1.Bölüm En Uzun Yüzyıl

113 33 15
                                    

Balkan Harbi 1912 yılının sonbaharında patlak verdi.Sırbistan,Karadağ,Bulgaristan ve Yunanistan  Osmanlı İmparatorluğuna savaş açtı.Osmanlı Ordusu birkaç hafta içinde dağıldı on binlerce asker  hayatını kaybetti.Ağır yenilgi sonrasında Balkanlarda yaşayan yüz binlerce insan evlerinden oldu,yollara düşen halk büyük acılar çekerek Anadoluya göç etmek zorunda kaldı.Balkan bozgunu Osmanlı İmparatorluğunun yediği en  büyük darbe idi artık geri dönülemez bir yola giriliyor 600 yıllık koca çınar yıkılıyordu.Balkanların tarihi kan ve acı doluydu Avrupa ile Asya’nın sınır çizgisindeki bu yarımadanın üzerindeki karabulutlar hiçbir zaman dağılmadı.Birçok milletin ve dini cemaatin yaşadığı balkanlar tarih boyu çatışmaların ve savaşların beşiği oldu.Balkanlar doğuya egemen olmak isteyen Avrupa ülkeleriyle Avrupayı fethetmek isteyen Asyalı kavimler arasında bir köprüydü.Bu nedenle birçok kez istilaya uğradı.Balkanlar Osmanlı tarihi açısından da çok önemliydi 14.yüzyıldan itibaren Balkan yarımadasında ilerleyen Osmanlılar 16.yüzyıl  sonlarında Balkanların tamamını hakimiyeti altına almıştı.Osmanlı İmparatorluğu esas itibari ile Balkanlarda daha rahat gelişmiş bir imparatorluk.Yani Anadoluya kendini daha zor kabul  ettirmiştir.Balkanları çok kısa süre içerisinde fethetti.Fatih dönemine kadar Osmanlı İmparatorluğunun dörtte üçü Rumeli de(Avrupa da) dörtte biri Asya da idi.Esas itibari ile bir Balkan devleti olarak kuruldu,Balkan İmparatorluğu olarak da Fatih zamanında da aynı özelliğini devam ettirdi.Fatih’in büyük hedefi Belgrat’ı almak alamadan geri dönmüş ve torunun çocuğu olan yani Kanuni Süleyman fethetmiştir.Belgrat çok önemli bir kilit noktası Belgrat’ı almak Sırbistan’ının başkentini almak ve Sırp dünyasını kendi sınırlarına katmak yalnız Osmanlıların izlediği politika çok ilginçti,Balkanlarda her adım ilerleyişinde bir kök salabilmek için Anadolu da özellikle Konya,Karaman taraflarından Türk göçleri yapılmış yani balkanlardaki yerleşmenin bir istila veya bir ganimet,devşirme gibi bir niyet değil doğrudan doğruya yerleşmek orayı vatanı bilmek,vatanın bir parçası haline getirmek ne kadar doğru bilemeyiz ancak o toprakların(Balkan toprakları) Anadoluya göre kendilerine daha farklı avantajlar sağlayacağını hissetmişlerdir.Balkanları fethettikten sonra doğuda da ilerleyen Osmanlı Devleti üç kıtaya yayılan bir büyük imparatorluğa dönüştü Balkan Yarımadasına yüzyıllar sürecek istikdar  gelmiş ancak bu aynı zamanda çok sancılı bir döneminde başlangıcı olmuştur.Bu olay Osmanlılar için sürekli bir ikilem yarattı(Asya-Avrupa ikilemi) bu aynı ikilem Bizansta da vardı.Bu hem avantaj hem de dezavantajdır,çünkü bir tarafta sıkışırsanız diğer taraftan kaynak aktarabiliyor güç toplayabiliyorsunuz ama aynı zamanda da iki tarafa birden güç yetiştirmek zorundasınız Bizansı nasıl yıprattıysa Osmanlı İmparatorluğunu da aynı şekilde yıprattı.Avrupa da esas geri çekilme II.Viyana bozgunu ile başladı.Macaristan’da ki bazı sınır köylerinde de Türkler yerleştirilmişti onlar kaldıkları yerleri terk etmek zorunda kaldılar ve doğu doğru büyük bir çekilme başladı.Balkanlar’da ki asıl büyük çözülme 19.yüzyılın ilk yıllarından itibaren başladı bölgede artık yeni güçler oluşmaya başladı.Fransa ve Almanya’dan gelen milliyetçilik akımı Balkan Yarımadasına da hızla yayıldı.İlk etki önce kültüreldi ancak kısa süre sonra milliyetçilik günlük politika haline geldi.Yüzyıllardır Osmanlı İdaresinde olan Balkan halkları bağımsızlılklarını elde etmek için İmparatorluğa karşı harekete geçti.1789 Fransız İhtilali  bütün Avrupa da milliyetçi akımlarını tetikledi ve bu açıdan baktığımız zaman Balkanlar çok çeşitli milletlerin yaşadığı topraklardır.Burada tabiî ki Osmanlı egemenliğine karşı bir direniş bir milliyetçilik akımının doğması kaçınılmazdı zaten geçmişte de buna benzer olaylar vardı ve Fransız ihtilali bu fitilin tekrardan ateşlenmesine sebep oldu.Osmanlı devletinin durumu ise son 100-150 yıldır parçalanmalar içinde geçirdi bunu yapanlarda o zamanın Avrupa büyükleriydi.Osmanlı nasıl yıkılacak? Yada nasıl yok olabilir?düşüncesi içindeydiler.Bu mücadelenin temelinde de aslan payı alma ilgisi yatıyordu.19.yüzyıl bütün dünya tarihinin yaşandığı dönemlerden idi.Bundan dolayı da ‘’En Uzun Yüzyıl’’olarak da tarihçiler tarafından adlandırılırdı.Günümüz dünyasının temelleri büyük ölçüde bu zamanda yani 19.yüzyıl da atıldı.Hepimizin de bildiği gibi siyasal koşullarda yaşanılan değişiklikler kendilerini bir şekilde birbirlerine karıştıran toplulukların bağımsız devletler kurabilme haklarından yada arzularından bahsetmektedir.Bu çerçevede çok kültürlü bir yapıya sahip olan Osmanlı devleti içerisinde kendilerini genel çoğunluktan farklı kabul eden özellikle de Hıristiyan Balkan toplulukları bağımsızlıkları için faaliyetlere başlıyorlar.Bunlar içerisinde en erkenler Sırplar ve Yunanlılar olmuştur.Sırbistan’daki ayaklanma 1804 yılının şubat ayında başladı,isyan hareketi ilk başta bölgedeki yeniçeri baskısına karşıydı ancak daha sonra Osmanlı idaresine karşı bir ayaklanmaya dönüştü.1807 yılında Belgratta çok sayıda Türk öldürüldü fakat Sırplar yeterince dış yardım sağlayamadı ve bu ilk Sırp ayaklanması 1813’te başarısızlıkla sonuçlandı.1815 yılında Sırbistan topraklarında ikinci ayaklanma başladı isyanın yeni lideri Miloş Obrenoviç’ti kısa sürede Sırpları denetimi altına almayı başardı.1817 yılına girildiğinde zayıfta olsa Sırp devleti oluşmaya başlamıştı.1821 yılında bir başka ayaklanma Yunanlılar tarafından başlatıldı Yunanistan’da ki isyan Sırbistan’dakinden  çok daha organize idi kısa sürede Mora Yarımadası ve Ege adalarına  yayılan ayaklanma en başından itibaren bağımsızlığı hedefliyordu.Bununla birlikte dış yardım ve özellikler Rusya’nın desteğini sağlaması konusunda Yunalılar Sırplardan daha başarılı oldular.Balkanlardaki ayaklanmalar sürerken patlak veren 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı Balkan Yarımadasında da büyük değişikliklere yol açtı.1830’a gelindiğinde Yunanistan bağımsızlığını kazanmış aynı zamanda özerk bir Sırp devleti de orataya çıkmıştı.1829 sonrasında ki hadiseler daha çok eski bölgesel toplulukların,etnik grupların Sırpların,Bulgarların,Yunanların,Arnavutların ayaklanması şeklinde karşımıza çıkıyor ve bunları destekleyen batılı güçlerden olan Rusya destek veriyor.Osmanlıya karşı harakete geçmelerini destekliyorlardı.1829 aslında bir cesaret hamlesi olarak alınmış Balkan ulusları ‘’Biz Osmanlıyı yenebiliriz.’’inancı uyanmış.Balkanlardaki bu ilk kayıplar karşısında Osmanlı yönetimi devletin parçanlanmasını engellemek için reform hareketi başlattı.Ordu da,hukuk ta,vergi de,eğitim de ve devlet idaresin de çok yoğun ve hızlı düzenlemelere gidildi.Esas itibari ile Tanzimat reformları parçalanmakta olan yada parçalanması öngörülen iç ve dış tehditlerle bir yapının ‘Acaba kurtarılabilir mi?’ diye düşünülen ve bu yüzden yapılan ıslahat çalışmalarıdır.Bu çabalar da 19.yüzyılın en çetin sorusu olan milliyetçilik gelişmelerine ’Acaba Osmanlı ricalinin Osmanlı devletinin verebileceği bir cevap var mıdır?’bunun içinde Osmanlı milleti Osmanlı kimliği gündeme getirilmiştir.Bu itibar ile Osmanlıcılık dediğimiz olgu ilk modern ideolojisidir.Bu ideoloji içerisinde amaçlanan şey Osmanlı devletinin sınırları içerisinde olan bütün toplulukları ve padişahın tebasü konumunda olan bütün toplulukları bir büyük kimlik altında toparlayıp onları eşit vatandaşlar statüsüne getirip böylece ayrılıkçı arzuların isteklerin önüne geçmesini amaçlamıştır.Osmanlı İmparatorluğu yeni koşullara adapte olmakta biraz başarısız oldu aslında biraz değil epey başarısız olmuştur.Çünkü reformları yapan kesim bürokrasi idi bürokrasi hem devlete sahip çıktı devleti yüzyıllar boyunca yaşattı ama reformlar hiçbir zaman köklü bir şekilde yapılmadı reformu yaptı ama reformdan korkarak yaptı.Tanzimat reformları da köklü bir biçimde yürümedi ve devlete bürokrasi dışında sahip çıkmayan bir kesim olmayınca reformlar yüzeysel kaldı bu da siyasi ve askeri zayıflık getirdi,mali olarak zayıflıklar vardı.Osmanlı İmparatorluğu borçlanmaya başlayınca Kırım savaşında o hale geldi ki duyunu umumiye askerlere her ay nasıl maaş ödeyeceğini düşünen bir devlet oldu.Reform çabaları Balkanlar’daki bağımsız hareketliliğini engelleyemedi 1853-1856 yılları arasında ki Kırım savaşından sonra Balkan Yarımadası Osmanlının iç ve diplomatik sorunlarının  odak noktası oldu.1858’de Karadağlılar dağlardan indi 1862’de Eflak ve Boğdan da sonradan bağımsız olacak Rumen prensliği doğdu.Bağımsızlık peşindeki bu halklara çok yakında Bulgarlar da eklenecekti.19.Yüzyılda  ve 20.Yüzyıl’ın başında uluslar,kendi ulusal devletlerini kurmak için İmparatorluklarla savaşmaya başlar.Bulgarlar da özellikle büyük Fransız ihtilalin’den etkilenir ve Osmanlı İmparatorluğun’dan kurtularak ulusal devletini kurtarmak için harekete geçer.Bulgar milli kurtuluş ideolojisi üzerinde büyük İtalyan ihtilalci Guiseppe Garibaldi ve Mantizini’den de etkilenme söz konusudur.Bunun anlamı da şudur:Her milletin kendi devleti olmalıdır.Milli biriliğin yaratılmasın da İtalyanların 1861 ve Almanların 1871 yıllarında ki başarıları balkan halkları için daha büyük bir ilham kaynağı oldu.Balkan ülkeleri,Avrupa milliyetçiliğinden oldukça etkilenmişti.Çünkü bunu kalkınma ve modernleşmenin bir yolu olarak görüyorlardı.Balkan ülkeleri bilhassa,yurttaşlarını tek siyasi birlik altında toplayan ve ekonomik olarak kalkınmaya başlayan İtalya ve Almanya örneklerinden etkilenmişlerdi.Balkan ülkeleri bunu kendilerine bir örnek olarak gördüler.’’