Jongdae, çatı katındaki odaya ilk girdiğinde Kaplumbağasını yatağın üzerine koymuş yanına da kendi oturmuştu. Büyük bir odaydı, öyle ki içinde koltuktan buzdolabına kadar her şey vardı. Eh, Jongdae'nin de pek küçük odası olduğu söylenemezdi ama Baekhyun'un olduğu her yer cennet kadar güzeldi. Güzelleştiriyordu.
Baekhyun, onu evinden almış gece vakti bile açık olan minik dükkânda karınlarını doyurmuş, uykularının geldiğini fark ettiklerinde Baekhyun'un evine gelmişlerdi. Şuan saat sabah beşi gösteriyordu ve cidden tüm gece boyunca uyumamışlardı.
"Bir şey içmek ister misin?" Jongdae yatağa küçük geldiği için, ayaklarını rahatça sallarken cevapladı.
"Eh, vişne suyu?" Baekhyun gülümseyerek buzdolabını açtı ve içinden büyük cam sürahiyi çıkartarak bardaklara doldurmaya başladı.
"Sehun ile burada mı takılıyorsunuz?" Baekhyun, doldurmayı bitirdiğinde Jongdae'ye bardağını uzatıp yatağının baş kısmına oturdu.
"Odama ilk giren sensin Papatyam."
"O nasıl oluyor ya?" Jongdae, parmaklarını bardağın etrafına sardı.
"Odama girilmesini pek sevmem. Sen, ilksin." Jongdae bakışlarını bardağa indirirken gülümsüyordu. Baekhyun ile uzun zamandır sevgili sayılmazdı ama aradan haftalar geçmesine rağmen hâlâ utanıyordu.
Vişne suyunu bitirdiğinde ayağa kalkıp, az önce Baekhyun'un temiz bardak aldığı yere kirli bardağını yerleştirip, odanın en ücra köşesinde uyuyan papağana doğru ilerledi. "Çok güzel bir kuş. Hep ilgi görmek istiyormuş. Ona çokça ilgi gösteriyor musun?" Ardından yatağın üzerine yerleştirdiği Kaplumbağasını alıp, Papatya'nın yanında ki komodinin üzerine yerleştirdi.
"Eh, tabii ki." Baekhyun, yatağa iyice uzandı. Artık uykusu gelmişti ve Jongdae'nin bitmek bilmeyen bir enerjisi vardı, daha fazla dayanamayacağını hissediyordu ve gözleri yavaşça kapandı. O sırada, yatağına tırmanan Jongdae, başını Baekhyun'un göğsüne yasladı.
"Baekhyun?" Fısıldadı.
"Hm?" Baekhyun'un yorgunluktan sesi çok kısık çıkmıştı.
"Uyuyacak mısın gerçekten?" Baekhyun, gözleri kapalı olmasına rağmen başını salladı. "Ama ben seninle daha çok vakit geçirmek istiyorum. Uykunu açmamı ister misin?"
Baekhyun kolları arasına Jongdae'yi alıp, sol bacağını küçük oğlanın baldırlarına yerleştirdi ve daha sıkı sararken cevapladı; "Şuan hiçbir şey uykumu açamaz."
Jongdae kıkırdadı, "Emin misin? Bence şimdi açılacak." Ardından , Baekhyun'un kolları izin verdiği sürece yatakta yükselip Baekhyun'un ince dudaklarına kendi kalın dudaklarını yerleştirdi. O an, Baekhyun'un gözleri kocaman açıldı ve sadece dudak teması kuran Jongdae'nin kalınlarına karşılık vererek öpücüğü daha derin ve zevkle dolu kıldı.
Jongdae geri çekildiğinde, Baekhyun güzel bir inleme sunmuştu. "Beğendin mi? Açıldı mı uykun?" Baekhyun, hâlâ kolları arasında olan Jongdae'ye bakışlarını yöneltip parmaklarını çillerinde gezdirdi.
"Keşfetmek istiyorum."
"Neyi?"
"Çillerini." Jongdae utançla gözlerini kaçırdıktan sonra, yatakta oturumuna geldi.
"Keşfet o zaman, ben hazırım." Kollarını iki yana açtı ve Baekhyun'da yatağa oturduğunda, ne yapacağını bilmiyordu.
"Nereden başlamalıyım?" Jongdae omuz silkti.
"Belki de kıyafetlerimi çıkartmalısın?" Baekhyun ilk başta tereddüt etti. Kendisi için asla sorun değildi ama Jongdae'nin çok çabuk utandığını biliyordu. Şimdi de utanacaktı ama her zaman o çillerin hayalini kurmuştu Baekhyun. Şimdi de Jongdae izin verdiği sürece tadına bakacaktı.
Baekhyun, dizlerinin üzerine oturup Jongdae'yi bacaklarından tutarak kendine çekti ve iki yanına yerleştirdi. Jongdae yataktan destek alarak dik durmaya çalışıyordu. Baekhyun, güzel bir göz temasının ardından Jongdae'nin üzerinde ki çizgili bol gömleğinin düğmelerine yerleştirdi ellerini. Yavaş yavaş hepsini açtı ve Jongdae'nin vücudunun bir kısmı gözleri önüne serilmişti. Gömleği çıkarırken, Jongdae'de ona yardım etti ve çilli vücut Baekhyun'un şimdiden zevk dolmasına sebep olmuştu.
Jongdae'nin iki omzunda da çiller serpiştirilmiş gibi duruyordu ve Baekhyun ilk öpücüğü sol omza kondurdu. Yavaş yavaş, hepsini öpmeye çalışırak dudaklarını ilerletirken Jongdae minik minik inlemeler sunuyordu ona.
"Çok güzelsin." Baekhyun sağ omza geçtiğinde söyledi. Jongdae daha fazla yataktan destek alamayacağını fark ettiğinde kollarını Baekhyun'un sırtına sardı. "Daha fazlasını keşfetmeni istiyorum, Baekhyun."
Baekhyun, geri çekildi ve Jongdae'nin burnunu öperken konuştu. "Daha fazlası mı var?" Jongdae hızla başını salladı. Nefesi düzensizleşmişti. Baekhyun'un sırtındaki kollarını çözdü ve başını yatakla buluşturdu. Baekhyun, biraz geri çekildi ve Jongdae'nin dar pantolonun düğmesini ve fermuarını açtıktan sonra bacaklarından sıyırıp fırlattı bir köşeye. Jongdae bacaklarını daha çok ağırdı ve bacaklarının iç kısmını kaplayan, ara sıra da olsa, çiller Baekhyun'un büyük bir "Oh" çekmesine sebep olmuştu.
"Eğer başlarsam, duramam Jongdae." Küçük olan iyice kendinden geçmiş bir halde iki elini Baekhyun'un yanağına yerleştirdi. "Durma."
Baekhyun gülümseyerek yatakta geri kaydı ve Jongdae'nin iç baldırlarındaki çillere ufak öpücükler konduruyor, her öpücüğün sonunda Jongdae'nin nefesi kesiliyordu.
Baekhyun öpmeyi bitirdiğinde, karşısında duran güzelliğin üzerinde ki tek kumaş parçası siyah baksırıydı. Bedenden koparmak için eli lastiğe gittiğinde, Jongdae onu durdurdu.
"Ben, ben utanıyorum Baekhyun. Şey, istemiyorum." Eli, elin üzerindeyken Baekhyun lastiği geri bıraktı ve Jongdae'nin bacakları arasından çıktığında diğeri hızla gömleğine uzandı ve yarım yamalak üzerine geçirdiğinde yorganın altına girdi.
"Papatyam? Ne yapıyorsun?"
"Utanıyorum, Baekhyun. Çok hem de." Baekhyun'un kahkahası Jongdae'nin kulağına iliştiğinde, sinirli bakışları ile çıkmıştı yorganın altından.
"Neden gülüyorsun?"
"Çok sevimlisin." Jongdae güldü ve Baekhyun'un yanına gelmesi için utangaçlığını unutup kollarını kocaman açtı. Baekhyun, başını Jongdae'nin boynuna gömüp kokusunu derin derin içine çekerken beraber uykuya dalmışlardı.
**
Umarım beklentileri karşılayabilmiş, güzel bir final olmuştur.