i k i

350 57 78
                                    

Yoongi annesinin söylediklerini ciddi anlamda düşünüyordu. Kelimelerle arası mükemmel değildi belki, ama pek kötü de sayılmazdı. Belki hislerini kelimelere dökerek tam olarak ne hissettiğini anlayabilir ve sonunda Hoseok'a açılabilirdi.

Bir anda aklına gelen fikir Yoongi'yi heyecanlandırmıştı. Mesaj atmayı da deneyebilirdi. Böylece onunla gerçekten konuşuyor gibi olurdu. Hem Hoseok onun numarasını bilmiyordu ne de olsa, denemekten bir zarar gelmezdi.

Annesinin sesiyle düşüncelerinden sıyrılan Yoongi, biraz geç farketmiş olacak ki, annesinin sözlerini yakalayamamıştı.

"Tekrar söyleyebilir misin anne? Dalmıştım da biraz," Yoongi en şirin sesiyle annesine gülümseyerek konuştu. Annesi bu hareketine karşılık gülerek burnunu sıkmıştı.

"Sen yok musun sen! Neyse, dediğim gibi o çocuğu damat istiyorum Yoonie." Annesi net bir şekilde konuştu, ama Yoongi'yi utandırma çabaları kadar net değil.

"Anne!" Yoongi tekrar bir domates oluvermişti aniden, kıpkırmızı, olgunlaşmış bir domates.

"Ne var canım, hem yakışıklı, hem iyi huylu bir çocuk, üstüne üstlük bir de yetenekli. Her anne gibi ben de öyle bir damat isterim tabii ki."

"Damadı genelde kız anneleri ister." Yoongi mırıldandı, hala kıpkırmızıydı.

"Ne yapayım çocuğumun cinsel yönelimini reddedip gelin istiyorum diye ortalığı mı yıkayım? Bazen saçmalıyorsun Yoonie." Yoongi annesinin bu sözleriyle gerçekten son söylediğinin ne kadar anlamsız olduğunu farketti, kendisini kabullenen bir annesi olduğuna sevineceğine saçma sapan şikayet ediyordu. Bulmuştu da bunuyordu resmen.

"Haklısın melek anneciğim. Utanınca saçmalıyorum işte." Yoongi bir melek gülümsemesiyle konuştu, ardından yanağını terketmeyi reddeden hafif kırmızılıkla çorbasını içmeye devam etti.

"Bu yüzden seni utandırıyorum, çok şirin oluyorsun," annesi hafif bir gülümsemeyle konuşuyordu fakat duraksayıp bir kaşık çorba içtikten sonra gülümsemesi buruk bir hal almıştı, "keşke baban da burada olup oğlunun aşık oluşuna tanık olabilseydi. Benden bile daha heyecanlı olurdu şu an." Annesi sözünü bitirdiğinde Yoongi'nin neşesi birazcık sönmüştü, ama çabuk toparlamayı başarabiliyordu neyse ki.

"Olduğu yer her neresiyse oradan bizi izlerken mutlu olduğuna eminim anne." Yüzünde içten bir gülümseme ile söylemişti bunları, elbette o da babasını özlüyordu, ancak biliyordu ki babası onun arkasından üzülmek yerine mutlu olmalarını isterdi.

Yoongi yemeğini bitiren annesine sıkıca sarıldıktan sonra masayı toparlamaya başladı. Bir yandan aklını yeniden mektup veya mesaj yollama konusunda kaptırmıştı. Mektup elbette ki daha romantik ve daha gizemliydi, ama mesajlaşmanında karşılıklı iletişim kurabilme gibi bir artısı vardı. Zor bir seçimdi.

"Bu sefer ne düşünüyorsun?" Annesi merakla Yoongi'ye dönerek sordu.

"Şey, mesaj atmak mı daha mantıklı olur yoksa gizlice mektup vermek mi diye düşündüm de," Yoongi annesine döndü, "sence hangisi daha iyi?"

"Mesajda numarandan kim olduğunu anlamaz mı?" Annesi kafası karışmış bir şekilde sordu.

"Numaramı bilmiyor ki." Yoongi ciddileşmişti, ama öyle bir havası vardı ki, ciddiye alınmak için uğraşan küçük bir çocuktan farkı yoktu şu an. Annesi bu haline kocaman bir tebessümle baktı.

"İkisini de yap o zaman. Kendine takma ad gibi bir şey uydur ve hangisi o an içine siniyorsa onu yaz, küçük bir imzayla mektup da olsa mesaj da olsa aynı kişi olduğunu bilecektir." Sözlerini bitirdiği anda heyecanlanan oğlunun büyüyen gözlerini gülerek izledi.

"Akıllı annem benim be, dünyanın en güzel, en zeki, en mükemmel annesisin sen!" Yoongi annesinin yanağına sulu bir öpücük bırakırken heyecanla ağzı kulaklarına varana dek gülümsedi.

"Abartmayalım beyefendi." Annesi oğlunun yanağını sıkarken gülümsedi. Şu an, tam olarak şimdi, zaman donsa hiç şikayet etmezdi kadın. Oğluyla beraber mutlu olduğu bu anın, hiç bitmemesini isterdi.

Ama her güzel şey gibi, bu an da çok uzun dayanamamıştı.

Annesinin aniden başlayan şiddetli öksürükleriyle telaşa kapılan Yoongi, hafifçe titreyen elleriyle hemen bir bardak su doldurmuş ve ciğerleri sökülüyormuşçasına öksüren annesine götürmüştü.

Annesi geldiği kadar olmasa da hızlı kesilen öksürükleriyle oğlunun getirdiği suyu içmiş ve derin bir nefes almıştı, son zamanlarda bu öksürükler peşini bırakmıyordu, gereğinden fazla rahatsız ettikleri de söylenebilirdi.

Yoongi derin nefesler alan annesine bakarken, istemeyerek de olsa, annesinin şu son aylarda ne kadar çok kilo kaybettiğini farketti. Kabullenmek istesin veya istemesin, annesi gözlerinin önünde eriyordu ve Yoongi'nin bu konuda yapabileceği bir şey yoktu.

Dolan gözlerini son anda farketti Yoongi, annesine belli etmeden yok etti gözyaşlarını. Onu böyle görmek annesini sadece daha çok üzerdi, annesinin onun desteğine ihtiyacı vardı. Yoongi yüzüne bir gülümseme oturtamadı o an, ama en azından hüznünü saklayabilmişti.

Yoongi annesine destek olup onu odasına götürdü ve yatmasına yardımcı oldu, ona bir iyi geceler öpücüğü verdi ve sessizce odayı terketti. Evleri artık karanlık ve sessizdi, her akşam olduğu gibi.

Yoongi o gece gözyaşlarıyla hıçkırıklarını daha fazla tutamadı, ama çok uzaklaşmalarına da izin veremedi. Annesi duymasın diye yastığına hapsetti onları, çoğu zaman yaptığı gibi.

×××

gelecek bölüm romantizm başlıyor arr yuu rediiiii

swan lake // yoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin