmaya çalıştım ortamdan.
Tam ayakkabılarımı bağlarken, o endamı ile gömleğinin yaka kısmını düzelterek aşağı inen Ferit'i gördüm.
Kalbim sanki seni çaresiz bırakmak istiyorum der gibi çarpıp duruyordu. Alışmak bazen o kadar zordu ki ve en önemlisi de olmayacak bir hayalin sen tarafından, tek taraflıca hayatının merkezine yerleşmesini kabullenebilmek.
Sokağa adımımı atıp yürümeye devam ettim. Beyoğlu sokaklarında uzun bir montum ve kendimden emin tavırlarımla her girdiğim sokakta birer kez herkese selam vererek yürüdüm. Tanıyordum herkesi, her şeyi buralarda. Ben Beyoğlu kızıydım..
Manava girip lazım olan tüm meyve ve sebzeleri almaya başladım. Kafam bulanmıştı, nasıl olur da bu kadar çok şey lazım olabilir ki diye düşündüm. Bir daha anneme asla elindeki listeyi almayacağımı belirtecektim. Çok ağır olmuştu poşetlerim. Manavdan çıktım ve yavaşça yürümeye başladım. Salına salına bir o yana bir bu yana üfleyerek, ağırlıklarına isyan ederek yürürken bizim bakkalın oğlu Selim çıkıvermişti karşıma.
Selim, sanıyorum ki bana yıllardır aşık olan bir çocuktu, belki de değildi bilemiyorum. Benimle aynı yaşıttı ve oldukça beyefendi bir çocuktu.
''Nasılsın Ferhunde, poşetlerine yardım edeyim'' diyerek ellerime uzandığında ilk başta biraz tebessüm ettim fakat daha sonra bir kaç adım geriledim ''Yok Selim ben taşırım'' dedim. O beni hiç dinlemeyerek, bileklerime kadar kırmızı şeritler halinde izleri çıkan poşetleri almıştı, parmaklarımda ve bileklerimde bulunan kızarıklıklar bayram edercesine Selim'e gülümsüyordu. Daha sonra bende gülümsedim ve teşekkür ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERCÜMERÇ ₪
General Fiction''Beyoğlu sokaklarında ilerlerken duraksadım ve karşımdaki adama baktım .. Ferit. Ondan kaçamam, kaçsam da o bulur beni.. Az ötede bulur hemde.'' Bu hikayeyi ancak hercümerç hayatlar anlayabilir. Artık soluk defterlerime değil, çok duyduğum wattp...