"Hey güzelim!" diye bağırdı birileri.
"Lan sen kimsin benim sevgilime güzelim diyorsun? Ben seni öldürürüm!" diyip dövmeye başladı sarhoş adamı.
Çünkü kadını çok seviyordu..
*****
Gözüme düşen güneşin ışığı ile uykumdan uyandım. Güzel ve bir o kadarda sıcak yatağımdan kalkmak istemiyordum.
"Çok uyuyorsun küçük hanım." dedi birileri. Bu ses! Yerimden nasıl fırladıysam artık.
"Neee? İnanamıyorum!" şaşkın bir şekilde önümde duran egoma baktım. Tahmin edin kim? Üvey bile olsa çok sevdiğim kardeşim.
"Berk! Canım kardeşim ya!" diye üzerine atladım. Sarıldım sıkıca.
"Ne ara Paris'den döndün sen ya?" diye sevinç gözyaşlarımı silmeye başladım.
"Ee ben döndüğüm de sen hep böyle uyursan, bilemezsin elbette." dedi gülümseyerek. Saate baktım. 12:45'di. Derse geçikmiştim. Sude'den tam 17 cevapsız arama! E tabi uyudum kaldım kütük gibi.
"Hadi hadi. Paris'den yeni döndüm. Ailemle vakit geçirmek istiyorum. Hem seninle konuşmam gereken çok önemli bir konu var."
Gardırobuma yaklaştı ve bir kaç kiyafet alıp, üzerime fırlattı. Gerçekten de çok güzel seçimlerdi. Ve sanırım süper bir konbinasiyon yapabilirdim.
"Hadi hadi. Aşağıda bekliyorum. Ve biliyorsun Fırtına'cım moda konusunda benden iyisi yoktur." dedi sırıtarak. Bende sinsice gülümseyip üstümü giyimeğe başladım.
Aşağı indiğimde her kes sofradaydı. Oturup kahvaltımızı yaptık. Ailece sohbetler beni yorduğu için pek dinlemiyordum. Zaten benim hakkımda konuşmuyorlardı.
Aniden dikkatim sadece Berk'in bana yaptığı mimiklerine odaklandı. Sanırım kalkacaktık.
"Ee bana müsade o zaman. Fırtına, ablacım nereye gideceksen ben bırakayım."
"Olur." dedim ve arabaya atladık.
"Anlat."
"Neyi?"
"Birde soruyor. Ordan bakınca şapşal gibi mi görünüyorum?" dedi kaşlarını çatarak.
"Ne diyon?" dedim şaşkınlıkla.
"Hayatını anlat. Aşk hayatın."
"Ayy ne aşkı? İlahi Berk ya." dedim afallayarak.
"He tabi tabi öyledir." sinsice gülümsüyordu. "Dur!" diye bağırdı aniden.
"Yine ne?" dedim göz devirerek.
"Senin okulun yok mu bugün? Geç kaldın!" dedi ve okulun önünde öyle bastı ki firene, az kalsın camdan çıkacaktım.
"Off kaldıysam kaldım işte. Bir günle hiç bir şey olmaz."
"İn aşağı. Hadi, doğru derse! Akşam geldiğim de konuşacağız." dedi ve beni arabadan dışarı attı. Off Berk ya.
Arkamı döndüğümde bana şaşkınlıkla bakan ama tepesinden sinir fırlayan Sude'yi gördüm. Sonuçta 17 cevapsız aramanın hiç birine cevap vermemiştim.
"Neredeydin sen? Dün en son teneffüsde gördüm seni. Sabahtandır arıyorum. Hem o kimdi?" ard arda hızlıca sorduğu için kafam karışmıştı.
"Gel anlatayım." dedim ve sınıfa geçip her şeyi anlattım. Berk'in benim kardeşim olduğunu tabi ki de biliyordu ama uzun bir zamandır görmediği için tanıyamamış.
"İyi de sen neden ağladın?" dediğinde sanki dilimi yuttum. Ama sonra kendime gelip konuşmaya başladım.
"Bilmiyorum Sude. Bilmiyorum. O an neyin kafasındayımsa artık." dedim kısık bir sesle.
Aniden içeri kızgın bir şekilde giren Kadir'i gördüm. Kolumdan tutup dışarı çıkardı. Beni duvara yaslayarak sorular yağdırdı.
"O çocuk kimdi?" gözlerinden alevler çıkıyordu resmen.
"Hangi? Arabadaki mi?"
"Aynen." kollarıyla duvarlardan tuttuğu için hiç bir tarafa kaçamıyordum.
"Sanane? Çok mu önemsiyorsun beni? Sen benim için hiç kimsesin." dediğimde artık yumuşalmıştı. Beni kendisine çekip kulağıma "Bir daha bana 'hiç kimse' deme!" diye fısıldadı ve çıkıp gitti. Aldırmadım bile.
Okul çıkışı Sude'yleydim. Zaten ben hep onunlaydım. Gezdik, eğlendik arkadaşlarla falan. Ve Sude'nin olmazsa olmazı alışveriş yaptık.
Eve gelip poşetleri bir kenara bıraktım. Telefonuma mesaj gelmiş. Berk'ten.
B: Canım ablam, hadi in aşağı. Aşağdayım.
F: Tamam, geliyorum.
Ama ben işe gitmek zorundaydım. Sanırım Berk'e her şeyi anlatmanın zamanı gelmişti. Gelip arabaya bindim. Ve her şeyi başından anlatmaya başladım.
Kızmadı ama çalışmamı istemediğini biliyordum. Ama ben kardeşimi tanırım, beni kırmaz. Babama da söylemez, biliyordum.
Beni bara bırakıp çıkıştada alacağını söyleyip gitti. Ve yüzüme koca bir öpücük bıraktı. Hemen işimin başına döndüm. Şebnem'de buradaydı. Ve Bay Ego'da. Ama onun olduğu tarafa bakmıyordum.
Dün Kadir'le gördüğüm kız geldi. Yine aynı tavırlar. Bu ne samimiyet ya? Gözlerim doluyordu ama belli etmiyordum.
Nedensiz bir şekilde kıskanıyordum bu çocuğu. Hemde çok. Artık dayanamayıp lavobaya koştum. Lavobaya giden yolun ışıkları bozuk gibiydi. İyi aydınlatmıyordu.
Ve birileri beni kolumdan tutup kendisine çekti. Evet, bu oydu. Kadir. Ne kadar karanlık olsada onu tanırdım. Çünkü hiç kimsede olmayan pahabiçilemez bir kokusu vardı.
"Ne yapıyorsun sen? O çocuk senin sevgilin mi? Niye getiriyorsun onu bu mekana? Birde arabada yüzünden öpmüş. Beni deli etmek mi istiyorsun?" dedi sinirli bir şekilde.
Ne? Ne diyordu bu? Berk buraya yeniden mi gelmişti? Ben nasıl görmedim? Kolumu çekip kurtuldum. Yine tuttu ve çok sıkı sıktığı için canım acıyordu.
"Ne bu tavırlar? Sen trip mi atıyorsun?"
"Senin o kızın yanında ne işin var?"
"Selin mi?" merakla bana baktı. Vaay be adı Selin'miş.
"Her neyse işte!" diye bağırdım.
"Sanane. Sen benim soruma cevap ver!" dedi sinirli bir şekilde.
"Bana ne be!"
"Ben cevap vereyim mi?" diye baktı gözlerime.
"Ver!" dedim ve bende gözlerine baktım.
"Kıskanıyorum tamam mı? Eşekler gibi kıskanıyorum seni. Bırak birinin öpmesini, gözü senin gözüne değse... deli oluyorum!" diye bağırdı.
&&&&&
#Yazardan
Umarım beğenirsiniz. Gelecek bölümde görüşmek üzere ;)
Sizleri Seviyorum ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Hayatım
RomanceHani mucizeler gerçek derler ya. Evet gerçek. Çünkü sarhoş bir adamdan kahraman yaratmak mucize değil de ne? Bu kolayı seçip bir anlığına mutlu olanların değil, zoru seçip ömür boyu mutlu olanların hikayesi. Ve o sarışın kız sarhoş bir adamın hayatı...