Ve kadın elini kalbine koydu. Güm güm atıyordu. Adamı bu kadar çok mu seviyordu?
Ama canı acıyordu...
&&&&&
Medya "Fırtına"
Lanet olası telefonumun alarmıyla yerimden fırladım. Gözümü açtığımda üvey kız kardeşim Tuğçe'yi gördüm.
"Hayırdır? Ne duruyorsun tepemde?" dedim yataktan kalkarak.
"Hayır mı değil mi? onu sen söyleyeceksin." çıktı odamdan. Tuğçe işte. Beni hiç sevmezdi. Annem vefat ettikten sonra, babam bir kere evlendi. Annemi doğumda kaybetmişlerdi.
Ne üvey annem, ne de Tuğçe beni sevmiyordu. Bu evde beni umursayan tek kişi babamdı. Odamı toplayıp, elbisemi giyidim. Banyo işlerimi hall ettim ve azcık makyaj yapıp kahvaltıya indim.
"Günaydın." geçip yerime oturdum.
"Görünüşe bakılırsa, bu gün kahvaltını evde yapacaksın. Makyajına bak şunun. Varoş." dedi Tuğçe gözlerimin içine bakarak. Kafama takmadım.
Kahvaltı yaptıktan sonra babam benimle önemli bir konuda konuşması gerektiğini söyleyip dışarı çıkardı.
"Bir şey mi oldu baba?" endişelendim biraz.
"Kızım bu ne?" dedi ve telefonu bana çevirdi. Fotoğraflar! Olamaz! Dün gece benim ve Kadir'in birileri fotoğraflarımızı çekmiş. Bana sarılırken hemde.
Korktum. Babamın beni öldüreceğini biliyordum. Haklıydı aslında. Daha 18 yaşımı geçmemiştim. 18 yaşındayım ama geçmemiştim. Sustum, hiç bir şey konuşmadım.
"Bak kızım. 18 yaşındasın, olur böyle şeyler. Eğer hayatında birisi varsa, söyle. Hiç bir şey yapmayacağım. Ama senden tek bir şey istiyorum. Bu çocuk her kimse, sağda solda fotoğraflarınız çekilmesin. Tamam mı?" dedi ve içeri girdi.
Cevab vermeye bile zaman bulamadım. Sude'yi arayıp, derse koştum. Geldiğim de ders hala başlamamıştı. Sude sınıftaydı. Yanına gittim.
"Günaydın güzellik."
"Yavşıma Sude." dedim sırıtarak. Gülerek arka sıraya döndüm. Bay Ego'yu görür görmez gülüşlerim yok oldu. Bana bakıyordu.
Daha fazla bakmadan, önüme döndüm. "Bir şey mi oldu?" sordu Sude. Ve arkasına döndü. Sanırım Bay Ego'yu o da görmüştü. Neyse, hoca geldi. Birinci ders başladı.
Ders boyu gözünü benden çekmedi. Saçmalamayın tabi ki de ona bakmıyordum. Ama hiss ediyordum. Hocayı dinlemiyordu ama o kesin.
"Kadir, söylediklerimi tekrar eder misin?" hoca aniden sordu. "Kadir sana diyorum!" diye bağırdı hoca.
"Ha? Bir şey mi demişdiniz hocam?" sordu şaşkınlıkla. Her kes güldü. Hoca bile. Ben hariç. Çünkü hocanın neye güldüğünü anlamıştım. Diğerleri anlamasın diye ikimize de gizlice bakıp "Ah şu gençlik. Ah." dedi. Kıp kırmızı kızardım.
Aniden birilerinin yanağımı okşadığını hissettim. Arkamı döndüm. Kadir'di. Teneffüs zilini duymamıştım bile. Dönüp hocaya baktım. Bize bakıp gülerek, çantasını da alıp çıktı.
Kalkıp sınıftan çıkıp, Sude'nin yanına gittim.
"Ya zil çalıyor sen bana haber vermeden çıkıp gidiyorsun. Üstelik beni onunla yanlız bırakıyorsun."
"Ya ne yapayım? Arkadan bana sessiz ol işareti yapdı. Hem büyük bir gece geçirmişsiniz." dedi sırıtarak.
"Saçmalama ya." diyip dışarı çıktım. O gece bana bir şeyler olmuştu. Kadir bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Sınıfın önüne geldim. Kadir'le bir kız gördüm.
Mini etek giyimişti. Bir birlerine çok yakın durumuştular. Kadir kıza daha da yaklaştı. Elini kızın beline koydu. Beni fark etmişti. Hatta bana bakarak yapıyordu tüm bunları.
Kırılmıştım. Lavobaya koştum ve diz çöküp ağlamaya başladım. Tüm bunları niye yapıyordu? Ben ona kötü ne yaptımıştım ki?
Kalkıp aynada kendime baktım. Makyajım akmıştı. Neden ağlıyordum ki? 2 günlük tanıştığım biri için mi? Hayır! Bu kadar düşmedin Fırtına. Bu kadar düşmüş olamazdım.
Yüzümü yıkayıp, kendime geldikten sonra dışarı çıktım. Kadir'le karşılaşmamak için koşarak okuldan çıkmaya çalıştım. Ama kapının ağzında beni yakaladı.
"İyi misin? Noldu?" diye merakla sordu. Ağladığımı anlamıştı. Gözlerinin içine bakarak 'ne olacak? bir de soruyorsun!' diyemedim. Ama yanından olabildiği kadar hızlıca uzaklaşmağa başladım.
"Fırtına!.." diye bağırdığını duydum. Ama aldırmadan koşmaya devam ettim. Peşimden koşuyordu. Yola doğru koştum. Önden bir taksi geliyordu
Hemen atlayıp uzaklaştım. Ama adımı bağırdığını duyuyordum.Eve gitmedim. Sahilde yürüdüm. Oturdum falan. Ne zaman kötü hissetsem, kendimi hep sahile atardım. İyi geliyordu. Eve geldiğimde Tuğçe önüme geçip, bağırdı.
"Senin ne işin olur Kadir Sert'le? Bu fotoğraflar ne?" diye bağırdı. İttirip odama doğru koştum. Zaten yol boyu koşmuştum.
"Pek heveslenme, senin gibi varoşla ne yapsın? Varoş!" diye bağırdı arkamdan.
"Doğru zaten. Ne yapacak ki benim gibi bir varoşla?" diye bağırarak ağlamağa başladım. Kendimi odaya kilitleyip, bütün gün ağladım.
Ders falan da çalışmadım. Bara da gitmedim. Bir günlük zor da olsa izin almıştım patrondan. Çünkü orada Kadir'le karşılaşacağımı biliyordum.
Telefonumu da kapatmıştım. Sude kaç kez aramıştı kim bilir. Pijamalarımı giyip, yastığımı ısırarak ağlıyordum. Kapının kilitini açmıştım. Babamın sesini duyar duymaz ağlamalarımı kesip, göz yaşlarımı sildim.
Kapıyı açıp içeri girdi. Gelip yüzümden öperek "Canım kızım, çalışmış yorulmuş. Uyu. İyi geceler." diyip dışarı çıktı.
Zaten canım acıyordu, bir de babamı aldatmam daha da acıttı. O gece içim sökülene kadar ağladım.
"Nefret ediyorum! Nefret ediyorum bu hayattan!"
&&&&&
#Yazardan
Bu bölümün de sonuna geldik.
Gelecek bölümde görüşmek üzere ;)
🌹Bizi takip edin ⬇
www.instagram.com/seveniuzerler
Sizleri Seviyorum. ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Hayatım
RomanceHani mucizeler gerçek derler ya. Evet gerçek. Çünkü sarhoş bir adamdan kahraman yaratmak mucize değil de ne? Bu kolayı seçip bir anlığına mutlu olanların değil, zoru seçip ömür boyu mutlu olanların hikayesi. Ve o sarışın kız sarhoş bir adamın hayatı...