ass

1.1K 121 48
                                    

Bu bölümü yazarken aşırı eğlendim kdkfkfjf Umarım siz de okurken eğlenirsiniz~

"Biraz sol. Şimdi azıcık sağ. Bekle... Biraz daha sol." Hışımla öne atıldı Yoongi. "Sana sol diyorum!"

"Sola çeviriyorum zaten!" diye bağırdı Jungkook. Kızın televizyon sehpasının arkasına geçmiş, onun talimatlarıyla televizyon açısını ayarlamaya çalışıyordu.

"Benim solum, gerizekalı!"

Jungkook, derin bir nefes vererek kızın dediğini yaptı. "Milim milim ayarlamak zorunda mıyız? Bence gayet iyi izleyebilirsin şu an."

Yoongi ince dudaklarını büzdükten sonra kafasını yana eğerek televizyona kısa bir göz attı. "Tamam, iyi. Kalsın böyle." Jungkook, bitkin bir şekilde kendini kanepeye bıraktığında nefeslerini düzenlemeye çalışıyordu, yorgundu. Kızın evine geldiğinden beri iş yapıyordu çünkü. Birçok iş. Buna cam silmek dahil.

"Bu arada noonanla saygı ifadeleri olmadan konuştuğunu fark etmedim sanma, tavşancık." Oturduğu koltuğun üzerindeki meyve tabağına uzanarak bir üzüm aldı ve üzümü ağzı içerisinde yuvarladı. Eve gelince üstünü değiştirmişti. Altına dar bir kot pantolon, pantolonun üstüne de pembe bir tişört giymişti. Spice Girls tişörtü. Milattan kalma bir şeye benziyordu. Her an toz bezi olarak değerlendirilebilirdi. Kızın özenli giyiminin aksine Jungkook'un üstünde hala üniforması vardı. Beyaz gömleğinin üstten bir - iki düğmesi açılmıştı, etekleri pantolonunun içinden kurtulmak istercesine dışarı çıkmıştı.

"Hadi kalk da bana masaj yap. Masaj yapma vaadiyle beni kandırıp evime geldin ama şimdi orada uyukluyorsun." Sesi alaycıydı.

"Noona..." diye mırıldandı Jungkook. "Masaj hariç her şeyi yaptım ama."
Sesi yorgundu ve çatallanmıştı. Yerinden kalkacak hali yoktu.

"Aigoo, ben karışmam! Hadi!"

Jungkook, yattığı yerden sıçrayıp kızın karşısında diz çöktü. O sırada dudaklarını bükmüş, yalandan gözlerini sulandırmıştı. Oyunculuk yeteneğinin iyi olduğu söylenebilirdi.
"Lütfen noona, biraz dinleneyim bari~" dedi aegyo yaparak. Yoongi çocuğun bu haline acımasızca sırıtmıştı. " Biliyor musun, şu anda aşırı sevimsiz duruyorsun. Gözlerime eziyet çektirdiğin ceza olarak yemek de yapacaksın."

"YAH!" Dizlerini zeminden ayırıp ayağa kalktı. Jungkook'un hareketliliğine karşın Yoongi oturduğu yerde ayaklarını uzatarak yayılıyordu.

"Bu haksızlık! Gidiyorum ben!" Okul ceketini kanepenin üstünden alıp hiddetle kapıya yürüdü. Birkaç saniye gözden kaybolmasının sonrasında usulca geri dönmüştü. "Noona~" diye mırıldanarak uzattı son harfi. Duvarın arkasından bakıyordu ve yalnızca saçlarıyla gözleri görünüyordu.
"Tam bir ergensin Jungkook." diye homurdandı Yoongi. Çocuk, kızın ona sinirli olmadığını görünce gülerek içeri girdi. Elbette gitmeyecekti. Ondan deli gibi hoşlanıyordu ve elinde böyle bir fırsat varken kaybedemezdi. "Senin ergeninim." diyerek kızın yanına zıpladı.
Yoongi suratını buruşturarak öğürme sesi çıkarmıştı. "Yılışık." Her ne kadar belli etmese de çocuğun, etrafında dört dönmesinden hoşlanıyordu.

"Spice Girls sever misin?" Jungkook konu açmak istemişti ve aklına gelen ilk şey buydu. "Hayır..." dedi kız. "...sevmiyorum ama o grubun tişörtünü giyiyorum, malım ya ben." Sesi alay doluydu.

"Her şeye kızıyorsun..." Kafasını öne eğmişti. Yoongi, elini oğlanın saçlarına attıktan sonra saç tutamlarını karıştırdı. Bu yaptığı elbette onu sevmek veya başını okşayıp merhamet göstermek değildi. Eline meyve bulaşmıştı ve elini çocuğun kafasına siliyordu, o kadar.

"Sen hangi grupları seversin?" diye sordu sinsice gülerken. Ellerini çaktırmadan temizlediği için mutluydu. "The Fray." dedi Jungkook. Kızın gözlerinin içine bakıyordu. "Vay be." diye karşılık verdi kız, hayretle. "Daha çok twinkle twinkle little star dinleyen biri gibi duruyordun." Jungkook, kendini geri çekti. "Hiçte bile."

Arada oluşan birkaç dakikalık sessizlikte Yoongi televizyon izlemişti. Jungkook ise kedi gibi kıvrılmıştı yanına. "Benimle takıldığın için çok şanslısın." dedi kıza. "Neden?" Yoongi ciddi bir ifadeyle sormuştu.
"Çünkü Bangtan'ın en yakışıklısı benim." dedi gülümserken.

Kız, uzandığı yerde hafifçe doğruldu. "Senin geniş omuzlu ve melek suratlı Jin hyungundan haberin yok galiba?" Gözlerini tavana dikip hayal kurarmış gibi baktı. "Meleğe benziyor."

"Aslına bakarsan Jin hyung bana pek benzemiyor."

"Buradan senin melek olduğunu mu çıkartmam gerek?"

"Bilmem."

Jungkook oturduğu yerden kalktı. "Ben tuvalete gideceğim."

O, tuvalete giderken Yoongi eline muz almıştı ve kabuğunu yarıya kadar sıyırdıktan sonra tepesinden bir ısırık kapmıştı.

Aniden "Noona, odana giriyorum!" diye seslendi içeriden. Bunu duyan Yoongi apar topar yerinden kalkmıştı. Çocuğun odaya girmesi demek, kendisinin ifşalanması demekti.
"Hayır!" diye bağırdı avazı çıktığı kadar. Ama Jungkook çoktan odanın kapısını açmıştı. Nefes nefese çocuğun arkasından içeri daldı. Jungkook o sırada etrafı inceliyordu. Yoongi'nin peruklarından birinin ucunu görünce ağzını araladı. "Aa, bu saç mı?" dedi peruğun ucunun göründüğü dolaba doğru yürürken.

"Sakın o dolabı açma!"

Yoongi, çocuğu durduramayınca hışımla elindeki muzun kabuğunu soydu ve çocuğun önüne attı. Ne olduğunu anlamayan Jungkook çoktan kabuğa basıp yeri boylamıştı.

"POPOM!" diye bağırdı. Çığlığı tüm evi inletmişti.  "NOONA, POPOM KOPTU GALİBA."

Yoongi Noona | BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin