5

219 12 2
                                    

Şarkı bittiğinde Justin'le bakışmalarımız -ki kesinlikle korku doluydu- da sonra ermişti. Şarkıyı muhtemelen 12-13 kez sil baştan söyledikten sonra kulaklığını çıkarmıştı ve o küçük dar alandan çıkmıştı.

"Bir sorun yoktur umarım." Dedi sıkıntıyla şarkı kayıtları ve falan filanlarıyla uğraşan adama. Aynı sıkıntıyla bende yerimden kalktım.

"Hey,şarkıyı beğendin mi?" dedi benim ayaklandığımı görünce.

"Yoruma gerek var mı?" derken kıkırdadım.

"Yani diyeceklerini zaten tahmin ediyorum." Dedi kollarını açıp kendini gösterirken. Koltuktan elime geçen ilk yastığı kafasına fırlattım.

"Peki bu hissederek okuduğun şarkılardan biri miydi?" diye sordum. Aslında neden sorduğumu bende bilmiyordum.

"Nothing Like Us duygulu bir şarkı. Tamamen duygu içerikli. Diğer sorunuzu alabilir miyim lütfen?"

"Bak haberin olsun diye söylüyorum bu röportajımızı twittera atacağım." Dedim dil çıkarttıktan sonra.

Beraber stüdyo çıkışına doğru ilerledik. Ve attığımız ilk adığımda kör olduğumu falan sandım. Cidden öyle olduğumu sandım çünkü şu paparazzilerin flaşları.. BİR SANİYE! Paparazzi mi?

"Barbara acele et." Dedi Justin kolumdan çekiştirirken. Arabaya zar zor binerken en az 1 milyon tane "sevgili misiniz?" sorusu almıştık.

Arabaya bindiğimizde stüdyodaki duygulu Justin yoktu. 

"Siktir. Resmimizi çektiler." Dedi Justin eline telefon alıp arama veya mesaj var mı diye kontrol ederken. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim.

"Ne olacak ki?"

"Nasıl ne olacak Barbara? Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun sen?"

Tüm duygularını sinire teslim etmişti ve sesi olması gerekenden yüksekti. Yani evet,bağırıyordu.

"Yarın Jessica'yla öpüşürken poz verirsiniz olur biter." Dedim bende bağırarak. Kafasını yola çevirdi ve daha hızlı sürmeye başladı. Hani şu yeni bir ortama girdiğinizde elini kolunuzu nereye koyacağınızı bilemediğiniz anlar olur ya? İşte aynen o durumdaydım. Ne konuşsam ne yapsam diye düşünürken çoktan evimin önüne gelmiştik bile. Ve saat henüz erkendi. Arabadan yavaşça indim. Kapıyı kapatmadan önce ona doğru döndüm. Evet,bana bakmıyordu bile.

"Her şey için teşekkür ederim." Dedim ve hızla kapıyı kapadım.

*

Saat 4'e yaklaşıyordu ve benim yaptığım tek şey evde pineklemekti. Pijamalarla oturmuş,en az 4 kutu Hersey's kisses yemiş ve korku filmleri seyretmiştim. Filmden sıkılınca ulusal kanallara bir göz attım ve tahmin edin kim hakkında haber çıkarmışlardı? Justin ve yeni sevgilisi. Yani sözde yeni sevgilisi. Yani ben!

Ben salak salak televizyona bakarken telefonumun bilindik mesaj sesiyle düşüncelerimden kurtuldum ve elime telefonu aldım.

"Haberi gördün mü? Bir şeyler yapmamız lazım. Jessica beni öldürecek. -Justin."

Hala Jessica'yı düşünen bir aptalla boy boy resimlerimiz vardı. Ah,Tanrım. Yardım et.

"Bu arada konuşmamız gereken bir konu var. Hep birlikte. -Justin"

"Ne zaman? -Barbara."

"Birazdan. Evine yaklaştık. -Justin."

Birazdan mı? Jet hızıyla ayağı kalktım ve önce odama çıkıp üstüme bir şeyler geçirdim. Daha sonra da aşağı inip ortalığı biraz topladım. Elimde çikolata çöpleri tam mutfağa gidecekken zil çaldı. Harika zamanlama diye düşünürken gidip kapıyı açtım. İlk içeri giren Bay Bieber oldu. Elimdeki çöpleri eline tutuşturdum. Bana garip garip bakmasına aldırış etmeden kapıyı tutmaya devam ediyordum.Arkadasından Jessica ve Harry girdi. Onların arkasından da Scooter. Kahretsin!

İNTİKAM (fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin