Sana ne yaptığımdan bahsedeyim geçen zamanda Zamanın geçmediğini anladım lan! ölen, giden biziz Ölümü unuttukça bu dünyada önemli derdimiz Şansa giderken bi veda ettim “döner” mi dersiniz Soluk mavi noktanın küçük ve soğuk bir şehrinde İçim ne yangınlar gördü… Bi yandım bi söndüm… Bütün gücümü kaybettiğimi düşünsem de ayaktayım Ne mutsuz göründüm moruk ne yolumdan döndüm… Kulaklığıma sızan gece karanlık ve puslu Beden kiralık bi kostüm zaman kısa dostum… Konuştukça anladığını sandım ama sustum… Sen olmadan özgür olmak müebbet mapusluk! Birikmişti içim dışım siyah siyah kustum. Yalan, dolan suratlara birer birer küstüm Rüzgar olup kendi içime serin serin estim Sayfalarca yazardım da bi cümleyle kestim Önüme çıkan bütün yokuşlarda “nasip” dedim, yürü! Gönlüm ateşlerde. Git, dokunma. Asitlerin çürür. Yüzeysel bi’ezber için fazla sevdim seni. İyi ki hayatımda yoksun artık basitlerin gülü Kafamdaki parıltılar söndü derinden Bıktım insanların bütün kısır döngülerinden… Gerçek algılarından sahte övgülerinden Geriye umut kaldı ben çıkınca özgüvenimden Yolum senin seçmen için fazla engebeli moruk İşte tam bu yüzden bi zaman sendeledim. Şimdi, gel gelelim. Ben zamanla dengeledim. Benim yıllar önce başardığımı şimdi, sen denedin! Sen caka sattın bense dişlerimi sıktım! Yürüdüğüm bu yollardaki duvarları yıktım Bi çok kişinin hayatında merkezden çıktım ‘Artık hiç bir s**ime yaramayan’ herkesten bıktım!
Doğukan kaymaz..