Jongdae, biraz başının ağrıdığı yalanını söyleyip yemekten kalkmıştı. Tabii abileri olsun, abilerinin nişanlıları olsun,hatta uyuyan anne ve babası hep birlikte kalkmayı teklif etmiş Jongdae bunun gerek olmadığını söyleyip onları geri oturtmuştu.
Sadece içinde neden olduğunu bilmediği bir öfke vardı Baekhyun'a karşı. Sabah dışarıya çıktığını fark ettiğinde de aynı duyguyu hissetmişti.
"Jongdae!" Duyduğu sesle sinirle açtığı arabasının kapısını yine sinirle kapatmıştı. Baekhyun olduğunu tahmin ettiği kişi önünde belirdiğinde, çocuğun neden maskeli balodan fırlamış gibi yüzünde iğrenç bir maske olduğunu merak ediyordu.
"Özür dilerim."
"Bu maske ne?" Jongdae'nin kaşları çatıktı ve her ne kadar sevimli dursa da aynı zamanda korkunçtu. Baekhyun'un kalbini hızla arttıracak derecede.
"Eh, pek de önemli değil." Jongdae ellerini beline koydu ve bir adım öne, Baekhyun'a daha çok yaklaştı.
"Yüzünü görmek istiyorum." Bekledi. Onun maskeyi çıkarmasını bekledi ama Baekhyun kıpırdamıyordu bile.
"Bundan emin değilim Jongdae."
"Ben seninle karşımda maske görmek için buluşalım demedim. Yüzünde gerçekten kocaman bir çil mi var?" Daha sonrasında Bakehyun'un kalbini durduracak güzelliğiyle gülümsedi.
"Eğer karşımda böyle gülersen ben ölürüm. Bir daha yapma." Jongdae, Baekhyun'a daha çok yaklaştı ve elini maskenin üzerinde gezdirdi. Diğeri ise gözlerini kapatıp, olacaklardan korkuyordu birazda.
Jongdae, bir kaç saniyenin sonunda yavaşça maskeyi çıkardı. Neden Baekhyun'un kendisinden kaçtığını anlayabiliyordu ama gereksizdi.
"Nasıl oldu? Çocukken mi?" Yüzünün sol tarafı alnından başlayıp ensesinde biten bir yanık iziyle süslenmişti, Jongdae yavaşça parmaklarını gezdirdi. Diğerinin ise hâlâ gözleri kapalıydı, sanki bir rüyaydı ve hiç uyanmak istemiyordu. Çünkü, Jongdae'nin dokunuşları bir bebeği okşuyor gibiydi.
"Evet, mangalın üzerine düşmüştüm." Jongdae kıkırdayarak parmaklarını çektiğinde, Baekhyun yavaşça ayırdı göz kapağını.
"Yaramaz bir çocukmuşsun, hm?"
Baekhyun bakışlarını ayağına indirerken gülümsüyordu. Bir an Jongdae'nin onu sevmeyeceğini düşünüp acı çekmişti ve bu düşünce onu aşırı tedirgin yapmıştı.
"Bir an bırakacaksın, kaçacaksın sandım."
"Neden? Kötü bir insan mıyım ben?" Baekhyun ellerini olumsuz anlamda aceleyle sallıyordu.
"Hayır, hayır. Sadece, ah bilmiyorum. Kendime güvenim pek yok."
Jongdae başını salladı ve kollarını önünde birleştirip kalçasını arabaya yaslarken, Baekhyun edepsizce kendisine yaslanması istiyordu.
"Peki, bana sürekli kusursuz olduğumu ve bunun beni güzel gösterdiğini söylüyordun. Neden kendine de aynı şeyleri söylemedin?"
Baekhyun'da Jongdae gibi yaptı ve arabaya yaslandı.
"Çünkü sen çok güzelsin. Güzel çocuklar çokça sevilmelidir Jongdae, özellikle senin gibiler. Ben, ben güzel olduğumu düşünmüyorum. Bu yaradan nefret ediyorum."
Jongdae gülümsedi ve yine parmaklarını yaranın üzerinde gezdirdi. "Ben severim onları."
Parmaklar hâlâ yaranın üzerinde gezinirken Baekhyun, Jongdae'nin bileğini tutup yavaşça çekti ve ellerini birleştirdi.
"Böyle karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştim."
"Evet sadece aile yemeğine gelmiştim."
İkisi de gülüştüler. Jongdae'nin güzelliğini Baekhyun herkese duyurmuştu ama şunu atlıyorlardı; Baekhyun aşırı güzeldi; gülüşü, ses tonu, elleri, teni...
Baekhyun gerçekten çok güzeldi ve günün geri kalanında, hatta ailesi aniden onları bastığında bile Jongdae hep aynı şeyi düşünmüştü. Baekhyun çok güzeldi.
**
💕