❦2

15.5K 693 958
                                    

Ben acemi aktör Park Jimin. Burada, ormanın ortasında gizemli 'Çıplaklar Kabilesi' hakkında bilgi toplamaya geldim. Haber ekibi kamp alanından uzaklaştığında Çıplaklar Kabilesi beni kaçırdı! Ve şimdi bu masum görünüşlü şeytan çocuk benden hoşlandı ve her gün bana sapık şeyler yapıp duruyor!

"Ah...aah! Mmmph! Gel-geliyorum!"

Erkekliğimi diliyle daha da sıkıştırınca dayanamayıp boşaldım ve bacaklarım beni taşımayınca ağacın dibine çöktüm.

Buraya geleli bir ayı geçiyordu. Ona sürekli eve gitmek istiyorum diyordum. O salak da adımı 'eve gitmek istiyorum' sanıyordu.

"Eve gitmek istiyorum?" dedi ağzının kenarından menilerim sızarken.

"Tanrı aşkına" elimi alnıma koyup başımı umutsuzca iki yana salladım. Beni ayağa kaldırınca kurtulmaya çalıştım ama gülümsemesi onu bırakmama engel oluyordu.

Elini kendi erkekliğine götürüp ovalamaya başladı. Ne zaman beni halletse sonra kendi icabına bakardı. Düşündüm... Bir bakıma beni porno olarak mı kullanıyordu? Bu onu tatmin ediyorsa ne ala. Belki de bunun sayesinde popom hala güvendeydi!

Beni kendine dayayıp çıplak bedenlerimizin temas etmesini sağladı. Bir yandan boynumu öpüyor, diğer yandan erkekliğini ovuyor aynı anda da bir kısmını bana sürtüyordu.

"Hiaa! Bana sürtme şunu!" Bacağımdan aşağı bir sıcaklık hissedince başımı hayattan soğumuş bir şekilde onun göğsüne koydum. Kollarını sıkı sıkıya etrafıma doladı.

"Eve gitmek istiyorum! Eve gitmek istiyorum!"

İstemsizce güldüm. Hatta içinde olduğum durumu düşününce geriye çekilip dengemi kaybedene kadar güldüm. Karın kaslarım ağrıyana kadar... Popom yerdeki yapraklarla buluşana kadar...

Gözümden gelen yaşı parmağımla silerken onu fark ettim. Olduğu yerde donakalmıştı. Şaşkın şaşkın beni izliyordu. Gülmeme mi bakıyordu? Pek gülmüyordum sanırım.

Bağdaş kurup kollarımı iki yana açtım ve atlamasına müsaade ettim. Mutluluktan kudurmuş bir köpek misali bana sarılıp her yerimi (HER YERİMİ) öpmeye başladı. Gülerek yeriye doğru uzandım ve onu yanıma çektim. Bir ay öncesinde birisi bana, ormanda tarzan çakması bir çocukla deliler gibi sevişeceğimi söyleseydi, zar zor kurtardığım bakir götümle gülerdim.

Yüzümü ona çevirdim. Aslını düşünürsek... Bana hiç zarar verecek bir şey yapmıyordu. Evet, ilk başta ellerimi ve ayaklarımı bağlamıştı. Ama şimdi özgürlüğümü elime almıştım ve sevgiyle kucaklanıyordum. Kabilenin geri kalanı beni oldukça sıcak karşılamıştı. Hatta oldukça demek hakaret olurdu. Bana adeta aileden gibi davranıyorlardı. Sonra adıma bir çeşit kutlama düzenlediler. Ne olduğunu hala pek anlamdıramasam da bu psikopatı hiç o kadar mutlu görmemiştim.

Gerçi... O hala hayatlarımızı dip dibe yaşamamız konusunda ısrarcı davranıyor, beni yanından bir saniye olsun ayırmıyordu. Hatta bazen yorgun olmadığımı belli etsem de kucağında taşınıyordum.

Birçok kere kaçıp Kore'ye dönmeye çalışmıştım. Ama her seferinde geri getiriliyordum. Annem ve babam beni merak etmiş olmalıydı. Menajerim Jin'in geçirdiği panik ataktan söz etmiyorum bile... Bazen Kore'ye dönebilecek miyim diye düşünüyordum.

Bay Psikopat'la yaşadığımız yerin biraz uzağında harikulade bir şelale ve çiçeklerle çevrili oldukça güzel bir alan vardı. (Burayı çocuklardan oldukça uzakta tutuyorlardı. Bu fikre canı gönülden katılıyordum) Kabiledeki herkes buraya sık sık yıkanmaya geliyordu. İlk gidişimde, karşılaştığım manzara yüzünden girmemekte oldukça ısrar etmiştim. Ama şelale suyu taşıdığı için fikrimi değiştirmem kısa sürmüştü. Aslında bu kadar temiz olmasını beklemiyordum.

Bride Of The Tribe | Jikook (M) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin