3 aydır yeni bölüm yazmadığımı fark ettim. Arkadaşların isteği üzerine geri geldim. Umarım hikayemi beğeniyorsunuzdur,yorum ve votelerinizi bekliyorum.Medyadaki müzikle okuyabilirsiniz
...Ben evime geri döneli yaklaşık 2 ay olmuştu,hala ne içinde gizemli yazıların olduğu ve görevlerim yazılı mektuplar nede bir telefonla görev! Sadece karşı komşum Dilek Hanım o hafta beni merak edip eve ziyarete gelmişti,kendi halinde, yaşlı,dul bir kadındı ama gayet bakımlıydı ve yaşından genç gösteriyordu.Enfes yemekleriyle bazen kapımı çalar misafirimiz olurdu.Gizemle annemiz gibi severdik onu.Gizem son bölümdeydi zaten oda mezun olup şehir dışında işe başlamıştı..Canım arkadaşım benim.Bana hep çok iyi davranmıştır ama sevmediğim tek özelliği eylemlere katılmama engel olmaktı. Onun için yaptıklarım saçmalık geliyordu birde şu anki durumumu bilse çıldırırdı. O şimdi özel bir lisede müzik öğretmenliği yapıyor. Çok güzel bir sesi var hatta sesiyle istediği her erkeği elde edebilir bence. Öyle sesim olmadığı için bazen kıskanmıyo değildim taa ki Yağızla tanışana kadar.O yaralı halime rağmen beni sevebildiyse sesimin kötü olmasının bi önemi yoktu sanırım. Ah Yağız bu kadar kısa sürede sana böylesine derin duygularla nasıl bağlanabildim? Özlemek kelimesini aldığım her nefeste hissedebiliyorum.Buram buram içime çekiyordum yanlızlığımı,sensizliğimi. Genzimi yakıyordu,ağlıyordum yine sonra bu göz yaşları kimin için diye soruyordum kendime.Bazen okadar zaman geçmiş gibi geliyorki hiç tanışmadık ve beyin olmam için beni kaçırmadın gibi.ama yara izlerimi görmem bu düşüncemi aklımdan silmeme yetiyor.Aşk demek bumu peki ama yanımda olman gerekmezmiydi? Ellerimi tutup 'seni seviyorum bak yanındayım ve hiç bırakmayacağım sevgilim' demen gerekmezmiydi? Kavgada edebilirdik belki ama bi öpücükle barışabilirim dayanamamki sana. Söz bi daha ellerimi bırak diyede terslemem, gel ne olur.Hala anlayamadığım bu oyunun içinden çek çıkar beni.Yapamıyorum kimse yok yanımda.Sıradan bir sorun olsaydı samimi olmadığım arkadaşlarıma bile anlatabilirdim. Anlatabilirmde aslında.Ama ya polisi arayıp şikayet ederlerdi yada ne SDY'ye nede bir ajanla aynı ortamda olduğuma inanmayıp delirdiğimi düşünüp deliler hastanesinde elim kolum bağlı bağırıp dururdum,birde ordan kaçırmak zorunda kalırdın beni.Hiç şüphem yok o konuda. Aslında sen geleceksen bu fikride düşünebiliriim.Deli gibi sarılırdım ve nefes alamayıp oracıkta ölürdün.SDY'de ajanlarından birini öldürdüğüm için benide öldürürlerdi...Bu saçma fikrin ancak uykuluyken gelebileceğini anlayıp yavaşça gazetleri sehpaya bıraktım.Gazete sayfalarının azda olsa odaya yayılan hışırtıları bile beni korkutuyordu. Şahini gazetenin kapağında arkasındaki grupla yine eylem girişimindeyken gördüm. Bana gerektiğinde haber verecekti,heycanlıydım ve görevimi anlamış numarası yapıyordum ama işin aslı hala ne yapacağımı bilmiyor bekliyordum.Her zamanki gibi kendi çapımdaki eylemlerime devam edip Genç Ses te köşe yazarlığınamı başlayacaktım yoksa tahmin bile edemediğim tehlıkeli şeylermi bekliyordu beni? Yağızla son görüştüğümüz gün yazarlık yapıp eylemlerime devam edeceğimi sanıyordum ama Şahin o planın ertelendiği yada daha sonra iptal edilieceğini,beklemem gerektiğini defalarca söyledi.Şimdilik yapacak bir şeyim yoktu sanırım,bekliyordum.Bekledikçe zaman zaman korkup vazgeçiyor bazende 'ne olursa olsun SDY'ye ve Yağıza sadık kalacağım' diyip duruyordum.Kararsız bir kızım ben birde son zamanlarda sulu göz oldum. 'Senden beyinmi olur be Eylül, ne aptal kızsın sen öylece oturdun bir ay boyunca aferim'.. kendi kendime söylenip kahkaha atmadan edemiyordum.Sonra gözlerim bi yere odaklanıyor derin düşüncelere doğru dalıyorum.Saatlerce bazen, karnımın açlıktan homurtusuyla bölünüyor düşüncelerim.Zaman zaman Yağızın arabasıyla çarpması sonucunda kafama darbe aldığımdan başım ağırıyor,ağrı kesici almadan uyuyamıyorum.Başımın ağırmadığı zamanlardada uyuyabildiğim söylenemez. Mutfağa yönelip taşmak üzere olan kaynamış suyumla kahve hazırlayıp fincanımla kırmızı koltuğuma doğru yönelip,iyice yayılıp aldım romanımı elime. Gözlerim bir paragrafa takılı kaldı; ''Brad kollarımda son nefesini vermeden önce söylediği sözleri hiç unutamam 'neden ağlıyorsun sevgilim? beni seviyorsan şimdi gülümsemelisin, cennette herkese anlatacağım eşsiz gülüşünü,'hey millet sizin böyle sevgiliniz oldumu?' diyeceğim.Melekleri kıskandıracağım. Ordada rahat durmayacağım sevgilim. Hoşçakal.'' birkaç damla aktı gözümden. Yağız ve Eylülün sonuda böylemi bitecekti? Sanırım aşk her şeye katlanmak demek, aşk sonunu bilmediğin ama sevgilinle sona yürüdüğün için sonu önemsememek,aşk bi hoşçakala tüm anıları sığdırıp veda etmek...
Saatim yoktu ama sabahın ilk ışıkları gözüme saplanıyordu adeta,yinede uyumama engel olamadı,usulca yastığa kafamı yastığa koyup gözlerimi yumdum. Ama hiç beklemediğim bir anda kapıya atılan yumruklar uykumu bi daha gelmemek üzere yolladı!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saatin tik'takları
FantasíaÇok zeki olduğu tahmin edinilen bir kız,bir grup SDY(saklı devlet yolu) ajanları tarafından kaçırlır.Her olayda bir yerlerden saatin tik tak sesleri gelir.Bu düzenli ritimlerin etkisine dayanamaz ve kısa süreli kendinden geçer daha sonrada anlamadığ...