1🔥

20 1 0
                                    

1 ay sonra...

Gelen mesaja son kez bakıp derin bir nefes aldım.

"Gönderen:05*********

Sencede son bir şansı hak etmiyormuyuz? Bu kadar kolay silip atamazsın beni. Biliyorum çünkü seni hissediyorum."

Gözlerime dolan yaşları büyük zorluklarla geri gönderdim. Cevap yazamazdım. Ne yazmalıydım ki zaten. Onu terk eden bendim. Ben ve benim kontrol edilemez ruhum.

Bir saatin ardından ikinci mesaj bildirimi çınladı kulağımda.

"Gönderen:05*********

Cevap vermediğine göre konuşmak istemiyorsun. Seni anlıyorum. Bende olsam beni istemem sanırım. Beni kim ne yapsın ki zaten."

Yanılıyordu onu hala deli gibi seviyordum. Sadece artık bizden olmayacağını fark ettim. İçim yana yana bıraktım onu.

Birine bağlı olmak bana tersti. Ona haber verip hareket etmek, kıyafetlerimi onun tercihlerine göre seçmek, kıskançlıklarına boyun eymek bana göre değildi.

Size saçma gelebilir ama ben babasız büyümüş bir kızım. Benim gibi olan kızlar ikiye ayrılır.

1- Eksik kaldıkları baba sevgisini başka bir erkekten temin etmek isteyenler. Babanın yapmadığı korumacılığı, kıskançlığı, hatta şefkati başka erkeğin karşılayacağına inanıyorlar.

2- Erkekler ile bağ kurmayarak onlarla olabildiği kadar resmi ilişki kuranlar. Baskı ve korumacılığa gelemeyenler. Daha kötüsü sevildiği zaman sevgiden kaçabildiği kadar kaçanlar.

Ben sanırım 2. Gruba giriyorum. Yasin beni o kadar çok seviyor ki anlatamam. Benim bir dediğimi iki etmezdi, selam veren erkek ile kavga ederdi, açık giyindiğim zaman bana laf söylerdi.

Dili geçmiş zaman işte. Beni sevgisinde boğan bir yapısı vardı. Bende yapım gereği ondan uzak durdum. Bilinçli birşey değildi. Zaten onu sevmemde bilinçli birşey değildi.

O benim en büyük hatamdı. Zaman içerisinde belki kalbim hatamdan döner hislerim azalırdı..

"Gönderen:05*********

Ulan hala cevap vermiyorsun. Tamam bir daha mesaj atarsam adam değilim. Allaha emanet ol."

Şu an gözlerinin dolduğunu biliyorum. O böyleydi çabuk kırılırdı. Diğer erkeklerden değildi. Üzülürse ağlardı. Tutmazdı kendini. Ama kimseye söylemezdi ağladığını. Bir ben bilirdim.

Bir kere ağlamıştı yanımda. Tek bir kere. Onu o halde görmek beni un ufak etmişti. Gözlerindeki yaşları görmeyeyim diye yüzüm hariç her yere bakmıştı.

"Kızım hazırlan artık. Biliyorsun düğün benim kuzenimin yöresel kıyafetlerini (medya) giy."

Seslenen annemdi. İstanbulda büyümüştüm ama son bir kaç yıldır adanada yaşıyordum.

Annem tarafı şırnaklıydı. Yakın akrabaların düğününde yöresel kıyafet giymem gerekliydi. Bir çeşit gelenekti bu yüz yıllardır süre gelen.

Derin bir nefes alıp yöresel kıyafetlerimi giydim. Bizim orada buna fistan denirdi.

Benim fistanım mavi renkli gri taşlar ile süslenmişti. Onu hızlıca giyinip saçımı yapmaya giriştim.

Saçlarım prasa niteliğinde düzdü. Tarayıp yana ayırdım. Ardından öndeki tutamlarını maşa ile arkaya kıvırdım.

