"Her şey tamam mı?"
Kafamı yavaşça çevirip Nayeon unnieye baktım.
"Alt tarafı Jaebum oppalar gelecek. Neden bu kadar panikliyorsun ki unnie?"
Nayeon bana baktı ve iç çekti.
"Çünkü onlar misafir Chaeyoung. Misafir kavramını biliyorsun. Onlara özen göstermemiz gerekiyor."
"Bence tüm günümüzü evi temizlemeye ayırarak yeterince özen gösterdik."
Gözlerini devirdi ve odadan çıktı.
"Onları sevmiyor musun?"
Kafamı hafifçe geriye yasladım ve yanağımı kucağına oturduğum kızın yanağına bastırdım.
"Hayır tam tersi Yugyeom geleceği için mutluyum aslında."
Kıkırdadı ve kucağımdaki ellerimle oynamaya başladı.
"Aranızda bir şeyler var mı?"
Gözlerimi devirdim.
"Saçmalama unnie. Sadece arkadaşız... iyi arkadaş."
"İyi çocuk aslında."
"Evet ve kardeşim sayadığım birisi."
"Sen bilirsin."
Bir süre konuşmadan durduk.
"Oppayla bir gelişme var mı?"
"Konuşuyoruz. Daha henüz bir şey yok."
Buna her ne kadar sevinsem de belli etmedim.
"Senin gibi sevimli ve güzel bir kıza karşı koyamayacağına eminim unnie."
"Umarım Chae..."
"Ooo..!"
İkimiz de gelen sesle kapıya baktı. Tzuyu sırıtarak geldi ve karşımıza oturdu.
"Michaeng severim." dedim ve dirseklerini dizine ellerini de yanaklarına koyup bizi izlemeye başladı. Tzuyu sürekli olarak bize Michaeng diyordu ve bu hoşuna gidiyordu. Aynı şekilde benim de...
"Tzuyu şu an shipper'lık yapacak zaman değil. Gel ve bana yardım et."
Tzuyu bir bana bir Mina'ya baktı daha sonra oflayarak kalktı ve Nayeon'un yanına gitti.
"Sanırım yardım etmeliyiz."
"Sabahtan beri ona ben yardım ediyorum zaten."
Kıkırdadı ve çenesini omuz girintime koydu.
"İşlerimi yaptığın için teşekkür ederim."
Gülümsedim.
"Lafı mı olur?"
"Seni iyi bir dongsaengsin." dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Dongsaeng lafı her ne kadar hoşuma gitmese de öpücük mutlu olmama neden olmuştu.
"Sanırım işin ucundan tutmam lazım biraz." dedi ve kıpırdandı. O hareket edince gitmek istediğini anladım ve kucağından indim. Ayağa kalktı ve bana gülümseyip odadan çıktı.
O gidince gülümsemem daha da büyüdü ve sırıtarak yatağa oturdum. Dizlerimi kendime çekip başımı dizlerime gömdüm ve salak salak sırıtmaya başladım.
Beni her ne kadar kız kardeşten fazlası olarak görmese de ben onu çok daha fazlası olarak görüyordum ve onunla geçirdiğim her saniye beni mutlu ediyordu.
Ben buydum işte...
Umutsuz ama en ufak şeyden mutlu olabilen bir aşık...
***
"Hey Chaeyoung!"
Gelen sesle bakışlarımı Bambam ve Mina'dan Yugyeom'a çevirdim ve gülümsedim.
"Naber?"
"İyidir. Sen?" dedi ve yanıma oturup kolunu koltuğa uzattı.
"Fena sayılmaz işte... standart."
Etrafına baktı ve kulağıma yaklaştı.
"Dedikodu var!"
Söylediği şeyle gülümsedim ve etrafa bir göz atıp kolunu tuttum ve onu odama götürüp kapıyı kapadım.
"Evet?"
Sırıttı ve saçlarımı karıştırdı.
"Seni küçük şeytan!"
"Hey!" dedim ve elini saçlarımdan çektim.
"Çocuk muyum ben?"
"Bilmem ki... yani boyun biraz..."
Gözlerimi devirdim ve kapıya doğru ilerledim.
"Tamam tamam. Kızma." diye söylenirken beni kendine çevirdi.
"Söyleyecek misin artık?"
"Evet evet."
Gözlerimi merakla ona çevirdim.
"Şey... biliyorum beklenmedik bir şey değil ama-"
"Dolandırma da söyle artık."
"Bambam bu gün Mina'ya çıkma teklifi edecek."
Söylediği şeyle olduğum yerde kaldım.
Ne?
Ne?!
"Umm... Bir şey mi oldu?"
Belli etme gerizekalı!
Gözlerimin dolmasını engel olmaya çalışarak gülümsedim.
"Hayır hayır... Sevindim. Mina ondan hoşlanıyordu zaten."
"Değil mi değil mi?"
Sırıttı ve kapıya yöneldi.
"Geliyor musun?"
"Umm... Az sonra."
Bir süre bana anlamsız anlamsız baktı sonra gülümsedi.
"Sen bilirsin." dedi ve çıktı. O çıkınca yatağıma gittim ve dizlerimi karnıma çekip saçlarımı karıştırmaya başladım. Kafamı dizlerime koydum. Birkaç damla göz yaşı akmıştı. Tutmadım ve daha fazlasının akmasına izin verdim.
"Chaeyoung?"
Lanet olsun tam zamanında...
"Chaeyoung iyi misin?" dedi ve yatağa oturdu.
Mina bana karşı hep bir abla gibi davranırdı. Ben gelmeyince yanıma gelmesi gerektiğini falan düşünmüş olmalıydı sanırım.
"Bir şey mi oldu?"
Gülümsemeye çalışarak kafamı kaldırdım.
"Hayır. Yok bir şey."
Bir süre bana baktı daha sonra ellerini yanaklarıma koydu.
"Neden ağladın?" dedi göz yaşlarımı silerken.
"Yugyeom'la kavga falan mı ettiniz yoksa?"
Kafamı hızlıca olumsuz anlamda salladım.
"Ne oldu o zaman?" dedi ve bana daha çok yaklaştı. Gözlerimi başka yerlere bakmamak için gözlerine kenetledim. Gözlerine bakmak bile beni o kadar mutlu ediyordu ki...
"Ş-şey... regl oldum da..." diye fısıldadım. Gülümsedi ve beni kendine çekip göğsüne bastırdı.
"Ah... Bizim küçük Chae'miz." dedi. Gülümsedim ve ellerimi beline sardım.
"Hey Mina!"
Gelen sese rağmen kafamı kaldırmadım.
"Efendim Nayeon unnie?"
"Gelsenize."
"Şu an olmasa."
"Hadi ama." dedi ve kıkırdadı.
Zamanı geldi...
"Pekala." dedi ve ona bakmamı sağladı.
"Gidelim mi? İyi misin?"
Bir süre durdum ve kafamı olumlu anlamda salladım. Gülümsedi ve ayağa kalkıp Nayeon'un peşinden gitti. Ben de derin bir nefes aldım ve içeriye girdim.
Girdiğimde Mark ve Bambam bir şeyler konuşuyordu. Daha sonra Mark kıkırdadı ve Bambam'ı Mina'ya doğru itekledi. Mina şaşırmış gibiydi. Bambam bir süre saçını karıştırdı ve daha sonra birden Mina'nın ellerini kavradı. Mina hâlâ şaşkın şaşkın ona bakıyordu.
"Mina biliyorsun şey..."
Hafifçe öksürdü.
"...biz... yani ben..."
"Senden hoşlanıyor!" diye bağırdı Jackson. O bağırınca Mark onun koluna vurdu. Bambam kızararak Mina'ya döndü.
"E-evet. Şey... benimle çıkar mısın diye soracaktım."
Mina bir süre Bambam'a baktı. Daha sonra gülümsedi ve ellerini yanaklarına koydu.
"Bunu bekliyordum." dedi ve onu kendine çekip dudaklarını onunkilere bastırdı. Herkes bağırıp garip sesler çıkarmaya başladı.
Ben mi..?
Tüm o bağırma ve garip sesler arasında tek duyabildiğim kalbimin kırılma sesiydi...Yeni bir Michaeng hikayesi:)
Umarım hoşunuza gider:)
Yorum yapın lütfen:)
Seviliyonuz:)