1

54 6 10
                                    

Öncelikle merhaba! Bir- iki yıldır sürekli hikaye yazmak istiyordum ama bir türlü taslaktan öteye gidemiyordu. Ama bu hikayeden oldukça eminim. Kurgusu çok da farklı diyemeyeceğim ama her yerde gördüğünüz o klişe hikayelerden de değildir sanıyorum... Umarım beni ve hikayemi seversiniz!! Neyse sizi daha fazla tutmak istemem, keyifli okumalar.

30.08.2017

Okumaya başladığınız tarihi bu satıra bırakabilirsiniz. :')

Hazan

Bu devirde öğrenci olmak gerçekten zor iş. Kira, okul masrafı, mutfak ihtiyaçları, kişisel ihtiyaçlar derken hiçbir şeye yetişemez olduk. İki kişilik bir öğrenci evi her ne kadar sakin de olsa, maddi giderlerin normale düşmesi için bir kişiye daha ihtiyaç duyuyorduk.

"Eğer bu hafta içinde yeni bir ev arkadaşı bulamazsak kendimizi ucuz ama sıkıcı yurtlardan birinde bulabiliriz canım dostum."

Haklıydı. Eğer birini bulamazsak muhtemelen kendimizi akşam dokuzda girişe kapatılan bir yurtta bulacaktık, ve emin olun bunu kimse istemezdi.

"Başak sus artık, iki gündür başımın etini yedin."

"Kirayı ödeyemezsek İlhan amcaya da böyle dersin. Adam evden atmakla tehdit ediyor yahu!" Eee ne varmış yani? İlhan amcanın evden atacağını sanmıyordum, bizi severdi, yani ev azından beni.

En sonunda Başak'ı susturup odasına yolladım. Mutfakta biraz oyalanıp kendi odama geçtim. Sonbaharın başlarındaydık ve hava hala soğumadığı için Allah'a şükrediyordum, soğuktan nefret ederdim.

Odamın penceresine koştum. Kedim Lila da odanın içinde beni takip ediyordu. Pencereyi açıp derin bir nefes aldım. Ne zaman üzerimde bir sorumluluk olduğunu hissetsem sıkıntıya düşüyordum. Benim vurdumduymaz tavrım yüzünden arkadaşım da evden gitmek zorunda kalabilirdi. Belki bu kadar vurdumduymaz olmasam ve ev arkadaşı bulmak için uğraşsam birini bulabilirdim ama bir kişiyle daha aynı evi paylaşabilir miydim bilmiyorum.

Başakla çok eskiden arkadaş olduğumuzdan onunla aynı evde yaşamak sorun olmuyordu ama tanımadığım bir başkasıyla evimi paylaşmak mı? Almayayım.

..

Lila'nın üstüme çıkıp beni uyandırmasıyla uyandım. Sıcak yatağımdan kalkıp okula gitmek zor geliyordu. Zaten okulda pek arkadaşım olduğu da söylenemezdi, genelde derslere girip çıkar ve eve geri gelirdim.

Giyinip elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltı hazırlaması için Başak'ı uyandırdım. Bugün sıra ondaydı.

Kahvaltı masasına oturup Başak'ın yaptığı omleti isteksizce yerken Başak uyandığından beri ilk defa konuştu, genelde sabahları onu pek konuşturamazdınız.

"Ne oldu beğenmedin mi omleti?"

Kısa bir an ne dediğini bile algılayamadım. "Ne, bana mı diyorsun?"

"Yok Lila'ya soruyorum Hazan(!)"

Kafam oldukça dağınıktı. Bir kaç uygun yurt araştırmam gerekiyordu ve son derece huzursuzdum. İlhan amca evden atmasa bile zorla duramazdık ya, önünde sonunda evden çıkmak zorunda kalacaktık. Başak'la yaşamaya bile zorla alışmışken yurtta ne yapardım bilemiyordum.

"Kusura bakma, dalgınım. Ben en iyisi okula gideyim," diyip masadan kalktım. Küçük bir çanta ve şarjdaki telefonumu alıp çıktım.

Okula gittiğimde derse biraz geç kalmıştım. Koşarak derse girip herhangi bir yere oturdum. Zaten dersi pek dinlediğim söylenemezdi. Kafamı kaldırıp etrafıma bakındım. Bir kaç sıra önümde Ali oturuyordu. Telefonumu alıp Ali'ye mesaj attım. Fazla yakın olmasak da tek tük olan arkadaşlarımdan biriydi.

H: Çıkışta işin var mı?

Anında cevap geldi. Şaşırmamıştım. Telefon her an elindeydi zaten.

A: Bir dakika inanmıyorum. Sen bana çıkışta işim olup olmadığını mı soruyorsun? Aman Allahım, dünyanın sonu.

Mesajın sonuna da şaşıran maymun emojisi koymayı unutmadı tabii ki. Sevmediğim ne varsa hepsi ondaydı ama hala nasıl arkadaş olduğumuz hakkında bir fikrim yoktu.

H: İşin var mı yok mu söyle işte. Ben de insan olduğum için sıkılıyorum ya hani, hatırlatayım.

A: Pekala, işim yok çiçeğim. Nereye istersen gidebiliriz. Yanında Başak hanımı getirme yeter.

Sinsice sırıtıp telefonumu sıraya koydum. Tabii ki de getirecektim. Eğlencenin tadı kalabalıkla çıkardı öyle değil mi?

Bir süre sonra mesaja cevap vermediğimi fark eden Ali telefonumu mesaj yağmuruna tutmuştu.

A: Hazan?

A: Onu getirmeyeceğini söyle.

A: Çok kötüsün!

Sinsi sırıtmama devam ederek sinirden kuduran Ali'ye baktım. Bana öldürecekmiş gibi bakıyordu.

Ali'nin Başak'ı istememesinin nedeni geçen hafta çöpe su şişesi atarken yanlışlıkla herkesin içinde Başak'ın kafasına atmasıydı. Başak onu öyle bir korkutmuştu ki Aliş bir haftadır ondan kaçıyordu.

Ders bittikten sonra Başak'ı da alıp bir kafeye oturduk. Başak'ın öldürücü bakışları ve Ali'nin korkmuş bakışları dışında eğlenceli vakit geçirmiştik.

"Hazan hadi kalkalım yoksa ben bu salağı geberteceğim!" Masada öne doğru atılıp Aliş'in yakasına yapışmakta olan Başak'ı tuttum.

"Kaç Aliş, kaç!" Ali hala suratıma bön bön bakıyordu. "Ne bakıyorsun Ali kaçsana!"

En sonunda Ali koşarak kasaya gidip kasadaki görevliye bir miktar para uzattı. "Hazan'ım seninkileri de ödedim. Yanındakine söyle kendisi ödesin!"

Ali'nin bu davranışını pek sevmezdim. Sanki erkekler hesap ödemek zorundaymış gibi.. Neden hep onlara bırakılıyordu ki? Ali'yi defalarca uyarmama rağmen hala benimkini de ödemeye devam ediyordu. Ama kararlıydım, bir gün beni anlayıp sözde 'centilmenlik' ten vazgeçecekti.

Ali kafenin kapısından çıkınca sakinleşen Başak'ı serbest bıraktım.

Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra aklına bir şey gelmiş gibi heyecanlandı. "Aklından ne geçiyor?"

Birden bağırdı. "Sanırım ev arkadaşımızı bulduk!"

Kocaman bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Kim olduğunu sormaya korkuyordum. Umarım o tırnağı kırılınca biri ölmüş gibi davranan tiki kızlardan değildir.

Devam et der gibi sordum. "..evet?"

Birden yüzü düştü.

"Ama senin kabul edeceğini pek sanmıyorum Hazan. O bir erkek."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 30, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Öğrenci Evi Meselesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin