*Mukaderat: Arapça kökenli olan kelimemiz, yazgı ve kader anlamlarına gelmektedir. Takdir kelimesinden türetilmiş olan kelime, kader kelimesinin anlamında olduğu gibi, meydana gelmesi kaçınılmaz olan durumları ifade eder. Diyecek başka bir söz kalmadığında sığınılan kelime de diyebilirz.
"Bu, bu olabilir mi? O olabilir mi? Onu mu seçti? Peki niye?"dedi ilk kadın.
Uzun bir sessizlikten sonra iki kadında yaşlı adama dönüp uzunca baktılar sanki mantıklı bir cevap bekliyolarmışcasına. Yaşlı adam üstündeki baskıdan rahatsız olmuştu.
"Bilmiyorum, bende bilmiyorum bir nedeni olmalı ama bulamıyorum üstüme gelmeyin zaten kafam karışık ama bildiğim bir şey varsa o da bu genç hanımın hayatının artık eskisi gibi olmayacağıdır."diye yanıtladı yaşlı adam."Bunu Yüce Mecliste tartışırız ne yapılması gerektiğini orda karar veririz diğerleri olmadan fevri kararlar vermek olumsuzluklara yol açabilir onlarında fikirlerini almalıyız"diye karşılık verdi ikinci kadın.
"Diğerlerinin ne dediği kimin umrunda bu kız dünyayı değiştirebilir ona anlatmalıyız ve derhal savaş eğitimlerine başlamalıyız."diye yanıtladı ilk kadın.
"Bu kız doğru kişi mi? onu bile bilmiyoruz."dedi ikinci kadın.
"Gül Hatun haklı bu kız Yüce Mecliste konuşulmalı ve doğru kişi olduğuna emin olmak için testlere tabi tutulmalıdır."dedi yaşlı adam.
"Teşekkür ederim Alas Han."diye dönütte bulundu Gül Hatun.
"Peki diyelim ki bu kız o kehanetteki kız değil bence öyle hemen eğitmeye başlayalım derim fakat hadi diyelim ki değil mecliste veya testlerde bizi öğrencek o zaman napcanız çok merak ediyorum."dedi ilk kadın.
"Pufff!"sanki sihir yapıyormuşcasına parmaklarını kadının kafasının yanında şıklatıverdi Alas Han.
"O zaman bizde hafızasını siliveririz bu kadar basit Satı Hatun, karşında bilge ve yetenekli bir şamanın olduğunu unuttun sanırım."
"Kızı bağlamak hiç hoş olmadı bizim yanlış bir şey yaptığımızı düşüncek."dedi Satı Hatun.
"Fakat diğer türlüde kaçabilirdi bizim deli olduğumuzu düşünebilirdi o zaman işimiz daha zor olurdu inan bana."diye yineledi Alas Han.Onlar aralarında konuşurken Zeynep yavaştan ayılıyordu.
"Kim var orda? Burası neresi? Sesimi duyan yok mu? Burdayım heeeyyyy niye bağlıyım ben, neden kimse bana yardım etmiyor? Ağlamak istiyorum. Heyy bana yardım edin nolur lütfen bana yardım edin beni çözün lütfen heeeeyyyyy!"
"Seçilen kişi görevi yapmalı, hayatı pahasına bunu yapmalı, gerçek güç içinde yatıyor, gücünü bulmalı,hemen bulmalı dünyanın sonu gelmeden!"diye yankılanan uğultular duyuyordu Zeynep etrafına bakınıyor fakat ilerdeki 3 silüetten başka birşey göremiyor.
"Bu seste neyin nesi Allah kahretmesin ben neyin içine düştüm heeeyy çözün beni!"
"Zeynep aşkım uyan aşkım."
"Hey kimse yok mu? Heyy." diye mırıldanıyordu Zeynep.
"Zeynep aşkım hadi kalk bebeğim kabus görüyorsun uyan bebeğim."
Büyük bir çığlıkla "HAYIIRRRR!" Diye kan ter içinde yataktan fırladı Zeynep. Türkan Zeynep'e sarıldı.
"Geçti canım arkadaşım geçti sadece kötü bir rüyaydı o kadar."
"Türkan bu hafta bu 9. Kez oluyor ve hep aynı olaylar hep aynı senaryo."
"Aşkım anlatsana bir daha şu rüyayı tam olarak ne oluyordu?"
"Türkan çok acıktım ve tuvalete gitmem gerekiyor ben tuvaletteyken sen sofrayı hazırlasan ve beraber kahvaltımızı yapsak kahvaltıdan sonra söz anlatcam."
"Bunu diyeceğini tahmin ettim sofra hazır seni bekliyor hadi kalk yataktanda hemen tuvalete gir süprizin soğumasın."
"Yoksa!"
"Evet tatlım en sevdiğin şeyi yaptım bu dünyada herkes Zeynep Hanımın "BOYOZ" sevdiğini bilir(!)."
"Ya! sen dünyanın en tatlı arkadaşımısın ya!"
"Neyse hadi oyalanma çabuk gir tuvalete de senin şu rüyan hakında bir konuşalım."
"Tamam tamam hemen giriyorum bak süre tut 1.5 dakika içinde gelcem."
"Süreniz şuan başladı hanımefendi."
Zeynep Türkan'ın lafını bitirmesini beklemeden çoktan yataktan fırlayıp tuvaletin yolunu tutmuştu tabi boyoz soğumaya gelmez.
"35" diye hatırlatmada bulunurken Türkan içerden Zeynep'in bağırması duyuldu:
- İzmiiirrrrr!
Türkan içinden"deli kız" deyip masumca güldü.
"Son 10 saniye Zeynepcim süren doluyor bu sefer ben kazanıcam."
Türkan bunu der demez Zeynep yanında bitiverir.
"Tatlım sen en son ne diyordun." Diyerek Türkan'ın yanağından bir makas alır ve soluk soluğa kahvaltı masasına doğru yol alır.. . .
"Tatlım çayını tazeleyim mi?"
"Olur valla çok iyi olur."deyip çay bardağını Türkan'a doğru uzattı Zeynep.
"Eee anlat bakalım!"
"Tamam kız sakin ol anlatcam önce çayımdan bir yudum daha alayım." Der ve çayından bir yudum alır ardından cümlesine başlar.
"Birkaç fısıltıyla uyanıyorum böyle mağara gibi bir yerdeyim tamam mı? İçerisi soğuk üşüyorum elerimle kolarımı ısıtmaya yelteniyorum fakat yapamıyorum ellerimi bağlamışlar ilerde 3 kişi aralarında fısıltıyla konuşuyor yardım istiyorum neyse bağırıyorum bunlara yardım edin diye fakat duymuyolar beni ondan sonra o konuşmaları duyuyorum birden fazla kişi beynimin içindeler ve konuşuyolar gücü bulmalı mı? seçilmiş kişi mi ne? öyle birşey zırvalıyorlar sonra kanter içinde uyanıyorum bunu zaten biliyorsun Türkan niye defalarca kez bana anlattırıyorsun bildiğim herşeyi söylüyorum."
"Ama hayatım ben belki yeni bir şey hatırlarsın diye şey ettiydim."
"Tamam canım seni anlıyorum bana yardım etmek istiyorsun fakat bu kadarını hatırlıyorum çok geç oldu benim artık çıkmam lazım gidip hazırlanayım."
"Tamam o vakit bende hazırlanayım malum pastane benim hamarat ellerimi bekler."