galanthus இ vhope

527 54 77
                                    

Sahibim çiçek bahçesinde daima tek başına.

Parmaklarımın uçlarında durarak direğin üzerinde işaretlediğim yere kadar uzamaya çalışıyordum. Uzun zaman olmasına rağmen boyum bir türlü uzamıyordu ve bu oldukça sinir bozucuydu.

Canım yanmasına rağmen dişlerimi sıkarak parmak uçlarımda yükselmeye devam ettim. İşaretlediğim yere kadar uzamak zorundaydım.

Tam o sırada kulağıma dolan sesle arkamı dönüp yanıma gelen kişiye baktım.

"Taehyung? Neden parmak uçlarında duruyorsun?"
"Hoseok hyung! Aslında bu ay şu işaretlediğim yere kadar büyümeyi planlıyordum ama nedense büyüyemedim"

Parmaklarımı yumruk haline getirip sıktığımda bakışlarımı zemine diktim. Hoseok hyung şaşkın bir şekilde beni izlemeye devam ederken işaretlediğim yeri göstererek konuştu.

"Yani, planlama yaparak büyüyemezsin zaten"

Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde ona bakmaya devam ettiğimde sevimlice bana gülümseyerek yürümeye başladı.

"Gelsene. Kültür vakfından castella aldım"
"Castella!"
"Birlikte yeriz"
"Tamam"

Koşarak yanına ulaştıktan sonra mutlu bir şekilde zıplayarak odanın içine girdim. Ben hala Castella diye bağırmaya devam ederken Hoseok hyung gülümsemesini sürdürüp parmaklarını saçlarıma yerleştirdi.

"Taehyung. Herkesin kendine göre bir büyüme hızı vardır. Kafana takma bunu"

Dudağımı büzerek başımı eğdiğim sırada konuştum.

"Peki"

Ben insan değildim. Hibrit Çocuk adı verilen suni olarak üretilmiş bir bebektim. Sahibimin sevgisini hissettikçe büyüyordum. Benim sahibim, yani Jung Hoseok eskiden bir klanda çalışıyormuş ama şu anda emekliliğini yaşıyor sanırım. Çok nazik biri, aynı zamanda zeki. Çok da yakışıklı. Bu malikanedeki herkes Hoseok hyungu çok seviyor.

Buna rağmen ben neden hala miniğim acaba? Neden daha fazla büyüyemiyorum? Hoseok hyung çok nazik davranıyor ama. Yoksa benim bir yerim mi bozuk? Acaba aslında benden nefret mi ediyor?

Aklıma gelen düşüncelerle bedenim buz keserken Hoseok hyungun sesiyle bana uzattığı tabağa baktım. Bir süre tabaktaki Castella'yı izledikten sonra çatalımla ikiye bölüp diğer yarısını Hoseok hyunga uzattım.

"Yarısını veriyorum"
"Ne oldu şimdi? Kendini iyi hissetmiyor musun?"
"Hayır"
"Öyleyse ye. En sevdiğin şey değil mi?"
"Hayır! Lütfen sen ye Hoseok hyung"

Başkasının benden nefret etmesi umrumda olmazdı ama Hoseok hyungun benden nefret etmesini istemiyordum. Aslında şuan elimdeki Castella'yı yemek istiyorum ama Hoseok hyung mutlu olacaksa birazcık dişimi sıkabilirdim. Yani sanırım...

Saçlarımda hissettiğim sıcak parmaklarla başımı kaldırdım. Hoseok hyung saçlarımı okşayarak bana gülümsemeye başlamıştı. Gözlerimiz buluştuğunda sevecen tavrıyla sordu.

"Ne oldu? Söylemek istediğin bir şey varsa içinde tutma"

Bakışlarımı gözlerinden elimdeki Castella'ya indirdiğimde kekeleyerek söyledim.

"A-ama"
"Kızmam"
"Ş-şey. Sürekli aynı şeyi söylediğim için üzgünüm. Neden bir türlü büyüyemediğimi merak ediyordum. Belki de bir yerim bozulmuştur. O değilse de, benden nefret etmeye başlamışsındır gibi şeyler düşünüyordum.

Söylediklerime karşılık Hoseok hyung şaşkınlıkla dudaklarını aralarken yüzünü yüzüme yaklaştırarak sordu.

"Sen benden nefret ediyor musun Taehyung?"

Başımı iki yana salladıktan sonra söyleyeceklerini beklemeye devam ettim.

"O halde sıkıntı yok. Gereksiz yere endişeleniyormuşsun. Ben seni çok seviyorum çünkü"

Son duyduğum cümleyi yüzündeki sıcak gülümsemeyle söylediğinde gözlerimi ondan alamamıştım. Şaşkın ifademe karşılık hala elimde tuttuğum tabağı bana doğru ittirerek konuşmasına devam etti.

"Pekala, kendi payını ye bakayım"
"Olmaz! Bir kere ağzımdan çıkan sözden geri dönersem kendime erkek diyemem"

Elimdeki tabağı Hoseok hyungun parmakları arasına bıraktıktan sonra geri çekilip başımı iki yana salladım.

"Ne yapsak o zaman? Paylaşmaya ne dersin"

Gülümsemesini sürdürerek tabaktaki Castella'yı birkaç parçaya böldüğünde gözlerimi gülümsemesinden alamıyordum. Şüphesiz sahibimin en sevdiğim özelliği benden hiç mahrum bırakmadığı sıcak gülümsemesiydi.

Sevmek, paylaşmak... Hoseok hyungun sözleri çok nazikti.

Uzamam gereken yeri işaretlediğim direğe doğru ilerleyip önünde dikildim. Artık bende Hoseok hyungun boyuna gelebilmek, hatta ondan daha uzun olmak istiyordum.

Bu ayki hedefimi önümüzdeki ay için aynen bırakmaya karar verdim. İşaretlediğim yere kadar uzamaya kararlıydım. Bugün güzel bir şey yaşamıştım. Yarın birden boy atabilme ihtimalim vardı. Ama Hoseok hyung ile aynı boya gelmeme daha çok vardı galiba.

Bunları düşündüğüm sırada bakışlarımı işaretlediğim hedeften sol tarafıma doğru çevirdiğimde kırmızı renkli bir ışığın bütün bahçeyi sardığını gördüm. Korkar adımlarla bahçenin olduğunu yöne doğru ilerledim. Her bir adımımda yapay minik kalbim daha çok hızlanıyordu. Alnımdan akan terleri sildikten sonra bahçenin girişine ulaştım.

Etrafa bir süre korkulu gözlerle baktıktan sonra pembe renkli bir sürü çiçeğin arasında arkası dönük simsiyah kıyafetli bir adam gördüm. Oradaki şey bir hayalet değildi. Oradaki şey... Hoseok hyung?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 08, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Hybrid Child இ JikookWhere stories live. Discover now