Önce tüm yurttaşlarımızı kendi ülkemize katarsak sonra ekonomik olarak kalkınmaya ve modernleşmeye başlayabiliriz’’diye düşünüyorlardı.Balkan halklarının hepsi milli emellerine temel aldıkları orta çağ devletlerinin restorasyonunu hayal etmeye başladı.Bulgarlar I. ve II. Bulgar İmparatorluklarının sınırlarının ardından koşuyordu.19 yüzyıl,Avrupa’da ulusal devletlerin kurulduğu,mevcut İtalyan ve Alman devletlerinin genişlemek adına etnik birleşmelerin yaşandığı bir asırdı.Yunanistan’da bu programa ‘’Megali İdea’’adı verilir,Büyük Sırbistan ‘’Karaşane’’,Romanya’da ‘’Romanya Mare’’dendi.Tamamen Osmanlı topraklarında olan Bulgaristan içinse büyük hedef,Bulgar devletini yeniden inşa etmekti.Yunanlar Bizans İmparatorluğu’nun yeniden canlanmasını Karadağlılar ve Sırplar ise Stefan Dusan İmparatorluğu’nun topraklarının elde edilişinde idi.19.yüzyıl’ın ortasından itibaren,’Balkanlar Balkan halklarınındır’ fikri doğdu.Sırp Grandükü Mihailo bu fikri ortaya atanlardan biriydi.Bu daha sonra Sırp politikacılara miras kaldı.Bu ne anlama geliyordu? Bu bir Büyük Sırbistan hayali değildi.Büyük Güney Slav ve aynı zamanda tüm Balkan halklarının  kardeşliliğinin hayaliydi.1875 ilkbaharın da Bosna Hersek’te büyük bir ayaklanma çıktı.1876 yılında ayaklanmalar Bulgaristan’a sıçradı aynı yılın yaz aylarında Sırbistan ve Karadağ Balkan Yarımadası’nın batısında büyük ulusal devletler kurmak amacıyla Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etti.Osmanlı ordusu Sırpları mağlup etmeyi başardı.Aynı günlerde padişah II.Abdülhamit tahta çıkıyordu 1876 yılı aralık ayında meşrutiyeti ilan eden II.Abdülhamit’i ertesi yıl yeni bir tehlike bekliyordu,Rus orduları Balkanlara giriyordu.Bulgaristan’ın tam ortasında Balkan dağlarında ki Shipka geçidi 1877 -1878 Osmanlı-Rus savaşın da en çetin muharebelerin geçtiği yerlerden biriydi.Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiği için 93 harbi olarak anılan savaşta Osmanlı ve Rus orduları iki ayrı cephede çarpıştı.Avrupa da Bulgaristan ve Asya da Kafkasya.93 harbi büyük ölçüde Rusya’nın  Kırım savaşının ardından Paris antlaşması ile kendisine konulan engelleri kaldırma arzusu ile ortaya çıkan ve bu arzunun bir parçası olarak da Balkan topluluklarının Osmanlı devletine karşı bir şekilde yöneltmek tahrik etmek istedi. Bir taraftan Türkistan’da işgallerine devam ederken bir taraftan da Balkanlar’daki Slav ırkına mensup  insanları kendi himayesi altında toplamaya çalışıyordu.Muharebeler 1877 nisan sonunda ateşkesin imzalandığı 31 Ocak 1878’e kadar sürdü ve tamamı Osmanlı İmparatorluğu için felaket ile sonuçlandı.1877’de İstanbul’un dibine kadar gelmişler ve bundan dolayı İstanbul’u Rus güçleri işgal edebilirlerdi Grandükü Nikola İstanbul’a gelmiş padişah onu Dolmabahçe’de karşılamak zorunda kalmıştı.Bütün Trakya’yı geçmişler ve Yeşilköy’e dayanmış Rus orduları orada bir anlaşma yapılıyor 1878 yılında ve bu antlaşmaya göre Sırplar,Karadağlılar büyüyorlar ve gelişiyorlar Bulgaristan bağımsızlığını kazanıyor ve çok büyük bir Bulgaristan oluyor.İlginç olan bu antlaşmayı Avrupa’nın büyük ülkeleri kabul etmiyorlar.Antlaşma Batılı devletlerin baskısı ve tehditleri üzerine Berlin kongresinde değişikliklere uğradı.Berlin kongresi büyük bağımsız bir Bulgaristan yerine Osmanlı vesayeti altında özerk bir Bulgaristan prensliği ve Osmanlı padişahının hakimiyeti altında yarı özerk bir doğu Rumeli yarattı.Makedonya’yı da Osmanlı idaresine bıraktı bu antlaşma Bulgar milliyetçiliği için büyük bir felaketti.Ayastefanos Antlaşması’na göre Bulgarlar bir etnik devlette birleşiyor.Fakat bu antlaşma Berlin antlaşması ile yeniden düzenleniyor.Birleşik Bulgaristan dediğimiz ülke beş ayrı bölüme parçalanıyor.Bulgaristan Prensliği,Doğu Rumeli,Makedonya ve Edirne,Trakya bölgesi,    Moravya ve Kuzey Dobruca.O yüzden Balkanlar’da Bulgar devletinin yenilenmesinden sonra herkesin ortak hedefi Ayastefanos gayesinde belirlendiği gibi bütün Bulgarları ortak bir çatı altına toplamaktır.Ailede,politikada,orduda herkes bu fikirde birleşir ve bu ideolojiyi paylaşılır.Bu nesil Ayastefanos milli ideolojisiyle yaşamaktadır.Berlin kongresinden hayal kırıklığı ile ayrılan sadece Bulgarlar değildi.Antlaşma Sırbistan,Karadağ ve Romanya’nın bağımsızlıklarını tanımıştı.Ancak hiçbiri arzuladıkları topraklara kavuşamadılar.Sırbistan,1878’deki Berlin Kongresi’nden sonra bağımsızlığını kazandı.Ne yazık ki,Avusturya-Macaristan,Sırp’ların yaşadığı bölgelerden olan Bosna-Hersek’i işgal etti.Bu Sırp politikacıları için büyük hayal kırıklığıydı.Bosna Hersek’in yakın gelecekte işgal edilemeyeceği açıktı.Bu yüzden Sırbistan Krallığı emellerini güneye eski Sırp topraklarına ve Makedonya’ya yönlendirdi.Berlin Antlaşmasında topraklar öylesine hesaplı bölünmüştü ki tüm Balkan milletleri arasında anlaşmazlık konusu bölgeler kalıyordu.1878’den sonra bütün Balkan devletleri Berlin kararlarını yıkmak için çabalamaya başladı.İlk harekete geçen Bulgarlar oldu 1885 yılında tek taraflı olarak Doğu Rumeli ile Bulgaristan’ın birleştiğini ilan ettiler.Büyük güçler duruma müdahale etmedi ancak aynı yıl Bulgar-Sırp savaşı çıktı,Sırplar ağır bir yenilgiye uğradılar.1897 yılında Yunanlılar Girit’i almak istemelerinden dolayı  da Berlin anlaşmasına karşı ihlaller yaptı.Osmanlı ordusu Yunanlıları yenilgiye uğrattı Girit büyük güçlerin oluşturduğu bir komisyonun gözetimi altında özerk bir yönetime kavuştu fakat Yunanistan ile birleşemedi.1897 savaşında Yunanlıların yenilgisi hiçbir Balkan devletinin Osmanlı İmparatorluğu ile tek başına mücadele edemeyeceğini gösterdi.19.yüzyılın geri kalanında Bulgarlar,Yunanlılar ve Sırplar Makedonya’nın kontrolü için birbirleri ile ve Osmanlı İmparatorluğu ile mücadele ettiler.Balkan ülkelerinin asıl hedefi Osmanlı İmparatorluğu idi.Bulgarlar Trakya’yı istediler.Sırplar Kuzey Arnavutluk’u istediler.Yunanlılar Güney Arnavutluk’u istediler.Bu üç ülkenin hepsi de     Makedonya’yı istediler.Bu ülkelerin talep ve arzuları Makedonya da çakışıyordu.Makedonya,ulusal kalkınmaları açısından Bulgaristan,Yunanistan ve Sırbistan için bir anahtardı.Bulgarlar, Makedonların Bulgarlar olduğunu,Sırplar Makedonların Sırp olduğunu düşünüyordu.Yunanlılar