Sevmek... Bu duygu aslında size hissettirmeden gömülü bir mayın gibi kalplerinizin köşesinde pusuya yatar. Sonra karşınızdakinin tek bir sözü, davranışı, hareketi ile aniden ortaya çıkar ve size bunun iyi bir şey olduğunu düşündürür. Her ne kadar baştan uyarmasada sonunda kesinlikle acı çektirir size. Bu acı sadece sevmenin bir üst seviyesi olan aşktan ibaret değildir. Bir anne de çocuğunu ölçülemeyecek derecede sever. Bu kadın çocuğu için her şeyi yapabilir ama son kaçınılmazdır. Sonuçta kimseyi acımasızca ölümün sıcak kollarından koparamazsınız. Sonra ne olur, yıllardır bin bir emekle büyüttüğü çocuğu ölünce? Evet doğru tahmin, onu ne kadar tarifsiz sevdiyse o kadar acı çeker. Geçen günlerde yavaş yavaş farkında olmadan alışır acıya, çaresiz anne ise acısının azaldığını düşünür. Aslında acı hala tüm haşmetiyle beklemektedir onun tekrar düşeceği anı daha da büyüyerek dönebilmek için. Aşk ise... Sahi nedir aşk sadece sevmek değil çünkü. Sevmek insanı nasıl güçlendiriyorsa aşk tüm dayanaklarınızı elinizden çekip alır, sizi savunmasız ortada bırakır. Sevginin sonunda çektiğiniz acıyı aşk sürdükçe çekersiniz yıpratır, nefessiz bırakır. İşin kötüsü fazla iyi bir manipülatördür, siz tüm bunları yaşarken mutlu olduğunuzu düşünürsünüz. Kimseyi duyamaz, göremez hale gelirsiniz ve kurtulmak için çırpınamazsınız bile. Aşk sizden kurtulduğunda ise kalbin karanlık kuyularına düşerken diğer tüm dayanaklarınızla aşkı takas ettiğinizin farkına varırsınız her ne kadar geç kalmış olsanızda. Bir daha asla dersiniz, olmaz yaşayamam aynılarını. Eski dayanaklarınıza yalvarırsınız geri gelmeleri için merhametlilerse dönerler çabuk toparlanırsınız, değillerse başka dayanaklar bulur yine döbersiniz hayata. Ama bir kere aşkın o baldan tatlı, bağımlılık yaratan zehrinden tatmışsınızdır. Aşk yeni kurbanlarını ararken sizde çekilirsiniz ona. Tekrar bulunca da yıllar önce kaybettiğiniz dostunuza kavuşmuş gibi tüm içtenliğinizle kucaklarsınız onu. Ve sonuç asla akıllanmayan insandır işte. Öyle ya tek aradıkları şey mutluluktur yine. Aslında Tanju Karakulah özetlemiş sizleri;
"Kapımda ayak sesleri
Hiç bitmeyen bir sevdaya nöbet tutuyor
Fakat bilmezler ki bu adam
Sebepsiz dışarı çıkmıyor.
Öyle ya
Ya siz sıkılacaksınız beklemekten
Ya da ben sıkılacağım sıkılmaktan
Fakat yine de bahsetmeyeceğim
Dışarıya çıkmaktan
Ama olsun, çekilirim bir kenara öylece
Bir sevda masalı daha yazarım kendimden
Kendime aşık olur ve kendimi öldürürüm
Tekrar diriltip tekrar aşık olurum
Hiç sıkılmam ki ölmekten.
O da olmadı
Bir avuç kalp sunarım size, çirkinlikten yoksun
Ya kanıp gidersiniz sevinçten
Ya da bir şair oluverirsiniz aniden
Bir yanıma kan tükürürüm o zaman
Bir yanıma gözyaşı
Ama yine de sebepsiz çıkmam dışarı."
Bakmayın bu kadar ters konuştuğuma aşka karşı ben onun zehrini tadalı uzun zaman oldu. Ne zaman aşk yine yaklaşsa direniyorum başta ama sonuçta aşktan başka kazanan yok elde. Kısacası aşık olmaya cesaretiniz varsa acı çekmeye dünden razı olmak zorundasınız. Ama yine de aşk ve sevgi, kardeştir birbiriyle bu iki yüce duygu. Paçanızı kaptırdıysanız birine mutlu olmaya bakın. Kalpten istediğiniz hayatı yaşamanız dileğiyle.
Sasori Gitsune
ŞİMDİ OKUDUĞUN
...Öylesine...
Randomİki anlamı vardır bu kelimenin, iki farklı yüzü... Biri aşırı derecede çok der diğeri ise yapmış olmak için yaptım der. Yazdıklarım kendi dünyamdan kesitler yani iki yüzden hangisinde kendinizi bulursanız oradasınız...