Makyaj olarak önce ince bir tabaka fondoten sürdüm ardından orta kalınlıkta bir eyeliner çektim. Bordo tonu rujumu da sürdüm dudaklarıma.

Rujum mat olduğu için da çok hoşuma gidiyordu.

Boynumada bir kolye taktıktan sonra tamamdım. Şimdi annemlerin hazırlanmasını beklemeliydim.

●●●

Düğün yerine ilerlerken babaannemi düşünüyordum. Babam bizi terk ettikten sonra hiç konuşmamıştık. Beni çok severdi. En azından ben öyle olduğunu zannederdim. Taki biz adanaya geldikten 3 ay sonrasına kadar.

"Adanaya kaçışımızın üzerinden 3 ay geçmişti. Ben kuzenim ile birlikte bir akrabanın sözüne giderken, annem yeni evlenen dayımın bize ta şırnaktan gelmesi üzerine evde kalmıştı.

Söz de baklavaları bir güzel gömerken çok mutluydum. Halay çekerkende. Eve dönerkende. Ama döndüğüm zaman aynı mutluluk yoktu bende.

Kapıdan girer girmez küçük kardeşim nisa bana sarılıp ağlamaya başlamıştı. Nedenini sorduğum zaman kısa bir duraksamanın ardından konuştu.

"Bizi babama gön-gönderecekler. Bi-bizi annemden ayırmak istiyorlar. A-annemde ağlıyor içerde."

Dedikleri ile şok olurken sakin kalmaya zorladım kendimi. Panik anında beynim daha hızlı çalışıyordu.

Onu biraz sakinleştirip salona geçtim.

Annem ağlıyordu. Dayım ise kızgınca bakıyordu ona. Annemin omuzları sanki büyük bir yenilgi içerisindeymiş gibi çökmüştü.

Oysa o benim gözümde hep en güçlüydü. Sonunda annem konuşunca onları pür dikkat dinledim.

"Babalarını duydun İzmir'e bırakın gidin dedi. Babaanneleri getirmeyin bakmam dedi. Ne yapayım sokağa mı atayım. Baksana 3 tane kızdır. Erkek değiller kendi başlarının çaresine baksınlar."

Dayım öfke ile kasılıp sesini yükseltmeye başlarken ben konuşmanın devamını dinlemeden kendimi balkona attım.

Sanki donmuş gibi yere bakarken eylülün gelip bana sarılması ile haykırarak ağlamaya başlamıştım..."

Hatırladığım kötü hatıra ile gözlerim dolmuştu. Neyseki duğune varmıştık. Sesler duygularıma odaklanmamı engelliyordu.

Derin bir nefes aldım ve saate baktım telefonumdan. Saat 1 olmak üzereydi. Tuş kilidi yapıp kucağıma bırakmıştım telefonu. Tam o sırada telefon titreyince birkaç saniye kitlendim.

Yine yasin mesaj atmıştı kesin. Gücüm yoktu onunla konuşmaya. Güçten çok yüzüm yoktu.

Zorla telefonu elime alıp numaraya baktım. Yasinin değildi bu. Şaşkınca mesajı açıp okumaya başladım.

"Gönderen:05*********

Sana işaretli olduğunu söylemiştim. Şimdi yüzleşme zamanı."

Daha mesajın şokundan çıkamadan ikinci mesaj ile titremeye başladım.

"Gönderen:05*********

15 dakikan var ya düğünden çıkıp yanıma gelirsin yada ben senin yanına gelip götürürüm. Tercih senin."

Okuduğum mesaj ile şoka girmiştim. Onu hala hatırlıyordum. Hala da korkuyordum. Ama dediğini yapmazsam neler olabileceğini bilmediğim için dediğini yapmalıydım.

Zaten insanlar bilmediği şeylerden korkarlar. Karanlığın içinde ne var bilseydik korkmazdık. Veya yatağın altında.

Bende onun vereceği tepkiyi bilmediğim için usulca ayağa kalkıp düğünden uzaklaşmaya başladım...

●●●

İŞARETLİSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin