vierzehn ✿ illusion

3.4K 348 133
                                    

YOONGI

Duygularım altı yüz sayfalık bir romanın satır aralarına saklanmış, belirsiz, alıcıya bir türlü ulaşamayan kesik mesajlar dizisiydi önceden. Çabalarım karın zift gibi asfalta yapıştığı bir yolda zincirsiz ilerlemeye çalışan harabe bir arabaya benzerdi. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım yaz lastiklerim ya umursuzca kayıyor ya da en yakın karanlığı dipsizliğini gölgelemiş bir uçurumdan beni aşağı atıyordu. Böyleydi, önceden. Fikirlerimi eylemlerimden her daim daha alçakta tutup onu kendi egomun kölesi yaptığım başlangıcı belirsiz devasa bir zaman diliminde.

Şimdiyse aynı arabanın en güçlü kış zincirleriyle donatılmış hali gibiydi uğraşlarım, emek verdiğimden yemek de yiyebiliyordum. Duygularım mürekkebi hiç kurumayan ince uçlu bir kalem gibiydi ve kuşe kağıdına her değişinde fikirlerimi inci gibi diziyordu usulca. Beynim balta girmemiş orman gibi doğal, kaynağını birbirinden farklı yerlerden alan bir deniz gibi kocamandı. Kanatlarım ilk kez beni uçabileceğime inandırırcasına özgür hissettiriyordu. İlk kez böylesine yoğundum. Her şeyi başarabileceğim düşüncesi yapraktan solma ruhumu arındırmıştı.

Tüm bunların baş mimarıysa sol yanımda kendi sessizliğine boğulmuş telaşlı adımlarla yürüyen soluk benizli, aydınlık kalpli kız yüzündendi. Aşkın varlığı her daim çözülmesine değmeyecek, çözülse bile anlam ifade etmeyecek bir sırken yüreğimde, birden bu olguya farklı bakmayı istedim delice. Enkazın altında kalan tüm pansumanı eksik kalmış hislerimin bu doğaüstü kız tarafından onarılmasını arzuladım. Hata mı ediyordum yoksa yeterince geç mi kalmıştım anlayamazdım belki, fakat yine de dudakları benim kırıklığıma dokunduğunda yaralarımı sevişini hissettim ve vazgeçmek istemedim.

"Hey, konuşmayacak mısın?"

Çiftlikten ayrıldığımızdan beri tek bir kelimeyi bile diline layık görmeyen, anlamlandıramadığım bir mesafeyi aramıza ören kişinin ne düşündüğünü merak ediyordum. Hislerini öğrenmek beni korkutsa da hayatımın acımasız fakat tutsak olmuş bir alarm gibi ertelenip duran ihtiyaçlarımla geçmesinden bıkmıştım. Mola istiyordum, her şeyden uzaklaşıp kendi duygularıma kucak açtığım bir mola, bunu başarmıştım bir nebze fakat hala yeterli değildi. Ve sanırım, bugün karnımı doyuracak son lokmayı bulmuştum bile. Ellerimin kabalığından ürküp kanatlarını göğe açarak yükselmesini ve beni bırakmasını istemiyordum.

"Alex?"

Elindeki yumurta sepetini diğer eline aktarırken yere basan ayaklarını frenleyerek durdu ve arkasında kalmamı istercesine başını öne eğip ardından her saniyesi işkence gibi gelen yavaşlığıyla bana döndü. Yüzündeki ifadelerin neredeyse hepsi bilmediğim bir dilde yansımış gibiydi, çözmem olanaksız dönüt vermem beklentisizdi.

"Beni neden öptün Yoongi?"

Konuya bu kadar çabuk girmesini beklemediğimden mi yoksa verecek cevabımı henüz hazırlamadığımdan mı bilmem öylece kalakalmıştım. Şaşkınlığım yüzüme yansımış olacak ki ifadesi değişti ve sorgulayan bakışlarına anlamlandırabildiğim ilk duygu yerleşti. Utanç.

"İstediğim için?"

"Peki ben istedim mi?"

"İstemedin mi? Reddetmedin."

Alaycı bir gülüş atarak kafasını yana çevirirken söylendiğini kıpırdayan dudaklarından anlıyor fakat basit bir öpücüğe bu kadar tepki vermesine anlam veremiyordum. Tamam, belki aramızda gelişen şeyi anlamıyor olabilirdi fakat sonuçta kötü bir durum değildi, en azından benim için.

wild child | myg  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin