Kafeye neredeyse yarım saat önceden gelmiştim, heyecanlandığımdan değildi tabiki de. Çalıştığım şirkete çok yakın olduğu için.. kimi kandırıyorum ki? Gerçekten de heyecan üstü merak ile işten çıkar çıkmaz buraya gelmiştim.
Gözlerimin altında morluk ya da çizgi olmadığını ümit ediyordum, karşısına o şekilde çıkmak istemezdim.
Onu bekleyene kadar etrafa ve kafenin tavanlarına bakınmıştım; ortama yoğun bir şekilde kırmızı ve pembe hakimdi, kırmızının ateşi, pembe tonlarının masumluğu ile içeriye huzur veren bir hava katmıştı.
İlk defa karşılaştığımız mekanın renkli haliydi. Duvarlarda ve tavanda siyah beyaz kadın fotoğrafları vardı, muhtemelen eski ünlü sanatçılardı, eskilerle pek aram olduğu söylenemezdi.
Etraf bittiği an gözlerimi girişe çevirdiğim zaman, onun boynuna sardığı atkıyı gülümseyerek çıkarıp, ceketle birlikte görevliye verdiğini görmüştüm.
Görevli önünde saygı ile eğilmiş, Hoseok ise kibar bir jest ile elini omzuna koyup teşekkür etmişti, uzaktan sadece bunu seçebilmiştim. Sanırım, doğuştan asildi.
Yaklaştıkça, burnuma da yoğun bir vanilya kokusu dolmaya başlıyordu; uzaktan sadece hoş gelen bu koku, yakınına geldiğiniz zaman sarhoş edecek güçteydi.
"Merhaba, Taehyung." Gülümseyerek karşımdaki sandalyeye yerleşmişti, ve ben ise ağzımdaki büyüyü çekip kilidini açmak istiyordum. Gülümseyişine bir "Oh.." ile karşılık verince, Hoseok bu sefer ufak bir gülüş sunmuştu. Gülüşü, gözleri yüzümde dolaşınca hafif hüzünlü bir ifadeye bürünmüştü. "Gözlerinin altında çizgiler var, işte bu kadar yorulmuş olacağını bilseydim, inan ki eve gidip dinlenmeni-"
Sözünü dinlemiyordum, geldiği iki dakikalık zaman diliminde aklımda kalan ve söylemek istediğim şeyi söyledim. "Gülünce gözlerin kısılıyor. Bu çok.." Tatlı derdim ama, karanlık bir gecede tanışan iki yabancı olarak, ilk görüşmemizde aşırı kaçabilirdi. "Bu çok hoş." Boğazımı temizleyip hafifçe tebessüm etmiştim. "Asil hareketlerine zarafet katıyor."
Az iltifat aldığını sanmıyordum, ama buna rağmen bakışlarını yere indirip gülerken yüzünün farklı bir renk aldığını anlayabilmiştim.
"İkimiz için de espresso isteyeceğim. İtiraz etme Kim Taehyung, ben ısmarlayacağım; bu hem yorgun bir şekilde gelmen için özür ve güzel iltifatların için bir teşekkür olacak. Yanına çikolatalı pasta da istemeliyiz ve ben az önce sesli düşündüm değil mi?"
Nefes almadan heyecanlı bir şekilde konuşması, zarif hareketlerine katılan tezcanlılık, çok hoşuma gitmiş ve vücudumda akan kanın daha hızlı dolaştığını hissetmişti.
"Hoseok, arada nefes almayı denemelisin. Ve tanışıyor isek adımızdan daha fazlasını bilmemiz gerekir."
Tam bu sırada işaret parmağını kaldırmış bir şeyler söyleyecek iken, ilgisi sipariş için gelen garsona yönelmişti. O da girişte karşılayan görevli gibi, aşırı bir şekilde saygı gösteriyordu. Yüzümdeki şaşkın ifadeyi görmüş olan Hoseok, garson gidince dalmış olduğumdan dolayı dikkatimi çekmek için bir elini elimin üstüne koymuştu.
Gözlerim ona dönünce, bakışlarım elimin üstündeki eline gitmişti ve öksürüyor numarası yaparak elini geri çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strangers in the night; [vhope]
FanficGözlerindeki bir şey çok çekiciydi Gülüşündeki bir şey çok heyecan vericiydi Kalbimdeki bir şey sana sahip olmamı söyledi İki yalnız yabancı, bir gece vakti ● [İlhamı Frank Sinatra ve Strangers In The Night şarkısındaki duygularda gizl...