[₃]

56 8 16
                                    

Dünya'dan kalan parçalar, uzay boşluğunda, sanki daha önce hiç üzerlerinde canlı taşımamış gibi duruyordu -sanki daha önce hiç annesini taşımamışlardı.

Güneş'in çekim kuvvetiyle toplanmış asteroit yığınlarıydı sanki.

Hayır, öylelerdi. Dünya diye bir gezegen hiç olmamıştı ne de olsa; beşi de gezegensiz bir avuç insandı. Ne de olsa Dünya'yı görmeyen ve daha önce Dünya'nın adını bile duymamış binlerce uzaylı türü vardı; onlara göre Dünya hiç vâr olmamıştı.

Shiro, onlar için üzülmekten alıkoyamıyordu kendisini. Ne de olsa gezdiği o kadar gezegenler içinde sadece Dünya'nın masmavi sahilleri, leziz yemekleri ve onları kötülüklerden koruyormuş gibi duran bir dağ vardı. Sadece Dünya'da o dağın yakınlarında, ufacık bir evde yaşayan Shirogane ailesi vardı. Sadece orada annesi ve kız kardeşi vardı-

Derin bir nefes alarak şakaklarını sıktı Shiro. Migrenini azıcık da olsa geçirmek için parmaklarını uzun saçlarında gezdirdi, ufak bir tutam alıp hafifçe çekti.

Gözlerini yeniden camın arkasından onlara bakan gezegen artığına dikti.

Dünya'yı görmemiş olan uzaylılar için üzülmüştü Shiro.

"Shiro?"

Adının söylendiği yere baktı. Keith, endişeli gözlerle onu izliyordu. Ne düşündüğünü biliyor olmalıydı, o kadar yılı birlikte geçirmişlerdi ne de olsa.

Shiro'nun dikkatini çektiğini anladığında devam etti: "Mars'a iniş yapmak üzereyiz."

Başını salladıktan sonra yeniden gözlerini kendinden uzaklaşan gezegen artığına çevirdi. Neden burada, böyle bir durumda olduğunu hatırlatması gerekiyordu kendine:

Hatırlatmalıydı ki hiç kimse şu an hissettiği gibi hissetmemesini sağlamalıydı.

Ne de olsa o Voltron'un lideriydi, Siyah Paladindi. Bir avuç gezegensizin lideriydi, evrenin umudu bir avuç gezegensizin lideriydi.

Derin bir nefes aldı.

Dünya'dan arta kalan parçalar ondan giderek uzaklaşırken protez kolunu sıktı.

[ ]

Mars'ın kızıl toprağına iniş yaparken ufak bir sallantı yaşamıştı Saray. Coran'a bunun normal olup olmadığını sorduğunda Coran neşeli, fazla neşeli bir sesle "Daha önce iniş yaptığımız yerler gelişmiş bir toplumun bulunduğu yerlerdi, hâliyle zeminleri de sert ve düzdü. Fakat anladığım kadarıyla bu gezegene çok da ayak basmamışsınız. Zemini hâlâ doğal hâliyle duruyor. Bu sarsıntı normal bu yüzden." demişti. Sözlerinin arkasında başka bir anlam arasa da Shiro, aklı sürekli Dünya'dan kalan artıklara kaydığından düzgün düşünememişti.

Beyninin arkasına, geceleri uykusunu bölmesi için atmıştı Coran'ın sözlerini.

Artık tamamen Siyah'a boyanmış olan Paladin zırhını giyip Kızıl Gezegen'in topraklarına basmıştı. Arkasından Katie, Keith, Allura ve biraz tereddüt etse de Hunk gelmişti.

Hunk'ın tereddüt ederek adım atmasını yüzünde ufak bir gülümsemeyle izlemişti. Balmera'ya, Shay'e ve yeni doğmuş çocuklarının yanına hemen gitmek istese de güvende olduğuna emin olmak istiyordu. Ki hak veriyordu Hunk'a, tek ailesinin yanına sağ salim varmak istemesi bir babanın iç güdüsünde vardı ne de olsa.

Kendi babasını hatırladı Hunk'a bakarken. Geç saatlerde eve, fabrikada uzun bir günden ötürü terli ve yorgun bir şekilde gelirdi. Buna rağmen Shiro babasına her eve geldiğinde sarılır ve ona okulda yaşadıklarını anlatırdı. Ve babası, ne kadar yorgun olursa olsun zavallı adam, gözlerini bir saniyeliğine dâhi ayırmadan dinlerdi Shiro'yu. Bazen, kâbus gördüğünde babası uyandırırdı onu. Yanında yatar ve her şeyin iyi olacağını, hep yanında duracağını söylerdi-

Yutkundu.

Siyah Paladin zırhı, Kızıl Gezegen'in zeminiyle kontrast içindeydi.

"Katie," dedi beyaz, Altean yapımı protez kolunu incelerken. "Kaç dakika içerisinde burada olacakları hakkında sana haber verdiler mi?"

Katie başını sallayıp "Hayır." dedi. "Burada olacağımız zamanı bileceklerini, o zaman ise kesinlikle bizi karşılayacaklarını söylediler."

"Burası beni rahatsız ediyor." dedi Hunk çevresine bakarken. "Küçükken tek hayalim Mars'a adım atan ilk insan olmaktı. Fakat o zamanlar Mars'ın... ne kadar depresif olacağını hesaba katmamıştım."

Biraz durdu.

"O zamanlar daha eğlenceliydi."

Başını sallayarak onaylamakla yetinmişti Shiro. Mars'ın basık bir havası vardı Hunk'ın da dediği gibi. Oturup saatlerce ağlayabilirmiş gibi hissetmişti ilk adımını attığında.

"Bunun nedeni Mars'ın eskiden Dünya gibi yaşanılır bir gezegen olduğunun söylenmesi." dedi içinde robotik bir tını bulunduran ses. Shiro sesi duyduğu an sesin sahibine dikmişti gözlerini. Yüzünde Starlod'unkine benzer bir maske vardı, fakat gözleri kızıl değil masmavi bir şekilde parlıyordu. Siyah, gri ve lacivert karışımı bir zırh giyiyordu. Onun üstüne ise uzun, kapüşonlu siyah bir trençkot giymişti. Bacağına sarılı iki tane pistol türü silah vardı, sırtına ise sniperlık için kullandığı belli olan bir silah takmıştı. Onun dışında başka bir silah gözükmüyordu vücudunda.

"Dünya'yı hatırlamanız normal bu yüzden. Ne de olsa Mars'ın eskiden Dünya gibi olduğu söyleniyor."

Fakat Shiro görünüşe aldanmamayı erken bir yaşta öğrenmişti.

"Kendinizi suçlu hissediyorsunuzdur belki de, kim bilir?"

"Lance." dedi sert, fakat içinde özlem bulunduran bir ses tonuyla. "Seni görmeyeli çok uzun zaman oluyor."

"Öyle kalmasını tercih ederdim açıkçası."

Aralarında uzun bir sessizlik oluştu. Lance nefesinin altından "Siktir et." demiş olmalıydı ki onlara arkasını dönüp yürümeye başladı:

"Eğer konuşmak istiyorsanız beni takip etseniz iyi edersiniz." dedi yürürken.

"Voltron, Mavi Aslan Cumhuriyeti'nin resmi olmayan bir şekilde düşmanı ne de olsa."

//oha yeni bölüm mü yazdın deniz-

şaka maka en son bölümü şubatta atmışım mk. şubata yakınız şu an. pü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 04, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

rain clouds and starry night //shanceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin