Vakit geç olmaya başladıkça ,gelenlerin sayısı yavaş yavaş azalmıştı. Bir süre sonra artık iyice azalmış ,tek tük insanlar vardı mekanda. Meşhur köşemizin, meşhur ,insanları da gitmek için toplanmaya başladılar. Başak çantasını aldı ve boynuna geçirdi. "Biz ne zaman gidiyoruz abla? Çok Yorgun'um uyumak istiyorum!" Diyen başak'a cevap verdim "Başak yeter gidicez işte , ne istiyorsun daha?" Dediğim anda suratını astı. "Madem öyle,ben arabanın oraya gidiyorum." Diyerek lafımı dinlemeden dışarı çıkmıştı. Bihter kaşlarını çattı "bu ne böyle olmaz ki böyle." Dediğinde başımı salladım. "Laf dinlemiyor ki!" Derken cam kırıkları sesi ile başağın çığlıkları ard arda yükseldi. Hepimiz ,bir hışımla dışarı çıktık. On dan fazla kişi ,önümüzde duruyordu. Kardeşim yere düşmüş kolunu tutuyordu. Aralarından biri bir iki adım yürüdü. "Parti var dediler geldik hediyemiz de bu seferlik böyle olsun dedik nasıl?" Dediğinde kardeşimin yanına koştum, eğildim ve onu kaldırmaya çalışıyordum. Tolga'nın sesi yükseldi ve dikkatleri üstüne topladı. "Köpeklerini sal da nasıl eğitmişsin görelim." Dediği anda iki adım önde duran çocuk Hızla yanına gitti ve suratının ortasına bir yumruk indirdi. Kızların çığlıkları kavgaya engel değildi. Sarışının kolundan çıkan çocuk Tolga'nın üstündeki çocuğa tekme savurdu. Başağı kaldırdım ve o tarafa doğru yürümeye başladık. Bihter "durun yapmayın!" Diye bağırırken kimse onu dinlemiyordu. Karşı gurup Tolgalara sert bir çıkış yaparak saldırmaya başladılar. Kavga iyice büyümüştü durdurulması imkansız gibiydi. Tolga ayağa kalktı ve ilk konuşan çocuğu sert bir şekilde tekmelemeye devam ediyordu. Bağrış sesleri kulakları inletiyordu, korku ve endişe ile onları izlerken, çocuğun onlardan biraz uzaklaştığını fark ettim. Karşı taraftakilerin ellerinde sopalar vardı. Biraz daha kalabalık oldukları için ,bu işin sonu daha kötü yerlere gidebilirdi. Ama bu Onlara engel değildi.Tolga'nın arkadaşları karşı tarafa nefes aldırmıyordu. Onlardan uzaklaşan çocuk cebinden çıkardığı bıçağı gördüğümde ,elim ayağım boşalmıştı. Kalabalık arasına Hızla yürüyordu. Birine saplamak için kendini hazırlıyor gibi gözüküyordu. Şok olmuş bir vaziyette ayağıma eğildim ve ayakkabımı çıkardım. Hızla elinde bıçak olan çocuğa koştum ve ayakkabımın topuklu tarafını kafasına indirdim. O esnada yan tarafımdan gelen bir çocuk tüm kuvveti ile omuzlarımdan geriye doğru ittiği anda geri geri tökezlemem ile bir şeye çarparak duraksadım arkamda olan şey durdurmuştu beni . Bu o çocuktu öfkeden kararan gözleri bana bakıyordu terlemişti ve azda olsa yüzü çizilmişti. Burnundan soluyordu nefesi yüzüme Hızla çarparken ne yapacağımı bilemedim. Kısa bir süre öyle kaldık ,Beni köşeye çekti ve kavgaya devam etmek için aralara daldı. O sırada gözlerim karşımda duran çakma sarışını buldu. Beni öldürecek derecede bakıyordu. Gözlerimi kaçırdım ve Bihter'in yanına gidecekken kolumu bir şey kavradı ve Hızla beni geri çekti. Çakma sarışınımızdı bu eli öfkeden titriyordu. Kolumu çıkaracak derecede sıkı tutuyordu. Kavga nedeni ile kimse bizi görmüyordu. Hafif tebessüm etti ve gözlerime baktı yanındaki kızlar da yanında toplandı. Kolumu tutup beni biraz kendine çekti. "Ayağını denk almanı tavsiye ederim hızlı koşma düşersin." Dediğinde kaşalarımı kolum acıdığı içim çattım ve yüzüne ondan tiksiniyormuşum gibi baktım. "Benim ayağım denk hızlı koşan da sensin çelme olur ayağına takılırım bu nedenle yavaş ol ve kolumu bırak!" Dediğimde daha fazla sıktı "bu lafını unutma!" Dediğinde kolumu saldı ve hafif bir şekilde beni geri itti "kolumu tuttum ve gülümsedim "unutmam!" Dediğim anda Bihter ve diğer kızların çığlıkları yükselmişti. O tarafa baktığımda şoka uğramıştım Tolga karşı taraftaki birinin boğazını sıkıyordu. Nefes alamayan çocuk kıpkırmızı olmuştu. Daha sonra boğazını tuttuğu çocuğu yere savurdu. Çocuk tek elini boynuna tuttu ve herkese göz gezdirerek ayağa kalktı. "Gidiyoruz beyler!" Diyerek Tolga ve o çocuğa bakarak "bu da burda bitmeyecek!" Dedi ve yanındakileri toplayarak arabaya bindiler. Lastikleri öttürerek bizden uzaklaştılar. Sarışın omzuma çarparak, sevgilisinin yanına Hızla yürüdü ve ona sarıldı. Tolga sessizliği bozdu ,nefes nefese kalmış bir vaziyette "Yağız mekana gidicez siz arabaya binin geliyorum" dediğinde mana ile çakma sarışınımızın ,biricik sevgilisinin ismini öğrenmiştik ,grup halinde arabaya yürüyorlardı. Çakma sarışın Yağız'ın elini tuttu ve bana baktı yapmacık bir gülüş yaprak önüne döndü be arabaya doğru yürümeye başladı. Bu kız gerçekten normal değildi aptal aptal hareketleri vardı. Bihter korkmuş bir vaziyette Tolga'ya sarıldı ve yaralarına dokundu "bu yaralarına bakmamız gerekiyor hemen geliyorum içeride sağlık dolabı olmalı." Dedi ve tem gidecekken Tolga elini tutarak ,onu durdurdu "gerek yok mekandan sonra eve geçecem ,dinleneyim yeter." Dediğinde Bihter suratını astı "beni habersiz bırakma!" Dediğinde Tolga ,iki yanağından öptü "tamam dikkat edin kendinize ,hemen eve gidin!" Dediğinde ,Bihter başını salladı o esnada gözüm arabaya çarptı. Sigarasını içine çekerek şöför koltuğunda oturan yağızı görüvermiştim. Baktığımı görmesin diye gözümü çekecekken oda bakmıştı. Hemen önüme döndüm ve Bihter'e baktım Tolga'ya "araba çağırdım şimdi gelip alacaklar merak etme." Diyordu. Tolga bir kez daha öptü ve arabaya doğru yürüyerek kapıyı açtı, içeri girdi ve kapıyı geri kapattı. Arabanın içine hiç bakmamıştım,göz göze gelmek istemiyordum. Çok tuhaf bir gün geçiyorduk, ne olduğunu anlayamadan başımıza o kadar şey gelmişti. Gözüm yerdeki ayakkabıma çarpmıştı, kırık topuğu bir yerde ayakkabı başka yerdeydi. Kumsalın sesi ile dalgınlığımı dağıttım. "Gidiyoruz Afra hadi!" Deyince Hızla arabaya bindim .Bihter'in orta yaşta şöförü Bihter'e baktı ve "iyimisiniz,yüzünüz bembeyaz olmuş?" Dedi merakla. Bihter elini başına götürdü ve önüne düşen saçlarını geri itti. "Hayır bir şey olmadı yorgunuz sadece." Cevabını verdi. Kumsal telefonu ile ilgilenirken Eylül ve kırılan tırnağını inceliyordu. Başak omzumda uyumak üzereydi. Bütün olanlar, gözümün önünden çıkmıyordu,başımı cama doğru yasladım ve yolu izlemeye başladım.
Kısa bir aradan sonra, evin önüne gelmiştik. Omzumu dürttüm ve başağın gözlerini açmasını sağladım. Hepimiz arabadan tek tek çıktık ve Bihter partide ,ona alınan hediye paketleri ve çantaları arabadan çıkararak şöförün gitmesini söyledi. Evin önüne geldiğimizde "anahtarı alıver çantadan Eylül aç kapıyı." Dediğinde Eylül elini çantanın içine daldırdı ve anahtarı aldığı gibi kapıyı açtı. İçeriye girdiğimiz gibi , herkes kendini geniş ve rahat salonun büyük koltuklarına attı. Oturduğum gibi Başak "Abla annem kaç kere aramış ,eve gitmemi söylemiş, ne yapacağız?" Dediğinde Bihter ile göz göze geldik. "O zaman bırakayım ben seni." Bihter ayağa kalktı "olur mu öyle ya şöförü arayım , gelip alsın veya taksi çağıralım." Dediğinde Başağın ayağa kalkışı ile bende kalktım. "Yok ya ,zaten yakın sayılır ,on beş dakikalık yol ben götürürüm." Dedim kesin bir ses ile kumsal lafa daldı ve yorgun bir ses tonu ile "saçmalama kızım ya daha az önce ne olduğunu ne çabuk unuttun, ya bir şey olsa?" Dedi Eylül'ün "haklı" demesi ile gitme konusu bana da saçma gelmişti. "Tamam ara o zaman." Dediğimde Bihter telefonunu çıkardı ve kulağına götürdü. Sanırım kendi şöförünü aramıştı ,geri gelmesini söyledi ve telefonu kapattı. "Birazdan gelir tatlım,otur biraz." Dediğinde Başak kendini koltuğa geri bıraktı. Eylül saçını sökmeye çalıyordu. "Biri şu saçımı söksün ,delirecem!" Dedi yüksek bir ses ile yanına gittim ve elimi saçının aralarına daldırdım. Tokaları tek tek eline verdim ve saçını sökmeyi başardım. "Teşekkürler canım" diyerek saçlarını Hızla topladı. Kumsal karşı koltuğa uzanmış ayaklarını bir aşağı bir yukarı yapıyordu. Bihter ise içecek bir şeyler ve cips tarzı şeyleri masaya koydu. Araba kornası ile Başak ayaklandı kapıyı açtı ve çıktı arkasından koştum. "Çocukça hareket yapma artık ya başkası olsaydı? hemen koşup gidiyorsun!" Dedim öfkeli ses tonu ile "abla şimdi seni dinleyemeyeceğim .Yorgun'um hadi bay!" Diyerek arabaya bindi. Şöför gaza yüklenerek uzaklaştı, bu kıza gelince iyi bir ders verecektim. İçeri girerken ,içimi garip bir his kaplamıştı etrafıma baktım karanlık sokak kendini sessizliğe bırakmıştı. Etrafa bir daha bakarak aralık olan kapıyı iterek içeri girdim. Kapıyı kapattım ve camın önüne geçtim olaydan kaynaklanan bir şey miydi bilmiyordum ama içim bir tuhaftı camdan bir kez daha etrafa baktım ve perdeyi çekip koltuğa oturdum. Saçımdaki tokalardan kurtularak saçlarımı dağınık bir ev Topuz'u yaptım. Banyoya girerek yüzümü yıkayıp ,makyajımı sildim. Bihter'e "Bihter sende giymediğin şort askılı falan varsa verir misin?" Dediğimde "gel canım ,hepinize getirdim.!" Dediğinde banyonun ışığını söndürüp ,salona gittim bana uzattığı askılı ve şortu elime aldım. "Saol canım." Diyerek yukarı giyinme odasına çıkıp üstümdekilerden kurtuldum. Aşağı indiğimde herkes giyinmiş, içeceklerini yudumlayarak bir şeyler konuşuyorlardı. Yanlarına gidip bir sandalye çektim. "Ne konuşuyorsunuz kız?" Diyerek oturdum. "Açelya onu anlatıyoruz." Dediğinde ağzıma cips götürerek "o kim?" Dediğimde Bihter "Yağız'ın sevgilisi." Dedi ağzımdakini yavaşça yuttum ve gözlerimi kaçırdım. Eylül içeceğini masaya geri bırakarak "kavga sırasında sizi gördüm,ne dedi sana ?" Deyince ne diyeceğimi düşünüyordum. Üçü de bana bakıyordu, gülümsedim "hiç canım ne diyecek,gidin burdan falan dedi ,başka da bir şey demedi." Dedim ama kimse bana inanmış gibi bakmıyordu. Kumsal ciddiliğini koruyarak "kıskanmış olamaz mı ?" Dediğinde kaşlarımı hafiften çattım "saçmalama beni mi kıskanacak öyle bir kız." Eylül güldü "olur mu olur fesat bir şeye benziyor Zaten." Deyince içeceğimi yudumladım ve konuya dalan Bihter'e baktım "haklı o kızdan her şey beklerim ben." Dediğinde "ne gibi?" Cevabını verdim. "Neyse ne ya partide iyi rezil oldu. Bunu yanına bırakmaz sanırsam." Dedi kısık bir ses tonu ile "asıl ben bunu yanına bırakmam o kim ki ?" Dedim ve cipsten bir tane daha aldım. "Ay yeter doydum." Deyip içeceğimi yudumlamaya devam ettim. O sırada kumsal ayağa kalktı, telefonunu eline alarak "ben şuraya biraz uzanayım." Diyerek içeri doğru gitti Eylül ise telefonu ile Yen'i indirdiği oyunu oynarken başını kaldırdı. "Bende şunu şarja takayım bişey olursa seslenin ,salonda uzanıyor olcam" dedi ve Hızla koltuğa uzandı. Bihter gülümsedi "ya Afra..." dediğinde gözlerimi ona çevirdim "ne oldu?" Dediğinde kaşlarını kaldırdı ve gözleri doldu. "Ne oldu diyorum ?" Dediğimde sırıttı "hiç içimden geldi." Diyerek elimin üstüne elini koydu." İyiki Benim arkadaşımsın." Diyerek kollarını boynuma doladı. Bende kollarımı sıkı sıkı ona dolayarak;"sende iyiki benim arkadaşımsın,iyiki varsın!" Dediğimde güldü ve geri çekildi "ya aman ya fazla duyusal oldu." Deyip gülümseyerek ,akan göz yaşlarını sildi.
Yarım saatten fazla muhabbet ettikten sonra Bihter kolunu masaya koydu ve uyku moduna geçmiş vaziyete gelmişti, bende aynı şekildeydim gözlerim kapanma derecesine gelmişti. Daha sonra çalan zil, Bihter'in gözlerinin açılmasına neden oldu başını kaldırdı ve bana baktı. "Kim bu ?" Dediğinde başımı kaldırdım ve kapıya doğru baktım "bilmiyorum ki" dedim sessiz bir vaziyette Bihter kapıyı açmak için ayağa kalktığında arkasından gittim. Kapıyı açtı ve kendine çekti karşısında Tolga ile yağız'ı gören Bihter bir bana birde onlara baktı. Elinde kocaman bir buket çiçek olan yağız ve elinde avucunu dolduran büyük bir kutu olan Tolga bize baştan aşağı bakıyordu. Bihter şaşkınlık ile ona bakarken Tolga'nın sesi etrafı inletmeye yetmişti. "Bihter'im sana hediyeni geç verdiğim için kusura bakma!" Dediği anda Bihter parmağı ile sus işareti yaparak "sus sus ne yapıyorsun?" Demeye kalmadan ,Tolga dengesini kaybederek düşecekken...Yağız elindeki çiçekleri ellerime bırakarak Tolga'nın yere düşmesini engelledi ve onu toparladı. Bihter kaşlarını çatarak "içtiniz mi siz?" Dediğinde Yağız "bu biraz, fazla kaçırdı." Dedi Tolga elindeki kutuyu Bihter'e uzattı "Doğum günün ,kutlu olsun." Dediğinde kutuyu aldı ve Yağıza işaret yaptı sessizce "götür onu burdan çabuk." Dediği gibi Yağız Tolga'yı uzaklaştırdı ve arabaya bindirdi. Bihter Hızla içeri girerek kapıyı kapattı. "İnanamıyorum şu an!" Dedi fazla kısık bir ses ile aldığı kutuyu masanın üstüne koydu ve cama doğru koştu. Elimdeki çiçekleri masaya koyarak Bihteri izledim. Bihter yanıma geldi "gittiler,bu ne saçmalık böyle içerek hediye mi verilir ya sinirim bozuldu." Dediğinde gülümsedim "bence iyi oldu baksana kocaman çiçek ve ayriyetten hediyen daha ne istiyorsun ki?" Dediğimde hediyesine baktı "bilmiyorum bu kadar kısa ayılınca unutacak, bile nasıl verdiğini bile bilmeyecek." Deyip sandalyesine geri oturdu "unutmaz o halde bile hediyeni unutmadıysa onu hiç unutmaz." Dediğimde yüzünde tebessümler çoğaldı. "Tamam içmesi kötüydü ama bu çok iyi bir düşünceydi." Deyince ikimizde birbirimize güldük. Hediyeye baktım "hadi aç da ne almış görelim." Dediğim anda kutunun kurdelesini sökmeye başladı. Onun kadar heyecan ile kutuyu izliyordum. Kapağı açtığı anda gözleri büyüdü ağzım açık bir şekilde kutunun içinde duran muhteşem kolyeye bakıyorum. Üzerinde taşlar göz alır derecedeydi . Bihter bir kutuya bir de bana baktı "şuna bakar mısın Afra?" Dedi heyecanlı bir ses tonu ile "çok güzel çok!" Dedim iç geçirerek "taksana!" Diyerek boynundaki saçlarını yukarı topladı , kutunun içindeki kolyeyi yavaşça çıkararak Bihter'in boynuna taktım. Bihter kolyesinin üstüne elini koydu ve gözlerini kapattı "çok mutluyum!" Diyerek gözlerini açtı. "İnşallah sende bu mutluluğu yaşarsın." Dedi gülümsedim "inşallah yavrum inşallah." Diyerek çiçeklere uzun bir süre baktım hepsi çok güzeldi her biri o kadar mükemmel di ki insana baktıkça huzur veriyordu..Yeni bir güne uyanmıştık, hepimiz uykumuzu almıştık. Salona büyük bir neşe ile inen Bihter üstünü giyinmiş, yanımıza geldi. "Günaydın kızlar." Dediğinde gülümsedim ve oturduğum yerden kalktım "günaydın!" Diyerek onu öptüm ,diğer kızlar da günaydın..dedikten sonra Bihter telefonu ile şöförü aradı. Yarım saate gelmesini söyledi. "Üstünüzü değiştirin de bir şeyler yemeğe gidelim."
"Ne giyeceğiz ?" Diyen kumsal ayağa kalktı.
Bihter "dolabımdan istediğinizi seçin ,giyin onu da mı ben söyleyeceğim?" Dedi Bihter'in odasına çıkarak onda en sevdiğim siyah eteğini aldım ve üstüme beyaz yarım askılı alarak giyinme odasında hazırlandım. Uçları maşalı saçlarımı saldım ve diğerlerin hazırlanmasını bekledik. Kapının yanındaki dolaptan beyaz topuklu ayakkabılarını alarak ayağıma geçirdim. Bihter'e baktım "oldumu?" Dediğimde güldü "oldun tabi kızım iki gündür ortalıkta kız olarak dolaşıyorsun." Dediğinde suratımı astım "şaka şaka hemde kızarmış!" Dedi sesini incelterek. Sonunda kızlar da hazırlandıktan sonra dışarı çıktık. Şöför geldiği gibi arabaya bindik. On beş dakika kadar bir zamanla mekana gelmiştik.
Hızla içeri girdik ve boş bir masaya geçerek önümüzde duran kahvaltı menüsünü aldım ve kapağını açarak ,fiyatlara göz gezdirdim. Kabul ediyordum ki çok pahalıydı. "İki yumurtaya verilecek paraya yazık gerçekten!" Dediğimde koluma vuran kumsal, beni susturdu. Bihter incelemesini yaptı ve menüyü garsona verdi. "Duble doldur." Diyerek garsonu başımızdan gönderdi. Gözlerimi pörtlettim "yuh be yuh!" Dedim Kısık bir ses tonu ile "aman ya her zaman mı yiyoruz dışarda." Diyen Bihtere ters bir bakış attım. Çünkü her zaman dışarda yemek yiyordu. Ne vardı sanki iki yumurta kırıp , içinede sucuk doldurup ,evinde yese. Sağ elim ile başımı destekleyerek dışarı baktım. O sırada mekanın önünden geçen Eylül'ün annesini görünce ,önümdeki menüyü alarak Eylül'ün kafasına tuttum "sakın dışarı bakma dur böyle!" Dedim annesi çok sinirliydi genelde Eylül izin almadan gittiği için onu eve gidince mahvediyordu. "Annem mi yoksa?!" Dediğinde Bihter dışarı bakarak "evet dur öyle geçiyor." Diyerek hepimizi durdurdu ,gelen kahvaltıyı masaya getiren garson ,bize ne yapıyorsunuz, bakışı atıyordu. Menüyü Eylül'ün kafasından çektim ve hepimiz kendimizi toparladık. Masa tam olarak dolduğunda yemeğe başlamıştık. O esnada Bihter'in telefonun ,müziği ile hepimiz Bihter'e baktık. "Tolga arıyor.." diyerek telefonu kulağına götürdü.
"Alo?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEVES
ChickLitBu her zaman böyledir; Herşeyin olduğu gibi sevginin de bir bedeli vardı.