Üç yıl önce, Dünya zamanıyla Kasım ayında bitmişti her şey.
...Hayır, doğru olmadı bu.
Üç yıl önce, Dünya zamanıyla Kasım ayında başlamıştı her şey. Bitmişti Dünya'ya ait her şey; fakat yeni başlangıçlara kapı açılmıştı.
Dünya'nın ölümü hem bir bitiş, hem de bir başlangıçtı.
(En azından Shiro böyle düşünmeyi seviyordu.)Fakat Lance'in ölümü, Dünya'nın ölümünden bile önce başlamıştı. Ve kimse fark etmemişti ölmeye başladığını, içindeki okyanusun taşmak üzere olduğunu. Okyanusu beslerken gece gözyaşları, sabahları yakamoz gibi parlıyordu: kendine ait olmayanla övünüyordu.
Ve fark etmemişlerdi bunu: ne aydan yardım aldığını, ne de sahte oluşunu. Bir tabaka çekmişti okyanusuna, belirli bir kısmını görebiliyorlardı. Güneş ışığı gibi, sadece yüzeyini aydınlatıyorlardı. Dipler hep karanlık kalıyordu; ve oraya saklanıyordu ışıktan korkanlar.
Karanlık ve ulaşılamayan kısımlar öldürmüştü Lance'i.
Ve fark etmemişlerdi.
(Shiro bazen eğer fark etselerdi neler olurdu merak ediyordu.)
Bazen, geceleri uyuyamadığı için sarayda gezerken, Hunk ve Lance'i aralarında konuşurlarken yakalardı. Yaptıkların çok tehlikeli, derdi Hunk, Lotor'la zaten başımız yeterince dertte, üzerine bunları da ekleyeceksin!
Lance ise Kimse fark etmiyor, sorun değil, derdi arkadaşını rahatlatmak için. Daha fazlasını dinlemek için kalmazdı Shiro, merak etmiyordu çünkü.
Yüzeyiyle yetinmişti okyanusun.
Diplerini ise, Lance'i ilk defa Lotor'un gemisine gönderdiklerinde merak etmişti.
[ ]
Savaşta geçirdikleri iki yıl içerisinde, Pidge'in deyimiyle 'James Bond görevleri', Lance'in gittiği görevler olmuştu. Mavi Paladin uzayda geçirdiği iki buçuk yıl boyunca silahını kullanmada usta haline gelmişti. Herkesin bulunduğu görevlerde 'sniper' olduğu için hareketleri bir kedinin hareketlerine dönüşmüştü; düşmanları daha onun orada olduğunu fark etmeden yerini değiştirir, bilgileri çalar, ve geri yerine geçerdi.
Yani evet, Lance takımın James Bond'u olmuştu.
Bu yüzden Lotor'un gemisindeki ana bilgisayardan Pidge'nin babasına ait bilgileri çalmaları gerektiğinde, Shiro'nun Lance'i seçmesi kimseyi şaşırtmamıştı. Ve planladıkları gibi de gitmişti her şey; Lance minimum ölü sayısıyla ana bilgisayarın bulunduğu odaya gidebilmişti.
Fakat plana katmadıkları şey Lance'in merakı olmuştu.
Lance'in kominikasyon cihazından klavye sesleri geliyor, geçen her saniyede daha hızlanıyordu. Bazen birkaç saniyeliğine duruyor, kendine bir şeyler fısıldıyor, ve kodlamaya devam ediyordu. Bir süre sonra Pidge'in sabrı taşmış olacak ki, sert bir ses tonuyla ''Daha işin bitmedi mi?'' diye sordu.
Lance kodlamaya devam ederken ''Babanla ilgili dosyaları kaydettim, fakat ilgimi çeken başka bir şey var.'' dediğinde Hunk ''Lance, lütfen, başına bir şey gelecek!'' dedi. Her ne kadar uzayda geçirdikleri ilk günler gibi endişeli olmasa da, sesindeki endişe belli oluyordu. Lance ona cevap vermeyip kodlamasına devam edince yüzünde hiçbirinin anlamadığı bir ifade oluştu.
Kominikasyon cihazının ucunda bir Galra'nın ayak sesleri gelince bütün takım nefesini tuttu. Lance'e dikkat etmesini söyleyeceklerinde ise cihaz kapanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rain clouds and starry night //shance
FanfictionLance Dünya'yla beraber ölmüştü; Shiro ise hayattaydı Dünya'nın aksine. // A N G S T