YAZGI
Rüzgar esti.
Isının yokluğuyla var olan soğuk saçlarımın arasından geçerek bedenimi usulca sardı.
Rüzgar esti.
Zayıf bedenim alışkın olduğu bir başka titremenin boyunduruğu altına girdiğinde üzerimdeki ince cekete biraz daha sıkı sarıldım. Hava almak ve birazda kafa dağıtmak için sokağa çıktığım için üzerime kalın bir mont almamıştım ve şu an bu kararımın pişmanlığını yaşıyordum. Rüzgar bir kere daha olağanca gücüyle estiğinde gözümün önünde özgürce uçuşan saçlarımı toplamaya çalışarak oturduğum banktan kalktım. Hava daha kararmamış olmasına rağmen etraf fazlasıyla sessizdi.
Ayağımla yerdeki küçük taşlara vura vura ilerleyerek ara sokaklardan birine girdim. Mahalleye yakın olsa da pek bildiğim yerler değildi buralar bu yüzden dikkatle etrafıma bakıyor tam olarak nerede olduğumu çözmeye çalışıyordum. Bakkal Selim'in dükkanı buralarda bir yerlerde olmalıydı. Orayı bulursam ev yolunu da bulmuş olacaktım.
Bir kaç ara sokaktan daha geçip ilerlemeye devam ettiğim sırada yanında yürüdüğüm evlerin birinden garip bir çığlık yükseldi. Durdum ve etrafıma bakındım. Doğru duymuş olmalıydım. Bir insan çığlığıydı. Ne olduğunu anlayabilmek için bir kaç saniye olduğum yerde dikilmeye devam ederken aynı ses bir kere daha kulaklarımda yankılandı.
Endişeyle diğer evlere göz gezdirirken pencereden başını uzatmış korkuyla tam yanımdaki eve bakan bir kadın gördüm. Bir anlık heyecanla elimi kaldırarak dikkatini üzerime çektiğimde birbirine değen bakışlarımız, hızla çekilen perdenin etkisiyle ayrıldı.
Görmezden gelecekti.
İrislerim endişeyle diğer evlerin pencerelerine takıldığında yine aynı tepkiyle karşılaştım. Gerilen kollarımı destek amaçlı duvara yaslarken bu anın gerçek olmamasını diledim.
Biri çığlık atıyor ve bunu duyan, bilen diğer insanlar hiçbir şey yapmıyordu.
Alışkanlık gereği hızla sol elimi ceketimin cebine sokup telefonumu almak istedim fakat yoktu. Evde bırakmıştım.
Ne yapacağımı bilmez bir şekilde olduğum yerde dururken bir kere daha aynı sesi duydum fakat bu sefer o tiz çığlık yerini güçsüz bir haykırışa bıraktı.
Duramadım.
Belki bir şey yapamazdım ama en azından bunu her kim yapıyorsa korkutabilirim düşüncesiyle açık olan kapıdan içeri hızla girdim.
Gergindim.
Bedenim elimde olmayan bir şekilde titrerken kulaklarımda yankılanan o çığlık, yardım talebi, hareket etmem için bedenime yol gösterdi. İlk girdiğim oda boştu. Her yerde kırılmış ve dağılmış eşyalar vardı. Dikkatli bir şekilde bir kaç adım atarak seslerin geldiği yöne ilerlerken ayağına çarpan bira şişesi duraksamama neden oldu. Şişenin dip kısmı kırılmış ve kesici bir hal almıştı. Fazla düşünmeden şişeyi elime aldığımda adımlarımı hızlandırarak koridorun sonundaki odaya ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZGI
Teen Fiction"Vicdanını dinleyip bu olaya karışmamalıydın Asrın, Diğerleri gibi görmezden gelmeliydin" Sözleri bir bıçak kadar keskindi. Suratındaki o durgun, mimiksiz ifade, içimi daha da daraltırken aynı zamanda sarf ettiği sözler altında ezildikçe ezildim. "...