Dae, uyandığında sıcacık yatağındaydı ve tezek kokmuyordu. Üstündeki gecelikler tertemizdi ve odası da bıraktığı gibiydi. Uykusunu almış olması baya tuhaftı ve başı önceki gibi ağrımıyordu. Baek'i canlı bildiğindendir belki de bu rahatlık.
Dae, uyandığında Baek'i görmek istiyordu aslında. Dün onu görememişti. Sadece sesini duymuştu ama yaşıyor olması bile Dae'ye yetiyordu.
Şu geçirdiği son beş ay ona zehir gibi gelmişti. Baek'i bekleyerek geçirmişti bütün zamanını. Okuldaki gönüllü eğitimciliği ertelemişti. Hem yorgun hem de kin doluydu. O mektupları yazan her kimse onu öldürmek istiyordu. Şu beş ayda yaşadığı bütün şeyleri ona yaşatmak istiyordu. Onun sevdiği kişiyi elinden alıp işkence etmek istiyordu. Bilmediği tek şey, mektubu yazan kişi, Dae'yi seviyordu.
Bütün düşüncelerinden sıyıran şey ise, büyük bir gürültüyle kırılan camın sesiydi. Gözlerini kapatıp önce ne olduğunu anlamaya çalıştı. Etrafına bakınıp, yorganı üstünden atarak cama koştu. Kimsecikler olmasa da, evine bir armağan bıraktığı kesindi. Yere düşen cam parçalarının arasında taşa sarılmış bir kağıt parçası gördü. Sakince alıp, yırtmadan açmayı diledi.
''Rüyaydı, Dae'm.''