ise onların Yunan dilini unutan Yunanlılar olduklarını savunuyordu.Hepsi iddialarını Ortaçağ dönemine dayandırıyordu.Ortaçağ devletlerinden her biri;Bulgar Ortaçağ devleti;Bizans İmparatorluğu ve Makedonya da hüküm süren Stefan Dusan idaresindeki Sırp İmparatorluğu.Osmanlı vilayetleri Selanik ve Manastır Balkan Yarımadasının  merkezindeki verimli bölgenin çoğunu kapsıyordu,Bulgar,Sırp,Yunan bu üç Ortodoks devlet Makedonya’yı kendi yitirdikleri topraklar olarak görüyor bunun temeli olarak çeşitli kültürel tarihi idealarda bulunuyorlardı.Makedonya,Bulgarlar’ın 7.Yüzyıl’dan beri yaşadığı üç Bulgar ulusal bölgelerinden biridir.Bulgaristan’ın %40’ını oluşturan bu bölgede geçmişte Bizans’la Sırplar’la bağımsızlık mücadelesi yürütülmüştür.Bulgar Rönesans’ı,Makedonya’dan başladı,oradaki halk en zengin ve aydındı.1821 İhtilali’ni müteakip Güney Yunanistan’ın kurtuluşundan sonra bunlarında kurtulmaları gerektiğine dair genel bir his vardı.Bu durum,1870’teki Bulgar Ekzarhlığı’nın kurtuluşundan sonra çok daha acil hale geldi.Makedonya’ya Yunan halkını Bulgarlaştırmaya çalışan silahlı Bulgarlar,komitacılar inmeye başladı.Sırbistan,Makedonya konusunda Bulgaristan ve Yunanistan ile rekabet etmek zorundaydı.Bu üç Balkan ülkesi,19.Yüzyıl’ın son yıllarında gerek kültürel açıdan gerekse silahlı olarak Makedonya’da nüfuz sağlamak için rekabete giriştiler.Avrupa’daki son Osmanlı toprağı olarak kalmasından itibaren hepsinin bu bölgede yayılma olasılığı vardı.Makedonya’nın önemi buydu.Balkan devletleri arasında Makedonya için rekabet Osmanlı’lara karşı bir Balkan ittifakı önünde engel oluşturdu.II.Abdülhamit yönetimi Bulgar,Sırp ve Yunan ordularını  bir birlerine karşı kullanarak Makedonya ‘daki hakimiyetini sürdürdü.1903 yılında Makedonya da başlayan ayaklanma bastırıldı.1908 yılında İttihat ve terakki partisi devlet yönetimini ele geçirdi II. Meşrutiyet ilan edildi 31 mart’taki karşı darbe girişimini bertaraf eden ittihat ve terakki yönetimi Sultan II.Abdülhamit’in yerine IV.Mehmet’i tahta geçirdi.Yaşları 20 olan genç entelektüellerin yine aynı yaşlardaki askerlerle çok büyük hayaller ve ihtiraslarla organize ettikleri bir dünya’nın siyasal yansımaları bu ülkeye bu millete çok pahalıya mal olmuş öyle ki o ana kadar bir şekilde olaylara karşı gelişmelere karşı birlikte hareket eden birlikte refles gösteren bir gelenek bir toplum II.Meşrutiyet ihtilalinden sonra parçalanmış bir toplum görüldüğü bir geçmiş ve böylece devletin askerleri parçalanmış,bürokratı parçalanmış,üniversiteleri parçalanmış,basın’ı parçalanmış adeta toplumu harekete geçiren bütün sosyal dinamikler bütün sosyal sınıflar ittihatçi yada saltanatçı olarak parçalanmış.II.Meşrutiyet meclisin çok karışık Abdülhamit’in bütün İmparatorluğu saraydan idare etmesine karşılık Bab-ı Ali tam tersine padişah’ı Sultan Reşat’ı kenarda bırakarak tamamen yetkisini bırakarak Kanuni Esasi de bunu emrediyor,padişah’ın herhangi bir yetkisi olmadığını söylüyor sadece onaylamasına izin veriliyor Kanuni Esasiye göre bu defa da Abdülhamit’in idaresi olduğu gibi Bab-ı Aliye taşınıyor artık bütün her şey buradan idare edilmeye başlanıyor ve dolayısıyla bunun sonuçlarında pek çok vahim neticeler getiriyor.Bu bölünmüşlükten yararlanan Bulgaristan 1908 yılında bağımsız bir devlet haline geldi aynı yıl Avusturyalılar 1878’den beri işgal altında tuttukları Bosna Hersek’i irhak etti.Aynı dönemde Rusların Balkanlara olan ilgisi de artıyordu.Ruslar her zaman anahtardı.Şunu hatırlamak önemli Rusya’nın sömürgeci arzuları ,1905’teki Japonlara yenilmelerinden sonra,Asya’ya doğru yönelmişti.Ruslar öncelikle Balkanlar’daki güç ve etkilerini yaymaya odaklandılar.Ruslar,Bulgarlar ve Sırplar’ın 1912 yılında Balkan Birliği kurmalarında hayati öneme sahipti.Ruslar bu Balkan Birliği destekleme sözü verdiler ve gerekirse,Makedonya’da toprak ihtilafı çıkması durumunda hakemlik yapacaklardı.Ruslar Balkanlar da Osmanlıya karşı birliği sağlamaya çalışırken Osmanlı İmparatorluğu yeni sorunlarla boğuşuyordu.1911 yılında Arnavutluk’ta da ayaklanma çıktı aynı yıl içinde eylül ayında İtalya ile Trablusgarp savaşı patlak verdi yenilgi ile sonuçlanan Trablusgarp savaşı ittihat ve terakki hükümetinin sonu oldu aynı zamanda     Balkan ittifakının kurulmasını hızlandırdı.Bulgarlar ve Sırplar üç ay süren görüşmeler sonucunda Rusların diplomatik yardımını ile bir anlaşmaya vardılar.7 Mart 1912 tarihinde imzalanan bu antlaşma hem Osmanlılara karşı iş birliğini hem de Makedonya için bir anlaşmayı ön görüyordu.Makedonya konusunda büyük bir anlaşmazlık vardı işte tam da burada Rusya devreye girdi’’Makedonya meselesi konusunda anlaşmazlık çıkarmayınız herkes kendisine yakın olan bölgeleri alacak diğer bölgelerin dağıtımında Rusya olarak ben hakemlik yapacağım dedi.’’Bunun üzerine anlaştılar ve en önemli anlaşmazlık meselesi olan Makedonya sorunu Rusya’nın çabaları ile önlenmiş oldu.Bulgarlar ile Sırplar arasında ki ittifak henüz tamamlanmadan Sofia hükümeti Atina ile Bulgar-Yunan ittifakı için görüşmelere başladı.Müzakereler mayıs 1912 tarihinde Sofia da bir antlaşma yapılıncaya kadar sürdü.Osmanlı devleti çok uzun süre yürütülen ittifak çalışmalarından haberdar olmamıştır.İlk yürütülen ittifaklardan biri Bulgaristan ile  Karadağ arasında mart ayında yapılan bir ittifaktı ve yapılan bu ittifak sonuçlandı mart ayında ittifak’ı kurdular arkasından Yunanistan ile Bulgaristan gizli ittifak yürüttüler ve bundan da Osmanlının haberi olmadı  bu ittifak da mayıs ayında sonuçlandı arkasından Bulgaristan ile Sırbistan bir ittifak antlaşması imzalandı buda ağustos ayında imzalandı en sonunda Sırbistan ile Karadağ 27 eylül de bir ittifak antlaşması imzaladı.Balkan savaşında Osmanlı devletinin karşısına çıkacak olan Balkan ülkelerinin tamamı mart ayından başlayarak eylül ayının 27’sine kadar olan süre içerisinde ittifaklarını tamamlamışlardı.Osmanlı devletinin bunların farkında olmamasının sebebi siyasi aymazlıktır.Balkan devletleri 1912 yılının sonbaharında Osmanlıya karşı ittifaklarını oluşturmuşlardı.Balkan müttefikleri ulusal birliklerini tamamlamak için savaşmaya hazırdı.Osmanlı için artık savaş kapıdaydı

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 20, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Balkan Harbi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin